Radikal translate French
985 parallel translation
Evet. Şu okuma işinde gerçekten radikal bir yaklaşımı deniyorum.
J'essaie cette nouvelle méthode radicale pour étudier...
Size bir şey söyleyeyim profesör, siz lisedeki genç dahiler çocuklarımızın kafalarını radikal fikirlerle doldurmayı sürdürürseniz biz aileleri olarak bunu önleyen bir kanun çıkartmak zorunda kalacağız.
Professeur, si vous persistez à inculquer vos idées radicales à nos enfants, nous ferons passer des lois!
Size bahsettiğim adam, Sör Humphrey Birdkin, radikal düşüncelere sahip.
C'est l'individu dont je vous parlais, Sir Humphrey Birdkin, un vulgaire radical.
Aynı dönemde diğer Yahudiler ise insani gerekçeler bahanesiyle... kanun ve düzene karşı radikal bir hat oluşturdular.
Sous le masque d'humanitaires désintéressés, ils promirent aux masses des châteaux dans le ciel, les incitant contre l'ordre civique. Liberté individuelle sans entraves et complaisance pour l'individu.
Stanley, bu senin genç adam yarım yamalak radikal fikirlerden kurtulmazsa asla doğru dürüst avukatlık yapamayacak.
Si ton jeune promis n'abandonne pas ses idées radicales ridicules, il n'aura jamais de cabinet décent.
Bana verdiği tek şey, radikal görüşlerim hakkında nutuk çekmek olmuştur.
Il préfère me faire la morale sur mes idées radicales.
Şok insülin tedavisi, radikal bir yöntemdir. Bayan Connell de tedaviyi önerdiğinde bu konuya dikkat çekmişti.
Le traitement à l'insuline est exceptionnel, comme MIle Connell me l'a fait remarquer, mais...
Böyle radikal konuşmaları dinlemeyi reddediyorum.
Je refuse de souscrire à des propos aussi radicaux.
Nero'nun ölümünden beri politikayla hiç ilgilenmemiş biri olan benim... bir radikal olduğumu söyledi.
Elle dit que je suis un radical. Moi qui ne m'intéresse pas A la politique depuis la mort de Néron.
- Doğru. - Gerçekten de biraz radikal.
Il a des idées avancées.
Şu radikal de olamaz. Yıllardır grev hattında değil.
Pas davantage cet expert qui "répara" ma radio.
Hiçbir şeyden başka bir şey yapmak radikal bir davranış.
Vous êtes freiné sans arrêt.
Evet. Kırmalara ve onların radikal fikirlerine ihtiyacımız yok.
Et on se passe des bâtards aux idées radicales!
- Radikal gruplar hep vardır- -
- Des extrémistes!
Lawson öyle mi? Genç bir radikal.
Lawson est un radical?
Roosevelt'in radikal olmayan dostları da vardı değil mi?
Ses amis n'étaient pas tous des radicaux.
Eğer kalacaksanız, radikal bir davranış değişikliği şart.
Il doit y avoir un changement radical d'attitude.
Birçok Daimyo ( Derebeyi ) ve zengin ona güvenir. Aynı zamanda inatçı, gaddar, radikal ve mağrurdur.
Nombreux sont les seigneurs et les riches qui lui font toute confiance... mais il est entêté, tyrannique, excessif... et maintenant imbu de lui-même.
Rotamızı yine radikal bir şekilde değiştirebiliriz.
Nous risquons de changer encore de cap.
- Radikal bir tahmindi, efendim.
Un peu au hasard.
- Radikal ama doğru.
Vous avez vu juste.
- Radikal değişiklik tabii ki.
- Monsieur. - Changement radical.
Öyle olsa bile, etrafta insanların radikal olmaya başladığımızı... düşünmelerini sağlayacak bir şeye başlamak istemem.
Quand bien même, je ne veux pas que les gens croient que nous devenons radicaux.
Evet... radikal, küçük burjuva.
Ouais... radicalement, petit bourgeois.
Aklınıza gelebilecek her şeye karşı radikal tavırlar aldığı için tutuklandı sabık rahip, Jacques Roux.
Emprisonnè pour ses vues radicales sur tous les sujets, un ancien prêtre, Jacques Roux, défenseur de la révolution de Marat.
Gençliğimizde radikal ve aşırılıkçıyız.
Jeunes, nous sommes tous radicaux, extrémistes.
Radikal Parti'den geliyor o.
II a appartenu aux Jeunesses Communistes.
Radikal ama çok etkili.
Quelque peu radicale, mais très efficace.
Medusan duyu sistemleri bize kıyasla radikal derecede farklı.
Le système sensoriel des Médusiens est différent du nôtre.
Senin anlattığın şekildeki radikal bir cihaz hatası fark edilmedi mi?
Vous dites qu'une panne d'instruments aussi grave est passée inaperçue?
Sen, beni dinle, molotof kokteyli petrol ve kerosenin karışımıdır, radikal beyaz adam ise gevezeliğin ve bokun.
Toi, écoute-moi, un cocktail Molotov est un mélange d'essence et de kérosène un blanc radical est un mélange de blabla et de caca
Radikal Cemiyet'e bağlı olan 25 öğrenci ve 6 profesör, bugün tutuklandılar.
25 étudiants et 6 professeurs qui appartenaient à une organisation extrémiste ont été arrêté
Etkileri radikal değişiklikler gösteriyor.
Son effet pourrait être très différent.
Radikal ve maceracı politikalar yok olup gitmeye mahkumdur.
Une politique extrémiste ou aventureuse ne servirait qu'à faire le jeu de la droite.
- O radikal biri.
- Ils s'aiment? - Terrible!
Ve bunların hepsi radikal yeni teknikler sayesinde... - ki bunları bize bu genç adam öğretti -... mümkün olabiliyor.
Et cela grâce aux nouvelles techniques... que ce jeune homme... nous a apprises.
Alison Michener, kadın sendikasının radikal organizatörü Savaş ve Baskı Karşıtı Ulusal Komitenin kurucularından
Allison Michener, organisatrice de syndicats de femmes, co-fondatrice du Comité national contre la guerre et la répression,
Bu hareket tarihte çok uzun zamandır var radikal değişiklikler yapmak ve şiddeti başvurmak istemiyordu
Le mouvement a longtemps hésité à faire des changements radicaux et à devenir violent.
Radikal ve uç fikirli olabilirler ama bana soyguncu gibi gelmiyorlar.
Ce sont peut-être des extrémistes mais des malfaiteurs, j'en doute.
Çok radikal bir değişiklik yapmanı beklemiyorum, ama biz bir takımız.
Je te demande rien de trop radical.
Ünlü radikal işçi, bolşevik casusu Koca Bill Shelly suç ortaklarıyla birlikte Shelby Hapishanesi'nden kaçtı.
- Écoutez. "Le célèbre syndicaliste et espion bolchevik, Big Bill Shelly, accompagné de quelques complices au sang chaud, s'est enfui de la prison du comté de Shelby en blessant un garde..."
Materyal bilgisinin, bilimi algılayışımızı belirlemesi 20. yy'a girilirken,... radikal olarak değişti.
Le fait est que notre conception de la science maintenant, vers la fin du 20ème siècle, a changé radicalement.
İnsanın radikal Marksizmle yeniden yaratılışının sembolü.
Le symbole de la régénération de l'homme par le marxisme radical.
Şunu açık ve seçik olarak bilmenizi istiyorum Earl Williams'ın ölüm emri bu kasabadaki tüm radikal unsurların ölüm emridir.
Je veux que vous disiez haut et fort que l'ordre d'exécution de Williams est le sort qu'on réserve à tous les radicaux de la ville.
Savunma Bakanlığı'ndan muhtemel radikal şüpheliler listesini istemiştim.
J'ai obtenu du ministère de la Guerre qu'il nous donne sa liste des extrémistes.
Salıverilen birkaç radikal çılgın, aynı numarayı çeviriyor.
Un fou qui s'énerve, un radical qui veut se faire remarquer.
O radikal değil.
Ce n'est pas un hippie.
Ya da bir radikal?
Ou radical?
Ne yaparsak yapalım oldukça radikal olacaktır.
Tout ceci est trop brutal.
Bir radikal.
Un radical...
- Radikal mi?
Un radical?