English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Q ] / Question

Question translate French

60,167 parallel translation
Şahsi olarak kolera teorisinin pisliğini sorgulamama rağmen tedbir almak akıllıca olur.
Personnellement, je remets en question la théorie des miasmes du choléra, mais tout de même, il est sage de prendre des précautions.
Çok daha önemli bir soru sormalısınız. O da bu fıçılara klorat eklemeye karar verirseniz bu işi sizin için yapacak deli kimyageri nerede bulacaksınız?
Vous devez vous poser une question bien plus importante, où allez-vous trouver un chimiste assez fou pour travailler pour vous si vous décidez d'ajouter ce putain de chlorate dans ces cuves?
Söz konusu geminin adının Influence olduğunu sanıyordum.
Je croyais que le nom du bateau en question était l'Influence.
Paranın teklif edilmesi an meselesi James.
De l'argent étant offert... ce n'est qu'une question de temps.
An meselesi olmayan bir şey söyle bana.
Nommez une chose qui n'est pas une question de temps.
Daha yakından incelemek isterseniz söz konusu bu toprak parçasının Amerikalılarla tartışmalı olan sınırımız boyunca uzandığını göreceksiniz.
Si vous regardez attentivement, vous verrez que la terre en question se situe sur cette frontière, disputée, que nous partageons avec les Américains.
Sen de kucağında doğrultulmuş vaziyetteki o aynı eski silahla burada oturabilirsin ve sen yüzünde aynı meydan okuyan bakışla burada otururken ben de "Hayatını ne için riske atıyorsun?" diye o aynı eski soruyu sorarım.
Vous pourrez rester assis ici, avec la même pétoire sur les genoux. avec ce même regard méfiant, et je vous poserai la même question : pourquoi risquez-vous votre vie?
Oraya gitmem.
Pas question que j'aille là-bas.
Bir sorum daha var.
J'ai une autre question.
- Bir şey sorabilir miyim? - Sor!
- Je peux poser une question?
Ama gerçekte sorulan tek soru şu oldu :
Mais la seule question qu'on se posait était :
İtiraf etmek lazım ki iyi bir soru.
La question vaut en effet d'être posée.
Her neyse, gerçek bir vicdan muhasebesinin yokluğunda biz ne yapıyoruz?
À défaut de réelle remise en question, qu'est-ce qu'on fait?
Yani cidden "cinayet" kelimesini mi kullanıyoruz?
Il est vraiment question de meurtre?
- Neden sordun ki bunu?
Quelle question!
Konuyu cinayet olarak değerlendiriyoruz.
On pense qu'il est question d'un homicide.
Bir sorum var.
Dernière question.
Biraz iç muhakeme yapmanın zamanı geldi.
Remets-toi en question.
İç muhakeme yapması gereken tek kişi sensin David.
C'est toi qui devrais te remettre en question.
Sıradaki soru. En sevdiğin müzisyen?
Question suivante : ton musicien préféré.
Sıradaki soru.
Question suivante.
- Hayır, hayatta olmaz.
Non. Hors de question.
Böyle bir şey olmayacak.
Pas question.
"Bikinili seksi bir kadına mı yoksa iç çamaşırlı yabancı bir erkeğe mi sarılırsın?" diye soruyorsun.
Ta question c'est si je préférais prendre une bombe en bikini dans mes bras plutôt qu'un mec inconnu en slip?
Bölüyorum ama bir çaylak sorusu soracağım.
♪ ai une question de novice, si je peux interrompre.
Bunu unut. Hiç şansın yok.
D'accord, et pas question.
Soru "eğer" değil, soru "kim" olduğu.
La question, ce n'est pas "si", c'est "qui."
Bir şey sorabilir miyim?
Je peux te poser une question?
Soruyu tekrar et.
Répète ta question.
# Sorgusuz sualsiz bir aşk... #
♪ L'amour qui ne pose aucune question ♪
Zaman meselesi, evladım.
Ce n'est qu'une question de temps, mon garçon.
Zaman meselesi.
Juste une question de temps.
Merak etmiştim.
Je me suis posé la question.
- Sorun o değil.
- C'est pas la question.
Ama eli kulağındadır muhtemelen.
C'est sûrement une question de temps.
Olamaz. - Kesinlikle olamaz.
C'est hors de question!
Soru oyunun ne olduğu değil bizim kim olduğumuzdur belki de.
La question n'est pas vraiment cette pièce, mais ce que nous sommes.
Mesele para değil, mesele inanç.
C'est une question de foi, pas de fric.
Tekrar soracağım.
Je vais te reposer la question :
Kırdın mı? - Atalım hemen.
- Pas question.
Arabayı kullanıp kullanmadığını sormadım, kimliğini görmek istediğimi söyledim.
Ce n'est pas lui qui conduisait. Ce n'est pas la question. Je veux une pièce d'identité.
Zor bir soru.
C'est une question difficile.
Sana bir şey soracağım.
J'ai une question pour toi.
Şu anda izleyen herkesin merak ettiğini düşündüğüm bir şey soracağım.
Je veux vous poser la question que tous nos téléspectateurs se posent.
Hepimiz bu sorunun cevabını merak ediyoruz.
Alors ça, c'est la question à un million de dollars.
Peki, son soru.
Dernière question.
Bir şey sorabilir miyim?
Je peux vous poser une question?
Selam. Bir şey sorabilir miyim?
Je peux te poser une question?
İnanca bel bağlayan biri her neye inanıyorsa onun üzerindeki kontrolünü kaybeder.
Se baser sur la foi, c'est remettre en question ce en quoi on croyait.
Sana bir şey sormak istiyorum.
Je veux te poser une question.
Bu mümkün değil.
Ce serait hors de question.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]