Ras translate French
20,758 parallel translation
- Bu taraf güvenli!
- RAS de ce côté.
Hamle sırası sende.
À toi.
Arkadaşlığımız sırasında ortağım kayboldu.
Durant notre fréquentation, ma partenaire a disparu.
Şimdi bunu söylemenin sırası değil ama bunlar geçince seni bu konuda uyardığımı söylemeyi hatırlatır mısın?
Ce n'est pas le moment pour le dire... mais s'il te plaît, rappelle moi plus tard de te dire que je te l'avais dis.
Kafasını tıraş etmişler.
Ils lui ont rasé la tête.
Yeniden başlatma sırasında tüm anahtar kartlar varsayılan koda geri dönmüş.
Durant le redémarrage, toutes les cartes retournes sur un code défaut.
Ona savaş sırasında gördükleri her şeyi anlattı.
Il lui a dit tout ce qu'ils avaient vu durant la guerre.
Güzel, çünkü operasyon sırasında olan bir şey hakkında konuşmamız gerekiyor.
Bien, car je dois avoir une discussion de ce qu'il s'est passé durant la procédure.
Siz ikiniz bu konuyu konuşurken benim şüpheli sırasında olduğumu unutmayalım.
C'est trop facile à vérifier. Pendant que vous discutez de ça, rappelons nous que j'étais celle qui était dans cette line-up
Eğer Bay Diggle, bedava bir şekilde Bayan Queen'in yasadışı uyuşturucu almasına yardımcı oluyorsa Bay Queen'in kampanyası sırasında olanlar için yalancı tanıklık etmiş olduğunu düşünmek çok mu saçma olurdu?
Maintenant, si M. Diggle peut travailler pour Mr Queen gratuitement afin d'aider Mlle Queen à acheter illégalement de la drogue, est-ce vraiment exagérer de croire qu'il s'est aussi parjuré en soutenant la campagne de diffamation de Mr. Queen?
- Çapraz sorgu sırasında halledilebilir o.
Quelque chose que vous serez libre de contester pendant le contre-interrogatoire.
Bilmeni isterim düğün sırasında söylediklerimin hepsini içtenlikle söyledim.
Je veux que tu saches que... ce que j'ai dit aujourd'hui pendant la cérémonie... J'en pensais chaque mot.
- Panik yapmanın sırası değil şimdi.
Ce n'est pas le moment de paniquer.
Eğer Darhk intikam almaya başladıysa ona saldırmanın tam sırası bence.
Si Darhk règle ses comptes, c'est peut-être le bon moment pour l'attaquer.
- Geri getirmenin tam sırası gibime geldi.
C'est une bonne occasion d'y revenir.
Şehirdeki kriz sırasında yaptığınız doğaçlama konuşma birçok insanın dikkatini çekti. Ve sizinle konuşmak istediğim bir konu var.
Ce discours impromptu que vous avez donné durant la dernière crise de la ville a obtenu une forte attention des gens, et il y a quelque chose dont je voudrais vous parler.
Nükleer bir saldırı ihtimaline karşın Soğuk savaşı sırasında.. ... FEMA tarafından yapılan gizli bir devlet tesisi.
Dans la continuité du bâtiment du gouvernement construite par la FEMA durant la guerre froide, en cas d'attaque nucléaire.
Evlendiği için heyecanlı olduğunu ve nihayet deri ceket ve havuz şamandırası almasını sağlayacak sağmal inek bulduğunu yazmış.
Il m'écrivait juste pour dire qu'il était excité de se marier et qu'il avait finalement assez de Camel Cash pour s'acheter une veste en cuir et une grosse bouée.
Sinir krizi sırasında Chris'in ısırması için bir kemer ve bir poşet marşmelov aldım.
Ok, je ferais bien de descendre. J'ai rapporté des marshmallows et une ceinture qu'il pourra mordre pendant qu'il tapera sa crise.
Muhtemelen hepinizin de bildiği gibi, yol inşası sırasında yolumuza bazı engeller çıktı.
Comme vous le savez peut-être, On a rencontré quelques obstacles en route, quand on a construit... la route.
Şakanın sırası değil.
Ce n'est pas une blague.
En sonunda da, gitme sırası bana geldi.
Ensuite, ça a été mon tour.
Yarının bir hatırası gibi.
Comme une mémoire de demain.
- Bunun sırası değil.
Kyle, dis-moi où il est!
Çok fazla hatırası var.
Tellement de souvenirs.
Dinle, bence hiç sırası değil.
Ce n'est pas le moment.
Amerikan Milli Marşını 1812 Savaşı sırasında Delaware Savaşı'dan onlarca yıl sonra yazdı.
pendant la Guerre de 1812, décennies après le traverser du Delaware.
Baskın sırasında bir hizmetkar gibi adam öldürdüğünü gördüm.
Pendant le raid, je l'ai vue tuer comme une servante.
- Ağırlama sırası onlardaydı.
- C'était leur tour.
- Başa geçme sırası sendeydi.
Tu étais l'héritière.
Değişim sırasında orada olmamalıyız.
Personne ne peut être vu lors de l'achat. On n'y sera pas.
- Ajan Dao, şimdi hiç sırası değil.
- Agent Dao, c'est pas le bon moment.
Serum sırasında acı çekmiyorsunuz.
La perfusion est indolore.
Başa geçme sırası sendeydi.
Tu étais l'héritière directe.
Çalınan künyem. Yanında da savaş sırasında öldüğüme dair ailemin adresine gönderilmiş resmi bir mektup.
Mes plaques d'identité ont été volées, et envoyées à mes parents avec un avis officiel de morte au combat.
Seri numaralarının sırasına bakacak olursak 20 bin tane 100 dolar nakit götürmüşler.
À en juger par les numéros de série, Ils ont fabriqué plus de 20 000 billets de 100 dollars.
Transfer sırasında ben ve arkadaşlarım sizi kaçıracağız.
Pendant le transfert, mes associés et moi vous intercepterons.
Ama ilk dönemden önce gerçekleşmeli, ilk dönem sırasında değil.
Mais ça doit être avant le premier cours et non pendant.
Simon şu an gerçekten hiç sırası değil.
C'est pas vraiment le bon moment.
- Olay sırasında benim yanımdaydın, bunu doğrularım.
En fait, je pense que je suis votre alibi.
Telefonla oynamanın sırası mı?
Ce n'est pas le moment d'utiliser votre téléphone.
Gözlerinin hatırası.
Le souvenir de ses yeux.
Size söyleyeceğim şeyi bana bir sohbet sırasında söyledi. Günah çıkarırken değil.
Ce que je suis sur le point de révéler m'a été dit pendant une conversation, pas pendant une confession.
- Öğrendiğim kadarıyla annesi doğum sırasında ölmüş.
De ce que j'ai récolté, sa mère est morte à sa naissance.
- Evlilik tartışmalarınızın sırası mı şimdi?
Est-ce vraiment le moment pour votre scène de ménage?
Şakanın sırası değil.
C'est pas le moment.
1641 yılında Japonya'ya düzenlediğim ilk seyahatlerim sırasında ben Dieter Albrecht bu sayfalardaki en sıra dışı hikâye ile karşılaştım.
C'est en 1641, au cours du premier de mes voyages au Japon, que moi, Dieter Albrecht, ai appris la plus extraordinaire des histoires consignées en ces pages.
1682'deki son seyahatim sırasında onu sordum.
À mon dernier voyage, en 1682, je me suis informé de lui.
Kafatasını ufakça tıraş ediyorlar.
Ils coupent des petites parties du cuir chevelu.
Bir saniye, bu ne? Kafasını tıraş etmişler.
Attends une seconde, c'est quoi?
O zaman aşağıları tıraş etmeyi bıraksan iyi çünkü onlar kıllı seviyor.
Dans ce cas, arrête de t'épiler les parties. Ils adorent les poils.