Rando translate French
89 parallel translation
TERUO MATSUYAMA SERU RANDO NOBUYUKI KAWAKAMI
TERUO MATSUYAMA SERU RANDO - NOBUYUKI KAWAKAMI
Yürüyüş dedin, tırmanma değil.
Tu avais parlé de balade, pas de rando.
Jamie'yi bekarken her sene davet ederdim ve bu da aldığım teşekkür.
- Si, j'ai aimé la rando, c'était rigolo. C'était comme marcher sans trottoir.
Terkedilmiş yolda bir ölüm yürüyüşü.
Une rando dans le désert.
- Arazi gezisindeydim.
- Je faisais de la rando tout terrain.
Bir nevi off-road.
une sorte de rando hors piste.
Spor mağazasına uğradım ve yürüyüş için bir şeyler aldım.
Je suis passée au magasin de camping... j'ai pris des trucs pour la rando père-fille.
- Otur, Rando.
- Asseyez-vous, Rando.
- Bu önemli bir şey Memur Rando yok mu?
- C'est genre d'important. Que diriez-vous de du dirigeant Rando ]
- Uyuyalım, yürüyüşe erken başlamış oluruz.
- Allons dormir pour pouvoir partir en rando plus tôt.
Sanırım kumar oynadı ve kaybetti.
Je crois qu'elle s'est perdue en rando.
Kampa yapmayı öneren bendim.
J'ai voulu faire cette rando.
Sonra kendini sırt çantalarını taşıyan sandaletli turistlerin arasında buluyorsun.
Et la minute d'après, elle est envahie de touristes en rando.
Tanrı'ya hizmet etmekten... yürümekten... ve voleybol oynamaktan hoşlanırım.
J'aime bien servir Dieu, la rando, le volley-ball...
Geri çekilin. Kışlık botlarım bunlar.
J'ai des chaussures de rando!
Tamam, ön kısmı şeffaf, arkasında mavi kart olacak.
D'accord, rando devant, feuille bleue cartonnée derrière.
Öğle yemeğinden sonra da kampüsteki eğlenceli jeolojik yürüyüşümüz var.
Après déjeuner, on a la... Rando géologique du campus.
Kampüsün tarihi bir turu siberuzay ve metapolitik hakkında özel bir ders akşam yemeği sonra da yatak.
Y a la rando historique du campus, une conférence sur Internet et la métapolitique, le dîner... Et au lit.
Randy ve ben milli ormanda biraz zaman geçirmeyi planlıyorduk... - Tam da...
On vient faire de la rando dans le parc national.
"Bir numara olduğumuz" anlamına geliyor. Ve acele etmemiz gerekiyor.
Elle ne serait pas partie en rando avec ça dans sa chaussure.
Ne diyeceğimi söyleyeyim. Ben barlarda beklerim, sen de yürürsün.
Moi, je fais les pubs et toi, tu fais ta rando.
Yukarıya gezintiye çıkmıştım.
- En rando. - Seul.
Yürüyüşe çıkmaz ya da koparmayız çiçekler.
On fait pas de rando, on croque à pleines dents
Patikalarla dolu bir yolu olacak. Yürüyüş ayakkabılarını giymek zorunda kalabilirsin.
C'est tellement hors des sentiers battus qu'il te faudra des chaussures de rando.
Nette profillerimi dolduruyorum yürüyüş yapmayı ve köpeklerden hoşlandığımı belirten kutucuklara tik atıyorum.
Je mets mon profil en ligne, je marque les cases qui disent - que j'aime la rando et les chiens...
Tiksindirici bir şekilde kenelerle kaplı kumullarda gezintiye çıkacağım.
La rando au milieu des tiques, très peu pour moi.
Sharon selam hayır olmaz, yürüyüşe gidemem iyi değilim.
Bonjour, Sharon. Non, pour la rando, je ne peux pas. Ça tombe mal.
Doğa yürüyüşüne mi çıkıyoruz?
On part en rando?
Geçen sene tüm bu yoksul çocukları Half Dome'a gezmeye götürmüştü.
Elle a emmené ces gamins défavorisés faire de la rando cette année.
Çocukları gezmeye götürüyordu.
Elle emmenait les gosses en rando.
Alışverişe gitmeden önce ufak bir işimiz var demiştin. Ormanda dolaşmak, beklediğim şey bu değildi.
Quand tu disais vouloir t'arrêter avant de faire les magasins, une rando de 8 km dans les bois n'était pas ce à quoi je m'attendais.
Michaels lar arabayı Bob'un yürüyüşe çıkmasından bir hafta önce kiralamış.
Les Michaels ont loué une voiture une semaine avant la rando de Bob.
Liz sen hastasın madem ben de o zaman Jeff ile sinemaya gideyim.
Hey, Liz, si tu ne fais pas la rando, peut-être que je me ferais le film avec Jeff et Jen.
Kıyamet günü bisiklet gezisi gerçekleşecek mi?
La fameuse rando vélo va avoir lieu?
Yürüyüş botuna ihtiyacım var, öyle değil mi? Pekâlâ, biz de yürüyüş botu alırız.
- J'ai besoin de chaussures de rando.
Beni oraya gönderinceye kadar, yılda en az bir defa o bölgede yürüyüş yapardım.
Avant d'être muté ici, j'y allais faire de la rando au moins une fois par an.
İşte burada ikisi yürüyüş yapıyor.
Ils font une rando tous les deux.
Neşemizi bozmayalım.
Restons-en à la rando.
Küçükken yazlari hep birlikte geçirmisler üniversite yillarini da sirt çantasiyla Avrupa'yi dolasarak geçirmisler.
Ils ont passé, enfant, toutes leurs vacances d'été ensemble, et passé leur années de fac à faire de la rando dans tout l'Europe.
Az önce silah sesi duyduk. İz sürebilecek misin?
Tu peux faire la rando ou pas?
Çünkü o gönül eğlendirme ustasıdır.
C'est parce que c'est le roi des rencontres de rando.
Gönül eğlendirmek mi?
Les rencontres de rando?
Issız bir yerde bir kız bulur özellikle de soğuk bir yerde, kızın birine sarılması lazımdır.
Les rencontres de rando : Tu emmènes une fille au milieu de nul part surtout où il fait froid, elle a besoin de quelqu'un pour se réchauffer...
Peki senin manitan nerede?
Et c'est quoi ta technique de rando?
- Merak etme, sadece gönül eğlendiriyor.
T'inquiète, c'est juste une "rencontre de rando".
- Gönül eğlendirmek mi?
- C'est quoi une "rencontre de rando"?
- O senin için sadece eğlenceydi!
Elle était juste une autre rencontre de rando pour toi, hein?
- Yürüyüşe çıkmış gibi görünmüyor.
Sûrement pas une rando.
- Yürüyüşe çıkıyorum. - Kask ne için?
Je vais juste... faire une rando.
O benim yol haritam. Geri almak isterim.
Ma carte de rando.
Buradaki tuvaleti kullanmamıza izin vermiyorlar ahbap, tamam mı?
- Elle faisait de la rando?