English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ P ] / Pöt

Pöt translate French

4,868 parallel translation
Sadede gelelim.
Ne tournons pas autour du pot.
Hortumu olmayanlar gidip kova, çömlek, çöp kutusu su taşıyabilecek ne varsa getirsin.
Hé, ceux qui n'ont pas de tuyaux d'arrosage, allez me chercher un seau, un pot, une boite de conserve, quelque chose. Tout ce qui peut contenir de l'eau.
Silas Duggan'ın almadığını kumarda oynayarak mı?
Jouer le maigre pot que Duggan ne nous extorque pas?
Bir kase çikolatalı dondurma bile almıştım mutlu olalım diye.
J'ai même acheté un pot de glace ( Ben Jerry's ) pour qu'on puisse abuser.
Şeyle yaptığımız küçük partiden kalanlar- -
C'est les restes d'un pot-de-vin à...
Onları bu hızla asla yakalayamayız, eğer ben arabamın arkasına portatif bir tuvalet almazsam.
On ne les rattrappera jamais à moins que j'accorche un pot dé bébé à l'arrière de ma voiture.
Kapıdaki saksının altında yedek anahtar var.
Ou pas. J'ai une clé de secours sous le pot de fleur devant.
- Kavanoz mu tokat mı?
- Le pot ou une baffe?
Ee? Kisa kesip benim komisyonu ödemeye mi geçsek?
Ne tournons pas autour du pot, donnez-moi ma commission.
- Kahve cezvesi nerede?
Où est le pot à café?
- Yakında kahve robotu olacak şeyi mi soruyorsun?
Tu veux dire le futur ro-pot à café?
- Hayır, hayır. - Luke, kahve robotu önemsiz bir girişim.
Luke, le ro-pot à café est un échec.
Foster'ın da eline milyon dolarla geçecekti.
Foster a un milliard en pot-de-vin.
Tamam çabuk tencereye koyalım.
Ok, dépêche-toi. Mets-le dans le pot.
Sürekli lafı dolandırıyorum.
Je tourne tout le temps autour du pot.
- Ya da, egzoz borusuna işeyebiliriz.
- Ou... On peut pisser dans son pot d'échappement!
Egzoz borusuna işeyelim!
Pisser dans son pot d'échappement!
Onun egzoz borusuna işemem ben.
Je ne vais pas pisser dans son pot d'échappement!
Benim egzoz boruma yapmak üzere oldukları şeyi tahmin bile edemezsin.
Tu ne va pas croire ce qu'ils allaient faire à mon pot d'échappement
Bu sayede iki ümitsiz artık birlikte olabileceğiz.
Ils se sont séparés, donc on peut être deux malheureux petits pois dans le même pot.
Çünkü partide alkol almış?
Parce qu'il a bu quelques verres à un pot de retraite?
Şu küpte şarap var.
Il y a de l'argent dans ce pot.
Çünkü sadece şuranın arkasındaki portatif tuvalet aynasında var.
Parce il n'y a qu'un pot de chambre derrière ce paravent.
Pekâlâ Ed, bu kavanoza bir dolar daha koymanı gerektiriyor.
Ok, Ed, c'est clairement un autre dollar dans le pot.
Üzgünüm ama bir kızın dev bir kavanoz dolusu çeyreklikle tarçınlı çörek almasını izlemekten daha iyi şeyler var.
Je m'excuse, mais j'ai d'autres choses à faire que la regarder payer un gateau avec un pot rempli de centimes.
Hani Meksika'ya geri gönderirsek kartel onları hapisten çıkarırdı?
Je pense qu'ils auront peur que si on les extrade vers le Mexique le cartel sorte votre suspect de prison à coup de pot-de-vin.
- İddiayı arttırıyorum.
- Un pot d'edulcorant.
Sana tamamını öderim.
Je paierai plein pot.
Kayganlaştırıcının kavanozu da amma büyükmüş.
Tu n'as qu'à le demander C'est vraiment un gros pot de lubrifiant, mec.
Söz veriyorum ki Live and Let Die'ın müziğinin üstüne Weird Al'in Chicken Pot Pie'ı yazmasına izin verdiği için Paul McCartney'ye dava açmaktan vazgeçeceğim.
Je jure... d'enfin arrêter de lancer des pétitions contre Paul McCartney laisser Weird Al enregistrer "Chicken Pot Pie" sur le tube de "Live and Let Die."
Jüride olsaydim gün gibi açik bir rüsvete bakiyor olurdum.
Si je fais partie d'un jury, je vois un pot-de-vin, clairement.
- Sen de rüsvet oldugunu böyle ögrendin.
C'est pourquoi vous saviez que c'était un pot-de-vin. - Oui.
Rüsvetti.
C'était un pot-de-vin.
Ve Ava Hessington bu ücreti rüsvet oldugunu bile bile ödedi mi?
Et Ava Hessington a payé ce frais en sachant pertinemment que c'était un pot-de-vin?
- Peki bunun rüsvet oldugunun farkinda miydin?
Oui. Etiez-vous au courant que c'était un pot-de-vin?
Bakalim dogru anlamis miyim? Sana göz kulak oldu, seni terfi ettirdi sana özerklik verdi ve sonra da sen rüsvetçilik isine basladin.
Donc laisse moi être clair, elle t'a formé, promu, elle y a donné de l'autonomie, après tu as manigancé un pot-de-vin.
Bazı komşularım yarın akşam benim için gitme partisi düzenliyor.
Et bien, d'anciens voisins me font un pot de départ demain soir.
Ben de bu şeyin bir bardakla üretilmemesine inanamıyorum.
Je n'arrive pas à croire que ce truc n'inclut pas un pot.
- Küfür kavanozuna bir çeyreklik atın.
Vous savez quoi, mettez une pièce dans le pot à mensonges.
Kavanoz ya da gazı salmak için kırabileceğimiz herhangi bir şey de olur.
Ou dans un pot ou n'importe quoi qu'on peut casser pour libérer le gaz.
Mesela esrar ekenler nehirde yaşayanlar, yöre halkı.
0h, comme, euh, euh, agriculteurs du pot et, gens du fleuve, habitants, euh,
Bu rüşvet değil, değil mi?
Ce n'est pas un pot ce vin?
Kaygılarımın çoğunundan kurtuldum bir iki tane güzel çömlek yaparak.
J'ai vraiment beaucoup bossé sur mon anxiété en jetant un pot ou deux.
Hatta dün gece bir kavanoz Nutella yedim Jake'e anlatmamak için.
En fait, j'ai dû manger tout un pot de Nutella hier soir pour éviter de le dire à Jake.
Pot kırmayı.
Mettre les pieds dans le plat.
İlk seyyar tuvaletine ne dediğini biliyor musun?
Vous savez comment il appelait son premier pot de chambre?
- Tamam, ama yine de rüşveti aldın.
- OK. Mais techniquement, tu as quand même pris le pot de vin.
Rüşveti kabul etti çünkü cinayetlerle onu bağdaştıracağımız hiç aklına gelmedi şimdi de o elimde.
Elle a admis que c'était un pot-de-vin Parce qu'elle n'aurait jamais cru qu'on la relierait à ces morts, et maintenant, je la tiens.
Bir rüşvet olur ama bu yasal olur.
Ça pourrait être un pot-de-vin, mais c'est un pot-de-vin légal.
O zaman neden ilk başta rüşvet verdin?
Alors pourquoi avoir donné ce pot-de-vin?
Ben bir rüşvete bakıyorum, gün gibi ortada.
Je vois un pot-de-vin, clairement.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]