Rengarenk translate French
114 parallel translation
Tüm şehir süslendi ve rengarenk.
La ville est pleine de drapeaux.
Başkent Elysium City palmiyeli bulvarlar ve rengarenk boyalı evleriyle güzel bir metropoldür.
Les boulevards de sa belle capitale, Elyséeville, sont ornés de palmiers, de beaux édifices publics et de stucs bigarrés.
Güzel bir bilezik gibi rengarenk miydi?
Avec des couleurs différentes, comme un joli bracelet?
Eğer boğazımı doyurmazsan rengarenk bir yılan olacağım.
Que je sois maudit si j'ai vu pareil snob!
Ama yangın gibi değil, rengarenk....
On ne peut tout de même pas y mettre le feu, quoique...
Rengarenk değil mil?
Que de couleurs, n'est-ce pas?
Hem de rengarenk bir biçimde!
Et en technicolor!
Menekşeler, biberiye, rengarenk "bennüm" düğün buketim!
Des pensées, du romarin, du sang, mon bouquet de mariée!
Rengarenk, şekil şekil.
De toutes les couleurs.
WALLACE : " Bir yerli köyü varmış, dört bir yana yayılmış,... uçsuz bucaksız, karanlık orman, rengarenk yapraklar.
" il y a un village indien ; tout autour la forêt illimitée éternelle obscure écartant son feuillage diversifiée.
Ama şimdilik, çöl, sevimsizliğine tekrar bürünüyor ve rengarenk geçen birkaç hafta sanki hiç yaşanmamış gibi.
Pour l'instant le désert retrouve son aspect désolé... et ces quelques semaines de couleur semblent ne jamais avoir existé.
Rengarenk bir saray, hemen!
Un palace haut en couleur
Rengarenk bir dünya... Senin evinde...
Le monde en couleurs à domicile!
Rengarenk güve!
Motley papillon!
Ona Karanlıklar Efendisinin sahip olmasındansa... rengarenk Saruman'ın sahip olmasını yeğlemez misin?
Tiens-tu à ce que le Seigneur des Ténèbres s'en empare, ou Saroumane aux multiples couleurs?
Kalbim rengarenk bir deniz kabuğu Sakin denizde kürek çeken
Mon coeur est tel une conque d'opale Avançant paisiblement dans une mer étale
Ne rengarenk bir demet ama!
Quelle brochette!
'İspanyol kalyonu dünyanın farklı okyanuslarından''toplanan rengarenk balığa ev sahipliği etmektedir.'
Le galion espagnol héberge de nombreux poissons colorés que nous avons sélectionnés dans plusieurs océans de par le monde.
Rengarenk kiremitli çatılarımız, arnavut kaldırımlı sokaklarımız ve son derece verimli tarlalarımız var.
Avec ses toits en tuiles colorées, ses rues pavées typiques et ses champs fertiles.
"Golf toplarının yuvarlandığı yerden sonra rengarenk afişler vardır orada yeni talimatlar bulacaksın, işte burada."
"Où pistes et balles de golf roulent et serpentent. " Des bannières colorées de tous genres. "Les nouvelles instructions vous attendent."
Bir çeyrekliğe, rengarenk çimento topları mı?
Des boules de ciment multicolores à 25 cents?
Bütün çiçekler açmişti... ve rengarenk yazin tatli kokusuyla beraber... babamiz eve dönmüştü.
Tout était en fleur, et parmi toutes ces couleurs et ce doux parfum d'été, notre père était de retour.
Rengarenk sesler, Çeşit çeşit duygular.
Quelle richesse de sons et d'humeurs!
Şöyle ki bir gün gelir her yeni olgunlaşan erkeğin hayatında önüne rengarenk ve güzel çiçekler çıkar.
Tu vois... il arrive un moment dans la vie d'un jeune homme où il entre... dans le jardin embaumé des belles fleurs.
İki torba otumuz 75 tane meskalin hapı beş tabaka kurutma kağıdına emdirilmiş asit yarım tuzluk dolusu kokain uyarıcılar, sakinleştiriciler, çığlık attıranlar, gülümsetenler dolu rengarenk bir galaksimiz vardı.
Bon, voyons. On avait deux sacs de shit... 75 capsules de mescaline... cinq buvards d'acide très puissant... une demi-salière de cocaïne... et une série de comprimés multicolores.
Yani bir arabanın arka koltuğunda bir saat geçiriyorlar ve bir anda, rengarenk oluyorlar.
Je veux dire, elles passent juste une heure à l'arrière d'une voiture... et soudain, elles sont en Technicolor?
Şu rengarenk ufaklıklar yumurtayla dolular... Onları peteklere bırakacaklar.
Ce petit cul bariolé plein d'œufs les dépose dans les alvéoles.
Uçuşan rengarenk kuşlara bakın. Kuşların çevreyi dolduran güzel şarkılarını ve çocukların kahkahalarını hayal edin.
Regardez les oiseaux colorés volant ici et là... imaginez leur magnifique chant... et les rires des enfants emplissant l'air.
Ve güneş enerjili bu ayna elimdeki rengarenk fırıldağı döndürecek kadar enerji toplayabilir.
Et ce panneau solaire peut emmagasiner assez d'énergie pour actionner ce moulin à vent.
Aklınıza gelmeyecek, en ufacık köşeye bile yerleştirilmiş binlerce bayrak... Kırmızı, siyah flamalar... Rengarenk kağıtlar, giysiler...
Des milliers de drapeaux accrochés dans les moindres recoins, rouges, noirs, des morceaux de papier coloriés, des tissus, célèbrent notre entrée dans Holguín.
Rengarenk giyinir. Dans etmeyi bilir. Annesine elbette çok bağlıdır.
Il porte des couleurs qui lui vont bien, il sait danser, il est sans aucun doute attaché à sa mère.
Ön merdivenlere kadar kavisli bir iz bırakarak üzüm çekirdekleriyle onu kandırmalı ve ön pencerelerden taze narlar sarkıtmalıydım. Rengarenk bir çiçek çelengi yapsam iyi olacaktı. Sundurmanın eski tırabzanlarında koşmalıydım.
J'aurais dû tracer, avec des grains de raisin... un sentier sinueux, jusqu'au pied de l'escalier... et pendre des grappes de grenades fraîches aux fenêtres de la façade, j'aurais du faire une guirlande de fleurs aux couleurs vives... courant le long de la véranda...
A J.T.S. Moore FILM REVOLUTION OS Kısa ama rengarenk geçmiş
UN FILM DE J.T.S. Moore Pendant la plus grande partie de sa courte, mais colorée histoire, l'industrie informatique a été dominée par le système d'exploitation Windows.
Yine rengarenk, çevirme kolu olan bir kutu var. Kol çevirilince, büyük şok, bir soytarı çıkıyor.
Encore une boite avec une manivelle que je dois tourner pour que, ô surprise, un diable en sorte.
Yolu rengarenk güllerle süsleriz.
On fait un petit chemin pavé de fleurs qui va à l'entrée.
Tanrım her yer rengarenk.
Mon dieu, c'est si coloré.
Anlayacağınız Doktor Gromberg vitrinde rengarenk çoraplar... duruyordu.
Vous voyez, Dr Gromberg... il y avait un étalage de chaussettes dans la vitrine.
"Her avlu rengarenk."
Pour les bénédictions...
"O Krishna..." "Rengarenk Krishna"
Krishna plein de couleurs.
Christine, rengarenk olmuş.
Quel arbre, Christine! Si bariolé.
Sanki siyah beyaz dünyam, aniden rengarenk olmuştu.
C'était comme si le monde était passé du noir et blanc à la couleur.
# Çok güzel bir yaz gelecek, # Kalplerimiz rengarenk olunca.
Si on pouvait colorier notre coeur, il serait vert en été.
Kenner filmin başarılı olacağına inanmamıştı. Rengarenk uzay oyuncakları yapmaya da çok meraklıydılar.
George a dit :'J'aimerais une grosse part du merchandising. "
- Onları böyle rengarenk seviyorum.
- J'aime ces manières.
Günışığı incileri rengarenk yapar.
"Avec des perles de la couleur de l'iris."
Kadınlarla özdeşleştirilen şeyleri kullandılar. Makyaj, uzun saç, rengarenk kıyafetler...
On prend tout ce qui se rapporte à la femme, le maquillage, les cheveux longs, les vêtements voyants.
"Magnum P. I." da bir bölümün çekiminde Tom'un omzunda rengarenk, büyük bir papağan vardı ve omzunda kalması gerekiyordu. Ama tabii durmadı.
Quand je tournais l'épisode de "Magnum", il a ce gros, magnifique et coloré oiseau sur l'épaule, il ne devait pas bouger, mais bien sûr, il s'est jeté sur moi,
Bu rengarenk ve hayat dolu.
Celui ci... est très coloré, vivant.
Bu rengarenk evrende harikalar yarattınız.
Vous avez fait des merveilles dans cet.. univers coloré
Anne, rengarenk giysileri giymekle. Renkler değiştirmicek onun hayata geri gelmesini.
Momma, porter des vêtements colorés ne ramène pas les couleurs perdues de la vie.
Hem de rengarenk.
Oh, cette redingote.