Puro translate French
1,017 parallel translation
Kalın bıyıkları var, kalın siyah puro içiyor ve büyük bir...
A une grosse moustache noire. Fume un gros cigare noir et est un gros...
Buyurun. Puro, sigara, çiklet, şeker, dergi.
J'ai des cigares, cigarettes, chewing-gum, bonbons, magazines.
- Puro alır mısın?
Prends un cigare.
Kendine bir puro alırsın.
Achète-toi un cigare.
Eski mekanlara bir bakıyordum. - Puro?
Une sorte de pèlerinage.
- Puro alır mısın?
- Tu veux un cigare?
Posta yok, telgraf yok, puro yok.
Ni courrier, ni câble, ni cigares.
Beyefendiye bir puro verin.
Un cigare pour monsieur!
- Puro?
Un cigare?
- Puro alır mısınız Bay Semple?
Voulez-vous un cigare, Mr Semple?
Bana bir puro ver kardeş.
Donne-moi un cigare, veux-tu, mignonne.
Otuz beş yıldır bu marka puro içiyorum.
Je fume cette marque de cigare depuis 35 ans.
- Puro içmemin sakıncası var mı?
Vous permettez que j'allume un cigare?
Gibraltar puro içmez.
Gibraltar ne fume pas le cigare.
Pekala, trende kim puro içiyor?
Qui, dans ce train, fume le cigare?
Puro içtiğini kanıtlayabilir misin?
A-t-il fumé le cigare?
Tek ipucumuz bu puro izmariti.
Ce mégot est notre seul indice.
Bize puro ikram etmesini sağlayacağım.
Je vais lui demander un cigare.
Bir puro tüttürelim.
Et si on fumait le cigare de la paix.
Sende fazla puro yoktur, değil mi?
Vous n'auriez pas un cigare, par hasard?
Bu puro öbür takımımın cebinde sanıyordum.
Je croyais qu'il était dans mon autre veste.
Bir beyefendi, bir hanımın önünde asla puro içmez.
Un gentleman ne fume pas devant une dame.
Puro ister misin?
Cigare?
Puro için, Bay Cobb, belki onu görürsünüz.
Fumez un cigare, M. Cobb. Vous le verrez peut-être.
Çıkarken tütüncüye uğrayıp bana en iyisinden iki puro alır mısınız? - Memnuniyetle.
En sortant, arrêtez-vous au tabac et achetez-moi deux cigares.
Yan kompartımandaki rezil adam acayip puro içiyor.
Mon voisin, à côté, fumait un cigare immonde.
Sen bir şey ister misin, dergi, puro? İstemem. Bir gazete olabilir.
Marche un peu, je t'ai assez confinée.
Evde puro içiyor.
Fumer dans la maison.
Sigara, puro, bir bardak konyak?
Cigarette? Cigare? Brandy?
Sana puro önerirse, sakın alayım deme.
N'accepte pas de cigare.
Puro alır mısın?
- Cigare? .
Dietrichson puro istemiş, Jackson da puro kutusunu almaya gitmiş.
Jackson est allé chercher les cigares de Dietrichson.
Puro olayı çok ilginç.
Intéressant, le coup du cigare.
Puro alırken kibrit de verirler, Keyes.
Pourquoi n'as-tu jamais d'allumettes?
- Sürekli puro çiğnemen beni deli ediyor.
Oui, ça me rend nerveux de vous voir mâcher sans arrêt.
Ama güzel bir cenaze töreni olacak, onu, babamın bana verdiği simli puro kutusuna koyacağım.
Elle aura un bel enterrement dans une boîte à cigares que papa m'a donnée. Enveloppée dans du papier argent.
Sizi hayal kırıklığına uğratmak istemem beyler, ama benim programım bir puro, bir kadeh içki daha içtikten sonra erkenden yatmak olacak.
Navré de vous décevoir, mais mon programme, le voici : un cigare, un autre verre, et au lit.
- Gitmeden bir puro tüttür.
Un cigare avant que je ne parte.
Sonra işlerin nasıl gittiğini biliyorsun. Puro?
Mais tu sais comment les choses évoluent.
Masada bir kutu puro var, onları yanınızda götürün.
Il y a une boîte de cigares sur la table, prenez-en.
Oh, puro ister misin?
- Un cigare?
Puro alırsın.
Payez-vous un cigare.
Artık puro bile dağıtmıyorum.
Je donne même plus de cigares.
- Harika bir puro, Bay Potter.
Merci, monsieur.
- Puro?
- Un cigare?
Az önce puro paramı yaktın, Charlie.
C'est l'argent de mes cigares.
- Tanrım, bu puro amma pis kokuyor! - Dur bakalım, dur biraz!
Ce cigare pue.
Puro.
le cigare!
- Puro.
- Des cigares.
Puro?
- Non, merci.
Kaliteli bir puro yak Quinn. Yeni şampiyonun şerefine.
Un bon cigare, Quinn.