Roz translate French
235 parallel translation
Müsaade et de biraz açılsın, Roz.
Laisse-le prendre l'air, Roz. Pourquoi fais-tu ça?
- Ölmekten korkan, yaşamaktan da korkar.
- Celui qui craint la mort craint la vie. - Roz?
Roz...
Roz...
Biz hepimiz kör bombardımancılarız, Roz.
On est tous des bombardiers aveugles.
Ben Roz Allardyce.
Je suis Roz Allardyce.
Onları sevdim Roz, sevdim onları.
Ils me plaisent, Roz.
Çabuk ol Roz, görmek istiyorum.
Vite, Roz, je veux le voir.
Arnold ve Roz Allardyce. "
"Arnold et Roz Allardyce."
Roz size onları vermemi istemişti.
Je suis les conseils de Roz.
Roz onu perşembe alacak.
Roz viendra la chercher jeudi.
Roz gece kalmayacak.
Elles repartiront tout de suite.
- Ne zaman istersen Roz.
A ta disposition.
Roz, Edmund Heather'i unutmasın diye elinden geleni yapıyor.
Sa soeur lui parle sans arrêt de la petite.
Şu Roz pek akıllı.
Elle est très forte!
Heather'e kalacak bütün miras Roz'a gidecek. Kız kokusunu bile almaz.
Tout l'héritage de la petite ira à la soeur.
Bu dağlar öyle uzaktır ki, araştırmacı arkadaşımızın apandisi tuttuğunda Rwanda'da yaşayan Amerikalı arkadaşı Roz Carr olmasaydı, ölmüş olacaktı.
les luxuriantes hautes terres... d'Afrique Centrale, si reculées, que notre dernier chercheur y serait mort... d'une appendicite... s'il n'y avait eu Roz Carr... une Américaine du Rwanda, pour le conduire à l'hôpital.
Bir sorunun olursa, Roz Carr ile temasa geç.
Si vous avez des problèmes... contactez Roz Carr.
Roz Carr'ı bul!
Trouve Roz Carr.
İki gündür Roz Carr'a ulaşmaya çalışıyorum.
Depuis 2 jours, j'essaie de trouver Roz Carr, au Rwanda. Roz Carr, vous connaissez?
- Roz Kincaid.
Roz Kincaid.
- Memnun oldum, Roz.
Enchanté Roz.
Zevkli bir kitap, rahat bir koltuk ve ses geçirmeyen bir oda. - Hayır biraz bekle Roz.
Roz, mets-les moi de côté.
- Roz, bir telefon daha alabiliriz.
Roz, nous pouvons encore prendre un appel.
- Roz. Biz buna duymazdan gelmek deriz.
Ton frère a appelé.
Bizi arayan kim Roz?
Roz, qui est notre nouvel auditeur?
Selam Roz, nasılsın hayatım?
Roz, quoi de neuf?
Yani, Rose'un ateşi varmış ve göle gidemeyecekmiş.
Roz a la fièvre et elle ne peut pas aller au Lac Hourglass.
Roz'a telefon ve çağrı numaralarını verdin mi?
Roz a le numéro et celui de ton bip?
Roz.
Roz.
Pekala Roz. Biz gidiyoruz.
Roz, on se sauve.
Roz Weiman'ın ofisine bırakıver.
Remettez ça au bureau de Roz Weiman.
Günaydın Roz, benim besili küçük salyangozum.
Bonjour, Mémène, délicieuse limace des jardins.
Pembe kopyalar muhasebeye morlar satış bölümüne, sarılar Roz'a verilecek.
Feuilles roses : à la compta. Fuchsias : aux achats, dorées : à Mémène.
Pembeler muhasebeye, morlar Roz'a.
Roses à la compta, fuchsias à Mémène...
Hayır, morlar satış bölümüne, sarılar Roz'a.
Non, fuchsias à la compta, dorées à Mémène.
Roz, bataklık çiçeğim, harika görünüyorsun. Saçını mı kestirdin?
Tendre pétale visqueux, vous resplendissez.
- Roz?
Mémène?
Roz ve ben ayrıldık.
Profondément.
Kalp sadece kendini dinliyor galiba.
Je suis séparé de Roz.
Karısı Roz, o gün Mario'yla ilgilenecekti.
Sa femme, Roz, avait invité Mario pour la journée.
Roz, bu lanet makine nasıl kapanıyor?
Au revoir. Roz, comment on fait pour éteindre ce truc?
Roz'un babası öldüğünde şöyle dedim : " Detroit'te kıçımız donuyor.
Quand le père de Roz est mort, j'ai dit : " On se gèle les fesses ici, à Detroit.
O tür maço etkinliklerden çok hoşlanırdı.
Un cadeau du père de Roz. Il aimait ces trucs pour machos.
- Hayatımızı kurtarıyorsun, Dr. Roz.
- Bye, Dr Roz, ma sauveuse.
Nasılsın, bebeğim?
Comment ça va, mon bébé? - Bien, Roz.
- Roz?
Tu m'as vu?
Kardeşi Roz yüzündenmiş.
Elle m'a toujours haïe.
- Roz Carr'ın evinde bulusuruz!
- Rendez-vous chez Roz Carr!
- Roz.
Roz.
Onu bize Roz'un babası hediye etti.
Non, je déteste ce truc.
Merhaba, adım Roz Sker.
- Merci.