Plum translate French
119 parallel translation
- Pom-plum dükünü tanıyor musun?
- Voici le Duc de Pom-plum?
Leziz bir muhallebi.
- Du plum-pudding.
Muhallebi.
Du plum-pudding.
Seni gidi küçük tatlı şey.
Mon merveilleux petit plum-pudding...
Mideme, midemi bozmaya çalışacaklar. Yemeklerime, yemeklerime.
Mon plum-pudding!
1732'de Plum Warner'ın çok benzer bir topu yalnız bırakışını hatırlıyorum.
On se souviendra de Plum Warner ratant une balle similaire en 1732.
Altı kutu bir kiloluk erik pudingi.
6 boîtes de plum-pudding.
Profesör Plum!
Professeur Violet!
Profesör Plum ve Bayan Scarlet'i takdim edebilir miyim?
Puis-je vous présenter le Professeur Violet et Mlle Rose?
Profesör Plum, illüzyon yeteneğiyle paranoidlere akıl hastası katillere yardım eden bir psikiyatr profesörüydünüz.
Professeur Violet. Vous avez été psychiatre, spécialisé en paranoïa, démence et mégalomanie.
Bayan Peacock buraya oturdu, Profesör Plum da buraya.
Mme Pervenche est ici, le Professeur ici.
Bayan Green buraya oturdu, Bayan Peacock buraya, Bayan Scarlet, Profesör Plum, Albay...
M. Olive est là, Mme Pervenche ici, Mlle Rose, le Professeur, le Colonel...
Senatör Peacock'un savunma komitesinin sırları Albay Mustard'ın füzyon bombası, Profesör Plum'un BM bağlantıları ve kocanın, nükleer fizikçinin işleri.
Ceux du Comité de Défense du sénateur Pervenche, la bombe à fusion du colonel, les contacts à l'ONU du professeur, et le travail de votre mari, le physicien nucléaire.
Profösör Plum, Bay Boddy hâlâ hayattaydı biliyorsunuz.
Professeur Violet, vous saviez Lenoir vivant.
Ben de "Plum" dedim.
- J'ai dit Violet.
PIum IsIand.
Plum Island.
"PIum IsIand Hayvan Hastalıkları Araştırma Merkezi."
"Centre de recherche sur les maladies animales de Plum Island."
Meyve var! - Hey, millet! Erik pudingi yedik ve Noel şarkıları söyledik.
Nous avons mangé le plum-pudding, et maintenant?
Haydi, Eve's Plum grubuna koca bir alkış.
C'était Eve Plum, applaudissons-la très f ort.
- Üstat Plum. Burada ne işiniz var?
M. Plum, que faites-vous ici?
Plum, okulda olduğu gibi tıpkı bir haydut olmuş ebeveynleri onu ordudan kurtardı, bunu yapmamalıydılar.
Sliva est toujours un bandit, le même qu'il était à l'école. Ses parent ont réussi à l'exempter du service militaire.
Yapma ama. Yemek odasındaki Profesör Plum'du, bir iple öldürmüş.
C'est le professeur Prune avec une corde dans la salle à manger.
Profesör Plum yaptı konservatuvarda, şamdanla.
C'est le professeur violet... dans la bibliotheque avec le chandelier.
- Peach Caddesi'ndekine mi?
- La mercerie sur Peach - Plum
- Plum. Öyleyse her zaman gittiğimiz yoldan gidemeyeceğiz.
Ca nous empêche de prendre notre chemin habituel par l'autoroute
Daha önce hiç eri pudingi yemedim.
Je n'avais jamais mangé de Plum Pudding.
Tamam, belki de katil bilardo odasında İngiliz anahtarıyla Profesör Plum'du
Ok, c'est peut-être le Professeur Violet avec la matraque dans la salle de billard.
- Profesör Plum dersindendi.
- C'était le Professeur Violet dans le salon.
Adım PIum. Bayan PIum.
Je m'appelle Plum.
- Mayhew?
Mlle Plum. Mayhew?
Bayan PIum, ben ne yapacağım?
Mlle Plum, que dois-je faire?
İyi dostum, Paul Anka geri dönmüş... ve kulisi için O'na özel erikli bir meyve turtası yapmam lâzım.
Mon bon ami, mon cher ami Paul Anka est revenu... et je dois préparer le plum strudel spécial pour son dressing room.
Sugar Plum'ın rüyalarıyla uyur, başındaki amigo kıza karşı gelmeyen jüri önünde şanslı olacaklarına inanırım.
Je rêverai de bonbons, étant sûr de leur confiance en un jury qui ne se prosternera pas devant une petite cheerleader!
Odamız pek sükseli değil, ama bolca puding yapabilirim,... ve bunun Pete için anlamı büyük olur.
La chambre d'ami est quelconque, mais pas mon plum pudding et Pete serait si heureux.
İngiliz erik pudinginin tarifi bende de var.
J'ai cette recette du plum pudding anglais.
Her neyse, Maxwell'in mekanındaydık. Maçtan önceki cumartesi gecesi.
Bref, on était à Maxwell's Plum le samedi soir précédent le match.
Bu akşam San Francisco'da Altın Erik İthalat'ın başkanı ile bir toplantı ayarladık.
Nous avons obtenu un rendez-vous avec le président de Golden Plum Imports ce soir à San Francisco.
Bu akşam için Altın Erik'in başkanıyla San Francisco'da bir görüşme ayarladık.
On voit le directeur de Golden Plum Imports ce soir, à San Francisco.
Hepsinin ötesinde, Altın Erik, anlaşmayı tatlandırdı.
Et Golden Plum a revu son offre.
Peki, Altın Erik anlaşması imzalandı ve resmi.
Alors, le contrat avec Golden Plum est signé, c'est officiel.
Bu kesinlikle seni Altın Erik'ten ve tüm bağlayıcı anlaşmalardan kurtarır.
Tu te débarrasserais de Golden Plum et des contrats associés.
Altın Erik iflasını açıkladı.
Golden Plum a déposé le bilan.
Altın Erik anlaşması imzaları tamamlandı.
Le contrat avec Golden Plum est signé.
Ve aslında esaslı bir sebebi var. Golden Plum anlaşmasına imzayı atan bendim, şimdi Ojai'nin bu finansal çıkmazının sebebide bu.
C'est moi qui ai mis fin au contrat avec Golden Plum, c'est moi qui ai mis Ojai en difficulté.
Adamız hep insanların gururla yaşadığı bir yer oldu.
Plum Island a toujours été sûr, on pouvait y vivre honnêtement.
Bugünleri geçirmenin en iyi yolunun burada, Plum'da, kalmak olduğunu düşünüyoruz.
Le meilleur endroit pour s'en sortir, c'est ici, à Plum.
Buraya Plum'a gelin.
Venez à Plum.
Belki seninle kaçabiliriz diye düşündüm.
Un plum-pudding.
Kahvaltı için yumurta ve patates.
Attends voir. On mangerait des filets de sole, des petits pois, des pommes de terre, et du plum pudding pour le dessert, C'est bon ça!
Selam, Plum!
Salut, Sliva.
Lanet şeyi kapat dedim.
- On cherchait juste un endroit où il n'y avait pas d'"eux". PLUM ISLAND, CÔTE DU DELAWARE Eteins cette merde.