Rc translate French
2,337 parallel translation
- Onlar bıldırcın. - Oh, tabi. Bu bebek kuşları öldürmek olmuyor.
Et ce n'est pas horrible?
Hayır hayır, terledim yani. Kaz sesleri arasında bıldırcın öldürüyorum.
Non, on chasse la caille.
Bıldırcınlar önümüze üşüşecektir.
La caille sera devant nous. - Il a déjà chassé.
Bıldırcına dokunmadı bile.
Il n'a pas touché sa caille.
Sanırım gitmem gerekiyor, çünkü, feci açım ve bıldırcın benim liberal damak tadıma uymuyor.
Je vais y aller, car j'ai faim et les cailles sont trop faisandées à mon goût.
New York'a geldiğimde, kıvırcık saçımla ve bu sesle beni kimsenin ciddiye aldığını sanıyor musunuz?
Quand je suis arrivée à New York Avec mes cheveux frisés et cette voix, Vous croyez que quelqu'un m'a prise au sérieux?
Bebek pıtırcığı bir şapkaya koyup ormana atacaksınız
Vous voulez faire disparaître le bébé de Nicolas dans une cabane de la jungle.
Uçakta koridor tarafında, kıvırcık saçlı iri bir adamın karşısında oturuyordum.
Dans l'avion, j'étais assis à côté de ce mec énorme aux cheveux frisés.
Ve o kıvırcık saçlı iri adam kayboldu.
Et ce mec énorme aux cheveux frisés... a disparu.
Gidip o kıvırcık saçlı ufak pornografın fotoğraf makinesini nereye koyduğunu bulalım.
Cherchons où ce pornographe bouclé garde son appareil.
Tilki-Bıldırcınlı yahnin nasıl bitanem?
Comment est votre ragout de caille-renard, ma chère?
Birden canım bıldırcın çekti.
J'ai une soudaine envie de cailles.
Akşam yemeğine falan çıkalım sen bir bal kabağına dönüşmeden ve saçların tekrar kıvırcıklaşmadan.
Allons dîner quelque part. Avant que tu te transformes en citrouille. Et que tes cheveux redeviennent luisants.
Hepsi çok tatlı ama kıvırcık saçlı olan hiç yok mu?
{ \ pos ( 192,180 ) } Ils sont mignons. Vous en auriez un avec des boucles?
Kıvırcık saç güzeldir.
- Et alors? C'est mignon.
O sırada tamamen kıvırcıktım.
J'aimais beaucoup le chou, à cette époque.
Sonra şu kıvırcık kahkülleri olan çocuk onunla dans etmeye başladı ve o da ona tamamen izin verdi.
Donc ce type avec ses cheveux de poufiasse commence à danser avec elle et elle le laisse faire.
Los Angeles'ta uçağa binen, birinci mevkideki yanında gitar çantası olan şu kıvırcık saçlı iri adamı gördün mü?
Tu as vu le gros quand on a embarqué à LA? Celui assis en première classe? Le frisé?
Yanlış, kıvırcık!
Encore faux, Frisette.
Sevgili oğlum, yaşam koçun olarak içindeki hayırcılığa hayır demeni istiyorum.
Mon chéri, en tant que ton mentor, je dois te demander de dire non à ton non intérieur.
Elleri çok küçüktür, ayakları çok büyüktür saçı fazla düzdür, fazla kıvırcıktır, kulakları dışarı fırlar tanrım poposu çok düzdür burnu çok büyüktür ve senin söyleyeceğin hiç bir şey nasıl hissettiğimizi değiştirmez.
Ses mains trop petites, ses pieds trop grands, ses cheveux trop raides, trop bouclés, ses oreilles décollées, et mon Dieu, ses fesses trop plates, son nez trop grand et tu sais, rien de ce que tu diras n'y pourra rien changer.
Kuzenim bir kıvırcık sapı tarafından öldürüldü.
Mon cousin a été tué par une salade.
Aslında kıvırcıktan değil de, kıvırcığı çaldığı birkaç lağım tavşanı yüzünden.
Enfin, ce qui l'a tué, c'est les lapins d'égout à qui il l'avait volée.
Donmuş ve kaskatıydı... kıvırcık tüylüydü... çok çaresizdi.
Il était tout congelé, raide et crépu. Sans défense, mais je t'ai fait découper ce chaton.
Ve bela için kocaman burnu olan bayan süper dırdırcı Bonita.
Et la dame au grand nez - la super agaçante Bonita.
Evet, sonuncu çok dırdırcı biriydi.
J'en avais marre de ses questions.
Sevimsiz, hıyar gibi ve dırdırcı olduğumu kabul ediyorum...
Je sais que j'ai été un abruti, pompeux et odieux...
Bir tane bile içtiğimde cırcır oluyorum.
Une seule et je chie plus vite que mon ombre.
Kısa, sevimli, kıvırcık saçlı.
Petite, mignonne, cheveux frisés.
Yine mi bıldırcın yumurtası yiyorsun hayatım?
Je vous vois remanger des oeufs de caille, mon coeur?
Bazı nedenlerden dolayı, bıldırcın yumurtasını herşeyden çok istiyorum.
Pour certaines raisons, j'ai une envie irréprescible de manger des oeufs de caille.
- Bıldırcın yumurtaları, Sör Francis. Bıldırcın yumurtaları...
Des oeufs de caille, Sir Francis, des oeufs de caille,
28lerinde, zeytin tenli, kıvırcık saçlı.
La trentaine, teint mat, cheveux frisés.
Bilirsin... cırcır.
? Mais... Comme d'ab monsieur rabat-joie....
Devamlı sızlanan dırdırcı birini ormana sürüklemek zorundaysam, onlar da yapabilir.
Je traîne un boulet dans les bois, ils y arriveront aussi.
Kıvırcık saçlı, beyaz adama ne oldu?
Où est passé le blanc à bouclettes?
Tamam. - Kıvırcık da!
Et sans salade.
Yumurta kafalı nasıl da uçar gibi gidiyor, sığırcık sanki.
Il fait bien de se recommander lui-même ; il n'y a pas d'autres langues pour s'en charger.
Ve kısa, koyu tenli kıvırcık saçlılar.
Les bruns frisés, cheveux courts.
Kıvırcık olsun lütfen.
Je les veux frisés.
Evet, artık pek kıvırcık değiller.
Oui.
Bazen hırçın olduğunuzu mu hissediyorsunuz? Huzursuz musunuz?
Êtes-vous irritable?
Ne kadar hırçın ve ateşliyiz!
Tu sais à quel point on est des sauvages au sang chaud!
Boş zamanlarında hırçın sularda gezinmeyi çok sever de.
Mais elle aime passer son temps libre à se noyer.
Ziyaretçileri suçlayan hırçın protestocular gemilerin bulunduğu birçok şehirde gösteriler düzenledi.
Violentes manifestations Ont éclaté dans de nombreuses villes d'accueil.
Huysuz, hırçın.
Énervée, irritable.
Akademisyenler hırçın olabiliyor.
L'élite est parfois cruelle.
Ben kızarım, ama ben zaten hırçın biriyimdir.
Si, je suis sévère sur la propreté.
Cırcır böcekleri.
Les grillons.
Efendimiz, biraz çeki düzen veriniz sözlerinize, bana karşı hırçınlaşmayın bu kadar.
Mon bon seigneur, soumettez vos discours à quelque logique, et ne vous cabrez pas ainsi à ma demande.
Ahlar vahlar içinde göğsünü dövüyor, yok yere hırçınlaşıp tepiniyor, yarısı anlaşılmaz abuk sabuk şeyler söylüyor.
Son langage ne signifie rien, et cependant, dans son incohérence, il fait réfléchir ceux qui l'écoutent.