Resta translate French
282 parallel translation
Bütün gece, teneffüs edeceği mikropları kafasına bile takmadan palto ile uğraşmıştı.
"Pendant toute la nuit, elle resta penchée sur le manteau" "sans jamais penser aux germes qu'elle avait pu inhalé."
Varmadı eli onu öldürmeye.
" Son geste meurtrier resta suspendu.
On küçük kızılderili oğlan yemeğe çıktı biri kendini boğdu ve geriye kaldı dokuz.
"Dix petits Indiens partirent dîner. " l'un d'eux s'étouffa, il n'en resta que neuf. "
Dokuz küçük kızılderili oğlan geç vakte kadar oturdu, biri aşırı uykuya daldı ve geriye sekiz kaldı.
"Neuf petits Indiens se couchèrent tard. " L'un ne se réveilla pas, il n'en resta que huit.
Sekiz küçük kızılderili oğlan Devon'da geziyordu, biri orada kalacağını söyledi ve geriye kaldı yedi.
"Huit petits Indiens s'en allèrent dans le Devon. " L'un d'eux décida d'y rester, il n'en resta que sept.
Yedi küçük kızılderili oğlan odun kesiyordu, biri kendini ikiye yardı ve böylece kaldı altı.
"Sept petits Indiens coupèrent un peu de bois. " L'un d'eux se coupa en deux, il n'en resta que six.
Altı küçük kızılderili oğlan kovanla oynuyordu, eşekarısı birini soktu ve kaldı beşi.
"Six petits Indiens jouèrent avec une ruche. " Un bourdon piqua l'un d'eux, il n'en resta que cinq.
Beş küçük kızılderili oğlan mahkemeye gitti, biri hapse girdi geriye kaldı dördü.
"Cinq petits Indiens firent leur droit. " La Chancellerie admit l'un d'eux, il n'en resta que quatre.
Dört küçük kızılderili denize açıldı, ringa balığı birini yuttu ve kaldı üçü.
"Quatre petits Indiens partirent en mer. " Un gros hareng avala l'un d'eux, il n'en resta que trois. "
Üç küçük kızılderili oğlan hayvanat bahçesinde dolaşıyordu, büyük bir ayı birini kucakladı ve kaldı geriye ikisi.
"Trois petits Indiens visitèrent un zoo. " Un gros ours étreignit l'un d'eux, il n'en resta que deux. "
İki küçük kızılderili oğlan güneşte oturuyordu, biri kavruldu, geriye kaldı biri.
"Deux petits Indiens siégeaient au soleil. " L'un deux eut une insolation, il n'en resta qu'un seul.
sonra gidip kendini astı ve kaldı geriye hiç.
"Alors il alla se pendre, " et... il n'en resta... plus... aucun. "
Biri kendini boğdu ve geriye kaldı 9.
- "L'un étouffa. Il n'en resta que 9."
Uykudan öldü ve kaldı geriye 8.
- "L'un d'eux ne se réveilla pas... " Il n'en resta que 8. "
Sekiz küçük kızılderili oğlan Devon'da geziyordu, biri orada kalacağını söyledi ve kaldı geriye yedi.
"Huit petits Indiens s'en allèrent dans le Devon, " l'un d'eux décida d'y rester, "il n'en resta que sept."
Yedi küçük kızılderili oğlan odun kesiyordu, biri kendini ikiye biçti ve geriye kaldı altı.
"7 petits Indiens coupèrent du bois, l'un d'eux se coupa en deux. " Il n'en resta que 6. "
Altı küçük kızılderili oğlan kovanla oynuyordu, birini eşek arısı soktu ve kaldı geriye beş.
"Un bourdon piqua l'un d'eux, il n'en resta que cinq."
Bir küçük kızılderili oğlan kaldı bir başına, gitti ve kendini astı ve kaldı geriye hiç.
"Un petit indien se retrouva seul, qui alla se pendre " et il n'en resta plus aucun. "
Görev, George'a kalmıştı.
Il resta seul.
Geriye hiçbir şey kalmamıştı.
furent démolis. Rien ne resta.
Tekin olmayan bir izolasyon içinde 3 ay geçirdikten sonra... 13 Ekim 1944 günü, öğleden sonra...
Pendant trois mois, il resta dans cet isolement sinistre, jusqu'au 13 octobre 1944, dans l'après-midi.
Tüm gün kendini odaya kilitledi... sonra akşam yemeğinde...
Il y resta enfermé et je ne le revis qu'au dîner.
İlerleyen haftalarda Nilüfer, Firavun'un gözdesi oldu. Evlendiler ve Firavun'un ikinci eşi oldu.
Elle resta et devint la favorite de Pharaon, puis sa seconde épouse.
"... ve cesaretini toplamak için...
" Elle resta un moment immobile,
Anne kaldı.
Anne resta.
".. doğru, oyalandı, iki gün boyunca bulunduğu yerde ".
... il resta 2 jours dans le lieu où il était.
".. bulunduğu yerde iki gün kaldı.
Il resta encore deux jours dans le lieu où il était.
Sonra kadın yalnız kaldı.
Puis la femme resta seule.
"Sonunda küçük ilaç deposunda tamponlamada kullanılacak..." "... tek bir madde kalmıştı... "
Finalement, il ne lui resta plus qu'un agent correcteur dans sa minuscule pharmacie :
Artık umut etmekten başka yapacağı birşey yoktu. "
Après quoi, il ne lui resta plus qu'à espérer.
Yaşamla ölüm arasında gitti geldi bir süre.
Elle resta quelques temps entre la vie et la mort.
Hugh Crain acılarıyla... ve küçük kızı Abigail'in sorumluluğuyla baş başa kalmıştı.
Resta un Hugh Crain aigri, avec une petite Abigail à élever.
Ama Bayan Heiberg'e bakarak olduğu yerde kaldı.
Mais il resta à sa place, fixant Mme Heiberg.
Ase Carlsen, 40 yaşına kadar ölene dek evli kalacak.
Aase Carlsen resta mariée jusqu'à sa mort à l'âge de 40 ans.
Doğruyu söylemek gerekirse... neden bu hatıra aklımda bu kadar net kaldı bilmiyorum.
Et franchement... je ne sais même pas pourquoi ce voyage, précisément ce voyage resta si profondément gravé en moi.
Feraud İspanya'ya yollandı. D'Hubert Avrupa'nın kuzeyinde kaldı.
Féraud fut envoyé en Espagne, d'Hubert resta dans le nord de l'Europe.
Özlemi öyle büyüktü ki, umudu, mantığın müsaade edebileceğinden çok daha uzun süre devam etti.
Le désir de l'enfant était si grand que l'espoir resta dans sa tête plus longtemps que Ia raison ne Ie permettait.
Kapıcı kafasını televizyondan kaldırmadı bile.
Le gardien resta rivé à son téléviseur.
Onun Birleşik Personel Şeflerine ve Lyndon Johnson'a verdiği rapor sınırlandırıldı.
Son rapport à l'état-major et à Johnson resta secret.
Bu savaş ortamındaki romantizm sorunsuz gidiyordu ta ki Bay Matzerath ortaya çıkana kadar.
Ce jeune amour de guerre resta fidèle jusqu'à l'apparition de Matzerath.
Ve Alfred Matzerath, Danzig'te kalmıştı.
Alfred Matzerath resta à Danzig, lui aussi.
- Gitmiyor mu?
- Elle resta?
Bundan sonra Ida önemli bir şey söylemedi ama tuhaf bir şekilde ağzını açtı.
Ida resta muette, mais ouvrit bizarrement la bouche.
Biz San Martino'ya yola koyulduktan sonra... Galvano kafası türlü düşünceler içinde... üç saat daha orada kaldı.
Galvano resta trois heures de plus... seul avec toutes ses pensées tandis que nous retournions à San Martino.
Tarihe ve efsanelere göre...
Zu précéda le monde dans le chaos et y resta quand le monde en sortit.
Fraiser oyunumu izlemek için kalmıştı ve çok zor karar vererek bize iyi bir hakemlik yapmıştı.
Frasier resta pour observer mon jeu, mais aussi pour bien vouloir arbitrer quelques coups serrés.
Doğrudan doğruya başkanın emriyle, o taşın varlığı sır olarak saklandı.
Par ordre du Président, l'existence de ce monolithe resta secrète.
Ondan geriye tek bir atom bile kalmadı.
Rien ne resta de lui.
BİRİNCİ DÖNEMİN SONU
Le lendemain, le banc resta vide.
" Yakup orada tek başına bırakıldı.
Et Jacob resta seul.
Agafya Matveyevna artık yalnızdı.
Agafia Matféevna resta seule.