Rezalet translate French
1,609 parallel translation
Bence bu bir rezalet... Tina... Tina.
- Je crois que tout ça est ridicule.
Bu bir rezalet, Tina.
- C'est dommage, Tina.
Rezalet. Sorun nedir?
Oh, c'est pas possible!
Tüplü dalışta kötü dağ tırmanışında iyi, Flamenko dansında rezalet olursun.
Mauvais en plongée sous-marine, bon en escalade. Flamenco : un désastre.
İstediğiniz kadar şantaj yapabilirsiniz. O çocuklar aptal açık artırma işi salakça, her şey rezalet ve ben bırakıyorum.
Vous pouvez me faire chanter autant que vous voudrez, mais ces gamins sont stupides, être directeur des ventes est stupide, ça ne sert à rien et je démissionne.
Çok çalıştım ve buna önem veriyorum. Ama bu eşyalar bir rezalet.
J'ai travaillé dur, et ça compte pour moi, mais là tout s'écroule.
Trafik rezalet.
La circulation était horrible.
Biliyorum, yaz, rezalet geçti.
Ecoutez, je sais que notre été était nul.
Çünkü bu kasabada geçmişte olan her türlü rezalet beni oynayabilmekten alıkoydu.
L'histoire qui circule dans cette ville m'a empêché de jouer.
Düğünlerde hep rezalet olurum, bilirsin!
Tu sais que j'adore les mariages.
Rezalet bir durum.
Ça parle de perte.
Rezalet hakkında yazamayacağımı mı zannediyorsun?
Tu crois que je ne peux rien écrire sur la perte?
Rezalet hakkında yazamayacağımı mı zannediyorsun?
Tu crois que j'ai besoin d'aide?
Oh, bu arada, unutma... Jake gelmeden hemen önce... beni rezalet bir arkadaş olmakla suçlamıştın.
Au fait, tu te souviens de la veille du retour de Jake, quand tu m'as accusé d'être un mauvais ami?
- Halkla ilişkilerde rezalet!
- Une arnaque de relations publiques!
Rezalet!
C'est dégueulasse!
Rezalet!
Quelle connerie!
Rezalet bir durum ama sana nasıl yardımcı olabileceğimi bilmiyorum.
Ca a l'air d'une vraie merde, mais je ne sais pas comment t'aider.
Oh, Donna, ne rezalet.
Donna, comme c'est horrible.
Rezalet bir durumdan o kızı uzak tutmanın ne gibi bir zararı olabilir ki?
Quel mal y a-t-il à protéger une innocente du scandale?
[Hunter S. Thomson] Bir düşüneyim, aklıma getirdiği ilk kelime'Rezalet'.
[Hunter S. Thomson] "Et bien voyons voir euh, honteux est le mot qui me vient à l'esprit."
Bu yaptığınız rezalet, duydunuz mu?
C'est monumental, vous m'entendez?
Rezalet!
Monumental!
Rezalet bu. Hepimiz için kötü.
C'est moche, pour nous tous.
- Tam bir rezalet.
- Une honte incommensurable.
- Bu rezalet!
- C'est un outrage.
Rezalet mi? Babana bir fahişe yetiştirdiğini söylediğimde görürsün.
Attends que je dise à ton père qu'il a élevé une pute.
Edith... sakın bir rezalet çıkarmaya cüret etme.
Il faut pas que tu exploses. Un steak, Warhol?
-... bayrağın çekilmiş olmaması, bence bu tüm Kraliyet Ailesi için bir rezalet.
Je pense que c'est une honte sur la famille royale.'
Ve bunca zamandan sonra, böylesine bir müşterisinin gururunu kırmanız tam anlamıyla rezalet!
Et c'est honteux que vous humiliez ainsi... un protecteur, de toujours.
Epey bir rezalet çıkarabilirim.
Je pourrais faire une scène, tu sais.
- Rezalet!
- Affreux.
Bu, rezalet kokuyor, dostum.
C'est une sacrée "empestation".
"Rezalet" i mi kastediyorsun?
Quoi, "empestation"?
Rezalet diye bir kelime yok, dostum.
"Empestation", à d'autres!
- Bu ne rezalet. - Shhh!
Ce n'est pas bon!
Ama umudumuzun etkisi bunları büyük bir rezalet olarak gösteriyordu.
Mais le poids de nos espoirs... a réduit tout cela à une glorieuse infamie.
Burası rezalet bir yer!
Ce quartier est pourri!
Bu bir saçmalık! Hakem, bu bir rezalet.
Monsieur l'arbitre, c'est pas juste.
Bu bir rezalet.
C'est scandaleux.
Bir rezalet, askeriye bu şekilde muameleye maruz kalabiliyor.
C'est scandaleux. Ce n'est pas une façon de traiter l'armée.
Yanlış, ahlaka aykırı ve tam bir rezalet olduğunun farkındaydım.
Je savais qu'il ne fallait pas, que c'était immoral et complètement ridicule..
Evet ama manzara rezalet.
Oui, eh bien le panoramique est à chier.
Çok sarhoş olduğunu, rezalet çıkardığını söylediler.
Il paraît qu'il avait sacrément bu et qu'il a commis des impairs.
Rezalet çıkarma şimdi.
- Tu me ridiculises.
Bana bak. O daha küçük. Rezalet de bir hafta geçirdi.
Écoute, il est petit, et il a eu une sale semaine.
" Lili, Reims'deyim. Burası rezalet!
Lili, je suis à Reims, c'est sinistre ici.
Hayatım bir rezalet.
Toute ma vie est une grosse merde.
Kusura bakma ama rezalet görünüyorsun.
Excusez moi de vous dire ça, mais vous avez une tête épouvantable.
Rezalet bir durum.
Il faut écrire sur la perte d'un être cher.
- Mumble! Rezalet!
Quelle honte!