Romans translate French
825 parallel translation
Bir kaç kitap yazmıştı. - Hayır.
Je sais, vous écrivez des romans
Ama tahminimce şu ucuz romanlardaki yazılanlar gibi bir hain olarak bilinirim ve de aynı zamanda bazılarında iyi biri olarak.
Mais je suis le traitre des romans de gare et un sacré en plus.
Yarın sabah sana istediğin kadar dedektif romanı alırım.
Demain, je t'achèterai des romans policiers.
# Romans ve zevkli bir rüya içinde
Un rêve romantique et gai
Biri yanlış kapıyı çalıyor diyebilirim ya da hayatımın büyük romansı.
Quelqu'un qui se trompe de porte. Ou alors le grand amour de ma vie!
Hayatının büyük romansı mı?
Le grand amour de votre vie!
Olağandışı bir hikaye. Romanda okusam yadırgamazım.
C'est une histoire comme on en lit dans les romans.
Oh, çok fazla roman okuyor olmalı.
Elle lit trop de romans.
Genellikle ilk romanlar, deneyimler şeklindedir.
En général les premiers romans racontent quelque chose de vécu.
Okumadığı bir hikayenizin olduğuna sanmıyorum.
Il vous admire. Il a dévoré tous vos romans policiers.
O sözü romanlarda okumuştum. Erkekler aşırı iffetli kızlardan hoşlanmazmış.
J'avais lu dans les romans... que les hommes n'aiment pas les prudes.
Her şeyi sadece romanlardan öğreniyordum.
Je ne connaissais que les romans.
Charlotte teyze, itiraf et. Romans mı?
Tante Charlotte, une idylle?
Demiryolu büfelerinde satılan romanlar gibi...
On dirait un de ces romans de gare...
Karakolda astığımız ilanlara bakmıyorsanız... bari biraz polisiye hikaye okuyun.
Vous ne regardez jamais les listes d'assassins recherchés? Lisez au moins des romans policiers!
Polisiye romanlardan başkasını okumam.
Je ne lis que des romans policiers.
Bildiğiniz gibi, polisiye öyküler iyi satıyor.
J'ai une vie convenable. Comme vous savez, les romans policiers se vendent très bien.
Polisiye öykülermiş!
Romans policiers...
Ama dünyadaki bütün hikayeler, bütün müzik birinin hayal gücünden ortaya çıkıyor.
Les romans, la musique sont des produits de l'imagination.
Ama düşününce... Hikayelerdeki insanlar, baba sonsuza kadar mutlu yaşamıyorlar, öyle değil mi?
Même dans les romans, les gens ne sont pas toujours heureux, dis?
Sadece kitaplarda olduklarını düşünürdüm.
Je pensais que ça n'existait que dans les romans.
Tanrım, öyle yaşamak varken burada oturmuş, anlaşılması güç şekilde... yazılan metinleri, tembel bir... toplum için baştan düzenliyorum.
Nom d'un chien! Vivre comme ces gars-là... au lieu d'éditer des romans indigestes.
Sakin bir yere yerleşip hırdavatçı ya da bakkal dükkanı gibi bir iş kurmayı ve zamanımı komik maceralar okuyarak geçirmeyi düşünüyorum.
J'aimerais vivre dans un coin tranquille, m'acheter une épicerie. Je lirais des BD et des romans d'aventures.
Bu sadece hikâye kitaplarında olur.
Ce n'est que dans les romans.
Ucuz romanlarda kullanılan klişelerden biridir.
Cliché de romans feuilletons.
Ucuz romanlar yazarım ben zaten.
Mais j'écris des romans à 4 sous!
Olur mu hiç! Romanlarınız burada çok meşhurdur. Değil mi çavuş?
Vos romans sont très lus, ici, n'est-ce pas?
Kitaplarınızdan biri elimde olacak. Harry vermişti bana.
J'aurai en main un de vos romans, que Harry m'a donné.
Paine'in en sadık okuyucularınızdan biri olduğunu biliyor muydunuz? Kitaplarınızdan birini ödünç vereceğine söz verdi.
Il m'a promis... de me prêter un de vos romans.
- Birçok bağlantın var. - Kahramanlar yok bu dünyada.
Sauf dans tes romans!
Paine kitaplarından birini verdi. Oklahomalı Çocuk'tu galiba.
Paine m'a prêté un de vos romans, Le Justicier d'Oklahoma.
İstiyorsan kal, ama sakın aklına bir şey gelmesin Doll.
ne bâtis pas de romans!
Çimleri biçmek, sızdıran muslukları onarmak, çitleri boyamak ve küvette birkaç tane polisiye roman okumak istiyorum.
Couper le gazon, serrer les robinets qui fuient, réparer la clôture et... lire quelques romans policiers dans la baignoire.
- Çok roman okuyorsun Francis.
- Tu lis trop de romans policiers.
'Talihsizliğin asaleti'üzerine söylenenlerin doğru olduğunu anlıyorum.
J'écris des romans-fleuve.
Dış dünyanın romanlarda yazıldığı kadar kötü ve cezbedici olup olmadığı her zaman öğrenmek istediğim bişeydi.
Le monde est-il vraiment aussi passionnant qu'on le dit dans les romans?
Çocuk kitapları yazıyor ve onları resimlendiriyor ek olarak, asıl parayı bol bol şiddet ve kan içeren korkunç cinayet romanlarından kazanıyor.
C'est un illustrateur de livres d'enfants. Mais pour gagner de l'argent, il écrit des romans policiers violents et sanguinaires.
Öyle ya, şu modern korku romanları, bunları yazmak zorunda.
Il doit continuer à écrire ces romans policiers.
O halde ucuz romanları seviyorsunuz?
Lisez-vous des romans de gare?
Caine'de artık roman yazmayacaksınız.
Plus personne n'écrira des romans sur le Caine.
Bu sabah sen telefon edince, polisiye öyküler yazdığını ve daha önceki gelişinde tanıştığımızı söyledim ona.
Je lui ai dit que vous écriviez des romans policiers et que nous avions fait connaissance...
Bu çok yanlış olur. Böyle şeyler yazdığımı biliyorlar.
On sait que j'écris des romans policiers.
Dediğin gibi Mark, kağıt üstünde işe yarayabilir ama tebrikler müfettiş bey.
Les romans et la réalité, ça fait deux... La preuve! Félicitations, inspecteur...
Ayrıca hiç dedektif romanı okumamışsın.
Et puis, tu n'es pas à jour en matière de romans policiers.
Bütün bunların yeni hikayeniz için olduğunu varsayıyorum. - Aslında ölü yok, değil mi?
Je suppose que tout ceci est pour l'un de vous nouveaux romans.
Yaşlı bir adam olduğumda, Paris romansımla genç nesillerin gözlerini kamaştıracağım.
Plus tard, je serais vieux... et j'éblouirais les jeunes générations avec ma merveilleuse histoire d'amour de Paris..
Romanlarımda...
Dans mes romans...
Romanları pek sevmem. Ayrıca Henry için epey şey okuyorum.
Je n'aime pas les romans, et je dois lire beaucoup de choses pour Henry.
Polisiye öyküler.
La première fois que j'ai entendu parler de Dimitrios, c'était à Istanbul, par le colonel Haki. Romans policiers
İngiltere'de 20 milyon hoşnutsuz kadın var ve her biri bir kitap yazıyor.
à écrire des romans!
Tony, yıllarca böyle şeyler yazdım.
J'écris des romans policiers...