Premier translate French
47,513 parallel translation
Birinci kata gelmek üzereyiz.
Presque au premier étage
Şirketim üç gün içinde ilk insanlı uzay yolculuğumuzu gerçekleştirecek.
Mon entreprise a notre premier lancement spatial habité Dans trois jours.
Daha ilk fincandan önce bir sürü şey çıktı. Teşekkür ederim.
Ça fait beaucoup à digérer avant mon premier café.
İlk kaçırılmada emeği olabilir.
Il était peut-être impliqué dans le premier enlèvement.
Önce onu hastaneden çıkartmamız gerekmiyor mu?
On devrait pas le sortir de l'hôpital en premier?
Araştırmalarıyla ya para kazandı ya da kendini tedavi etmek için kullandı. Sen de ilk olarak onu aldın.
Il a financé sa recherche, ou voulait l'utiliser pour se soigner, donc vous l'avez eue en premier,
Bunu başta yapmanı istememiştim.
Je ne voulais pas que tu le fasses dans un premier temps.
Kate, buraya ikimiz için çılgınlığımızın bir hal çaresine bakabiliriz, bakabilmenin ilk adımını atmak için geldim.
Je suis là pour faire le premier pas afin de surmonter notre folie une dernière fois, pour nous deux.
Ama bu bizim ilk ortak maceramız ve ben de yardımcı olmak istiyorum.
Mais c'est notre premier projet commun, et je veux vraiment aider.
Yani birinci şüphelimiz hala bir hayalet.
Ce qui signifie que notre premier suspect est toujours un fantôme.
Artık kasıtsız adam öldürmenin üstüne bir de resmen cinayet suçu da eklendi.
Maintenant, c'est un meurtre au premier degré, en plus de l'accusation d'homicide.
"İlk önce sahaya."
"Premier sur le terrain."
Herife ulaşan ilk Keaton olursa daha fazla CIA'in sırlarını açığa çıkaramasın diye onu çok derin ve karanlık bir çukura gömecek.
Si Keaton chope Winter en premier... il l'enterra dans un trou noir et très profond pour qu'il ne puisse révéler aucun secret de la CIA.
- Bu, senin kanında var.
- C'est ton instinct premier.
Jane'in Times Meydanı'nda ortaya çıkışını ilk ciddi taktik değişikliği sanmıştık.
Nous pensons que Jane dans Time Square fut leur réel premier changement de tactique.
Ben ilk aşkımı hatırlıyorum.
Je me rappelle mon premier rencard.
İlk bakacağı yer FBI nezareti olur.
Le bureau du FBI c'est le premier endroit où il va chercher, et je serai un homme mort.
İlk randevumuzun nasıl bittiğini hatırlıyor musun?
Tu te souviens de la fin de notre premier rendez-vous?
Ve Andi'ye maça ilk seni davet ettiğimi söylemediğin için de teşekkürler.
Et merci de ne pas avoir dit à Andi que je t'avais invité au match en premier.
Ve bizim ilk randevu yıldönümü şeyimizi hatırlamadım. Ama sen çok heyecanlandın ve ben de sana bundan bahsedemedim.
Et j'avais oublié l'anniversaire de notre premier rendez-vous, mais... t'étais si excitée, je... j'ai pas pu te le dire.
İlk buluşmamızda olanlardan bir şey daha hatırlıyorum.
Je me souviens d'un truc de notre premier rendez-vous.
Amerikan halkının, ilk bağımsız başkanını desteklediğinden başka bir sonuç nasıl çıkarabilir?
Comment peut-elle y voir autre chose que le soutien de l'Amérique envers leur premier Président indépendant?
Afganistan'daki ilk göreviniz sırasında savaştaki cesaretinizden ötürü Bronz Yıldız'a layık görüldünüz.
Député. Pour votre premier service en Afghanistan, vous avez reçu l'étoile de bronze pour bravoure au combat.
Bu iş bir yarışa dönüştü.
Ça va être la course pour savoir ce qui va se passer en premier...
- İlki Bertram Foley. - Hakkında ne biliyoruz Garcia?
Le premier est Bertram Foley.
Sadece uyarıyorum, tarihimizdeki ilk cinayetten seni sorumlu tutanlar var.
Je vous préviens. Certains veulent vous tenir responsable du premier meurtre de notre histoire.
Fernando ilk denemesinde sokarsa ona Açıklar'daki yerimi vereceğim.
si Fernando réussit du premier coup, je lui donne mon emplacement sur l'Autre rive.
İlk denemede başardılar.
Ils ont réussi du premier coup.
Kim ilk seti alacak?
Qui aura le premier kit?
İlk gün.
Le premier jour.
Doğal olarak, ben Konsey'in ilk tercihi olmayacağım.
Évidemment, je ne peux pas être leur premier choix.
- Bu benim ilk konuşmam...
- C'est mon premier discours...
Bu büyüklükte bir haber, Açıklar'daki ilk intihar...
Une telle histoire, le premier suicide sur l'Autre rive.
İlk aday...
Premier candidat...
İlk testte hile yaptın.
Tu as triché au premier test.
Buraya geldiğimde ilk gördüğüm kişi abimi öldüren adamdı.
Quand je suis arrivée ici, le premier homme que j'ai croisé était le tueur de mon frère.
Aday Daniel, önce sen.
Candidat Daniel, tu es le premier.
Beş yıl önce, ilk kez liderlik ettiğim Süreç'ten sonra Açıklar'a gitti.
Il est arrivé sur l'Autre rive lors du premier Processus que j'ai dirigé.
Süreç için geldiğinde, daha ilk mülakatta elenmişti.
Quand il est venu au Processus, il a été éliminé dès le premier entretien.
Önden git, arkandayım.
Vas-y en premier. Je te tiens.
Bir başka yavrunun bu tehlikeli dünyaya ilk bakışı.
Un autre nouveau-né a son premier aperçu de la dangerosité du monde.
Denizde geçen yedi uzun gün ve gecenin ardından ekip nihayet son durağına ilk bakışını atabiliyor.
Après 7 longues journées en mer, Ils ont un premier aperçu de leur objectif
Birincisi, gölün dibindeki karbondioksit basıncını azaltarak.
Le premier, alléger la pression du dioxyde de carbone au fond du lac.
Birinci sınıf bir üçkâğıtçıdır.
Une arnaqueuse de premier degré.
İlk kampanya bağışım.
Mon premier don de campagne.
Sınıf birincisi olduğu için verilen bir hediye.
Un cadeau pour être le premier de sa classe.
Walter, sen de hep sınıf birincisiydin sınıf arkadaşların sana ne aldılar?
Tu étais premier dans toutes tes classes. Qu'est ce que tes camarades t'ont donné?
Annem üvey babamın romanlarından birisini dahi okumamıştır ama 35. yıldönümlerini kutlayacaklar.
Ma mère n'a lu aucun roman de mon beau-père depuis son premier, et ils vont bientôt fêter leurs 35 ans de mariage.
Hala ilk kata bakıyorum.
Toujours a fouiller le premier étage.
İlk bu ölecek.
C'est le premier à mourir.
Dünyadaki ilk isim gibi.
C'est le tout premier prénom.