Resim translate French
8,183 parallel translation
Güzel resim.
Jolie photo.
Bu öğleden sonra resim yarışması var.
il y a eu un concours de dessin.
Resim mi yapıyor?
Il peint?
Junior tüm parçaları bir araya getiriyor ve sonunda Angie'ye annesinin resim sütüdyosunu gösterebileceğine karar veriyor.
Ouais. Junior voit finalement toutes les pièces s'assembler, et il ressent finalement le besoin de montrer à Angie le studio d'art de sa mère.
Sizin evde de resim çekildi mi?
On a pris des photos chez vous?
Resim dersi de var.
Il y a une classe d'art
-... ve Bay da resim dersinde.
- et Bay est à sa classe d'art.
P-peki hala resim çiz-çizebilecek miyim?
Est ce que je pourrai encore dessiner?
İki ölüm arasında bir saatten daha fazla zaman olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla gördüğünüz resim olayı anlatmaya başlıyor.
Donc, le tableau qui nous apparaît est celui-ci :
Örgü yapıyorum bazen de resim yapıyorum.
Et aussi du tricot, quelques fois aussi je peins.
Bugün uğradığımda bana bir resim verdi.
Elle m'a donné un dessin quand je suis passé aujourd'hui.
Resim çekimleri, ifadeler.
- Séance de photos, déclaration.
Lütfen, işlere göz atmadan resim çektirmek ve imza istemek yok.
S'il vous plaît, pas de photos ou d'autographes jusqu'à ce que je passe par les œuvres.
Aptal gibi davrandığım için kusura bakma ama en yakın zamanda birlikte oturup haritalara, tanıtım broşürlerine ve resim çerçevelerine bakacağız.
Et je suis vraiment désolé d'être un idiot, mais un jour prochain nous allons nous asseoir et nous allons avoir des cartes et des brochures et des punaises et...
Eğer acımasızca dürüst olmamız gerekiyorsa, 3 yaşındayken bana yaptığın o resim... mükemmellikten çok uzaktı.
Bon, si tu veux de l'honnêteté brutale, ce dessin de moi que tu avais fait quand tu avais trois ans était loin d'être ressemblant.
Ah sanırım sanat galerisine... gidip yeni bir resim almamız gerekecek.
Bon, je suppose qu'il faut qu'on aille dans une galerie d'art pour racheter un tableau.
Daha önce hiç deniz fenerli bir resim görmemiştim.
Je n'avais encore jamais vu un tableau avec un phare.
Resim sadece 20 kağıt.
Le tableau n'est qu'à 20 dollars.
Oh, bence bu resim ünlü biri tarafından yapılmış.
Je crois que ça a été peint par quelqu'un de célèbre.
Benim de yapmam gereken tek şey... anneme ve babama resim hakkında hiçbirşey söylememek mi?
Tout ce que je dois faire c'est de ne rien dire à propos d'un tableau à mes parents?
O resim Simpson'lara ait!
Ce tableau appartient aux Simpsons!
O resim bana ait!
Ce tableau m'appartient!
O resim asla onun olmadı.
Ça n'a jamais été son tableau.
Oh Homer Simpson, o resim kasabayı ikiye böldü, Kirk ve Luann'in evliliklerini yıktı, ve herkes Milhouse için endişeleniyor.
Homer Simpson, ce tableau a divisé la ville, détruit le mariage de Kirk et Luann, et tout le monde s'inquiète pour Milhouse.
O resim herkeste kötülüğe yol açtı!
Cette peinture ne nous a apporté que des ennuis!
Resim değersiz, herşey boşuna... ve Marge öğrendiğinde beni öldürecek.
Ce tableau ne vaut rien, j'ai fait tout ça pour rien, et quand Marge va le savoir, elle va me tuer
Claire ne tür bir resim istediğimi sordu ben de onun uyurken bir resmini istediğimi söyledim çünkü, uyurken çok güzel oluyor.
Claire m'avait demandé quel portrait je voulais, et je lui ai dit, un portrait d'elle, endormie, car elle est si belle lorsqu'elle dort.
- İkinci katta ofisime asılı bu resim.
Il est sur le mur, dans mon bureau, à l'étage.
Bay Galloway'in böyle sahte bir resim yapması için nasıl bir amacı olabilir?
Pour quelle raison M. Galloway prendrait-il une photo truquée?
Bu resim senin Hanya'daki evinden değil mi?
Je me souviens de cette photo, tu l'avais dans ta maison à la Canée, hein?
Monet taburesini bulamayacak kadar kör olduğunda bile resim yapmaya devam etti.
Monet continuait à peindre même lorsqu'il était trop aveugle pour trouver son chevalet.
Bir resim bin kelimeye bedeldir, Senatör.
Une photo vaut mille mots, Sénateur.
- Sana şimdi bir resim gönderdim.
- Je viens de t'envoyer une photo.
Sana bir resim yapmış.
Elle t'as fait un dessin.
Yani şu an Pied Pier sadece ses üzerine ama resim ve video sıkıştırmayı da düşünüyorum.
Je veux dire, pour l'instant Pied Piper ne fait que de l'audio, mais je réfléchie à un moyen de compresser les images, les vidéos,...
Önemli adamlar, resim çektirir.
Les hommes importants se font prendre en photo.
Negatif alanlar, daha çok resim gibi durmana sebep olur.
L'espace négatif te donne l'air plus crispée.
Bu resim birçok eski yazıda görünüyor.
Ce croquis est visible dans de nombreux anciens textes.
Oh, resim olsun.
Oh oui, je vois très bien.
Yani sahte isim kullanıyoruz ve bizi ifşa edecek herhangi bir resim de paylaşmıyoruz.
On a des pseudos et on ne poste aucune photo compromettante.
Resim yapmak için harika bir yer, gerçekten öyle.
C'est un endroit merveilleux à peindre. Vraiment.
Yerel polis, gözetleme kameralarından bir resim aldı.
- Les images de vidéosurveillance.
Hiç fena değil. Papaz Lewis, resim çizmenin putperestliğe girdiğini söylüyor.
révérend Lewis dit que le dessin est de l'idolâtrie, comme culte de la nature ou quelque chose.
Burada da gezegenleri gösteren küçük bir resim var.
"Voici une petite image de ce que sont les planètes."
Sadece kaçak mal satışından şüpheli değil aynı zamanda sahte resim basıyormuş.
Il est suspecté d'être receleur, mais aussi un faussaire.
Masters'ın söylediği "Beni öldürecekler" lafı çalıntı bir resim ya da başka bir şey için olabilir.
Donc, le truc "ils vont me tuer" que Masters rabâchait était soit sur le tableau volé soit sur autre chose.
Eğer bir dava için hazırlanmıyorsa resim paylaşırdı.
Si elle n'était pas en train de réviser, elle partageait des photos.
Bir ara verip resim sitesinde paylaştığı resimlere bakıyorum.
J'ai décidé de faire une pause et de jeter un œil sur son site de partage de photos.
Kan ve tükürük örnekleriyle resim çizen bir sanatçı gibi.
C'est un artiste qui peint avec des échantillons de salive et de sang.
- Resim okuyorsun, değil mi? - Evet.
Vous étudiez bien l'art?
Biz daha çok kolaj resim ve öyle şeylerle ilgileniyoruz.
On fait plutôt dans les collages.