Prag translate French
598 parallel translation
Ben Prag'dan Dr Egon Hartz.
Je suis le Dr Egon Hartz de Prague.
Alman mandasına direnirse, Alman savunması Prag'ı bombalayacak.
Si nous résistons à la protection allemande, Prague sera bombardée.
- Prag yakınlarında.
- Près de Prague.
Prag mı?
Prague.
Prag'da sayısız görevde bulundu.
Il a effectué plusieurs missions à Prague.
Bayan Bomasch'ı Prag'dan tanıyorum.
J'ai connu Fraulein Bomasch à Prague.
Herzoff Prag'da ona oldukça dostça davranmış.
Herzoff était très ami avec elle à Prague, savez vous.
Anna, Prag'da geçirdiğimiz unutulmaz anlar için.
En mémoire de ces moments inoubliables que nous avons partagés ensemble à Prague.
Dört yıl önce Prag'da çok romantik bir ilişkimiz olduğunu hatırlıyorsundur.
Un intermède romantique nous a réunis il y a 4 ans à Prague.
Prag'da olmuştu korkarım ki.
C'est déjà arrivé à Prague, je le crains.
Girdiğimizden beri Laszlo, Prag'da pis yalanlar yayınlamıştı.
Laszlo nous a calomniés dans les journaux de Prague jusqu'à l'occupation.
Paris, Prag, Brüksel, Amsterdam, Oslo, Belgrat ve Atina'daki gizli faaliyetlerinin liderini biliyorsunuz...
Vous connaissez les chefs de la Résistance à Paris, Prague... Bruxelles, Amsterdam, Oslo, Belgrade, Athènes...
Prag'da ona ihtiyaçları vardı.
On avait besoin de lui à Prague.
- Cellat''adını koymalarına neden oldu. Ölüm emirlerini Eski Prag'a tepeden bakan Hradzin kalesinden yayınladı.
La terreur qu'il impose lui vaut d'être appelé "Le Bourreau".
İşgal Yönetiminden önemli bir açıklama. Prag'daki Gestapo şefi yetkilerini alan... Kurt Haas, yeterli iş birliği yapmayan... sivil halka anında misilleme... yapılması emri verdi.
En son nom propre, le chef de la Gestapo Kurt Hass a ordonné des représailles immédiates contre l'insuffisante collaboration de la population.
- Prag'daki herkes yapmalı.
- Ce n'est pas aussi simple.
Tüm Prag'da, Vanek adında bir mimar yok
Dans tout Prague, il n'y a pas d'architecte Vanek. Vous avez menti.
Evet. Oysa o Prag'a gelip fabrikasını da getirdiğinde... ödemesini Bank of Berlin'den Alman çekiyle yaptı. yaptığım küçük araştırmaya göre.
Mais quand il a acheté sa brasserie à Prague, il a fait un chèque à une banque allemande, d'après ma petite enquête personnelle.
Fakat Prag halkı, size soruyorum... bir katil manyağın yaptığı vahşi davranış yüzünden yıkıma mı uğrayalım?
Devons-nous mourir à cause de l'acte vicieux d'un fou meurtrier? Faites-le taire!
Evet sen ve O Prag'da 1936'da kazayla yolda karşılaştınız.
Oui. Et vous vous êtes croisés dans une rue de prague en 1 936.
Prag'da onun için çalan genç bir piyanist vardı. Şunu bir göreyim.
Un jeune pianiste de Prague.
Bayan Anton, Alquist davası hakkında her şeyi biliyorum. Ve yanılmıyorsam... Sergis Bauer'in Prag'da yaşayan bir karısı var.
Madame Anton... je connais les moindres détails de l'affaire et si je ne me trompe pas... le nommé Bauer a une femme à Prague.
! - Prag'dan, kızlar!
- De Prague, les filles!
Prag'da bir sevgilim yok, Prag'da bir sevgilim yok...
Je n'ai pas de copine à Prague, Je n'ai pas de copine à Prague...
İşte bunun ; Prag'da bir sevgilim yok, Prag'da bir sevgilim yok...
Que je n'ai pas de copine à Prague, je n'ai pas de copine à Prague...
Prag'a mı gidiyorsun?
Vas-tu à Prague?
Hamburg'a gittiğimde Prag'a transfer olduğunu söylediler.
J'y suis allée et on m'a dit qu'il avait été transféré à Prague. Je suis allée à Prague.
Almanlar, mart ayında sınırları geçip Prag'a doğru ilerler iken, büyük babam William Almanlar ile tek başına yüzleşmeye karar verdi.
Et quand les Allemands ont traversé la frontière et ont avancé vers Prague Grand-Papa William décida d'affronter les Allemands avec l'hypnose et d'arrêter les tanks par le pouvoir de la pensée.
Büyük baban, Prag'ı özgürleştiren tanklarımızı hipnotize etti.
Votre grand-père a hypnotisé nos tanks partis libérer Prague
Evet, Prag.
Oui, Prague.
Şu an baskıda olan kitabın ikinci cildinde Münih'den Falkman, Prag'dan Athener gibi değerli meslektaşlarımın şahit olduğu benzeri vakaları yazdım.
Dans mon second volume, actuellement sous presse je décris des cas semblables qui me furent relatés par d'éminents confrères et Oto-Afner de Prague.
Prag'lı istatikçilerin söylediğine göre evli erkekler daha uzun yaşıyormuş.
C'est bon pour nous Walter. Remercions nos dames!
Yahudi Toplantı Salonu'nda Prag'da, burada.
Un genre de concert.
Prag, işgal edildiğinden beri ortalıkta hiç at görmedin, doğru değil mi?
As-tu vu un cheval lors de l'occupation de Prague?
Prag'daki hayat, koşuşturmadan başka bir şey değildi.
Bien sûr, à Prague, on est toujours pressé.
Berlin'i, Prag'ı onlara verdik, sırada ne var?
On leur a donné Berlin, Prague, et Dieu sait quoi encore.
Kafasında en çok yer eden kişi astronom Johannes Kepler'di, Kepler buraya, Prag'a 1600 yılında 28 yaşında gelerek en üretken yıllarını geçirmiş.
L'homme qu'il avait le plus à l ´ esprit était l'astronome Johannes Kepler, qui est venu ici, à Prague, en l'an 1600, à l'âge de 28 ans, et a dépensé ses années les plus productives ici.
Yörüngelerin eliptik olduğunu ortaya koyan genç bilimci,... burada, Prag'da yaşayan Johannes Kepler'di.
C'était un plus jeune homme, Johannes Kepler, travaillant plus tard, ici à Prague, qui a prouvé que les chemins sont vraiment elliptiques.
Luftwaffe'ye Prag'dan Berlin'e taşımasını emrettiğim projektörler nerede?
ET LES PROJECTEURS QUE LA LUFTWAFFE DEVAIT RAMENER DE PRAGUE?
Ama Prag ya da Budapeşte de olabilir.
Mais ça pourrait être Prague ou Budapest.
Prag'tan bir mektup göndermiş.
J'ai reçu une lettre, il a pu aller à Prague.
Brahe Hollandalı varlıklı bir asilzadeydi ve büyük bir ihtişam içinde yaşıyordu, ve o zamanlar Prag'taki İmparatorluk Matematikçilerinden de bir atama almıştı.
Brahe, un riche noble danois qui vit dans le faste... vient d'être nommé mathématicien impérial à Prague.
Kepler'in 3. yasasını keşfetmesinden tam 8 yıl sonra, Prag'ta ortalığı kasıp kavuran 30 yıl savaşları başladı.
Huit jours après la découverte de sa troisième loi... un incident survient à Prague... déclenchant les ravages de la guerre de Trente Ans.
Prag'daki trajediden 21 kişi kurtuldu.
L'accident de Prague :
Emil, insanların böyle şeyler söylediğini nerede duydun? Tüm Prag'da.
Emil, où as-tu entendu ça?
Prag halkına inanıyorum... gelip bize yardım edecekler.
Deux personnes ont donné des informations sur l'assassin.
Büyük büyük babam Lukas, trampetçi olarak Prag'daki Charles Köprüsü'nün üstünde öğrenciler, askerlere taş attığı sırada savaşıyordu.
Mon arrière grand-père, Lukas était tambour, et il s'est battu sur le Pont Charles à Prague.
Biraz dar. Benim Prag'daki dairem de çok büyük değil.
Excusez-moi... c'est bien petit ici.
Daha yüksek sesle! Tüm Prag dans etmeli!
Plus vite, nous ferons danser tout Prague.
Prag'da kısıtlamalar kaldırıIdı diyorsunuz.
C'est moins surveillé, à Prague? Pas vraiment.
Aynı sorunları Prag'da oldukça kolay çözdük.
On droguait les filles.