Saatlerce translate French
1,817 parallel translation
Saatlerce gözetlemeye açıldık, ona anlattığım şeyler.
Les heures qu'on a passées en surveillance. Je lui racontais tout.
Orada saatlerce saklandım.
Je me suis cachée pendant des heures.
"Rejuvenator" size, ancak genç bir kızken saatlerce egzersizin verebileceği bir pembelik ve ışıltı sağlar.
Le Rajeunisseur vous apportera un teint éclatant pas seulement comme après des heures d'exercice, mais comme une jeune fille.
- Onu orada saatlerce ayakta tutmuş.
Il les fait se tenir debout jusqu'à épuisement.
Çocukları saatlerce ayakta tutuyordun, dayanamayana kadar.
Faire rester les gamins debout pendant des heures entières jusqu'à ce qu'ils n'en puissent plus.
Sokakta saatlerce duran... bir adamı fark ederler.
D'autant plus si c'est un homme qui arpente la rue régulièrement.
Saatlerce... günlerce onu aradık.
On a cherché pendant des heures... des jours.
Mevkide saatlerce bekleseniz de bir şey göremeyebilirsiniz.
Vous pourriez y rester des heures sans rien trouver.
Daha çok saatlerce uzakta olduğu ortaya çıkıyor.
Ce serait plutôt des heures.
Brian, seninle kilisede tanıştığımız gün benimle oturup saatlerce inanmaktan ve avunmaktan bahsettin.
Pas le sien, ni le mien, le tien. Brian, le jour où je t'ai rencontré à l'église, tu m'as parlé pendant des heures de la foi et de réconfort dans la détresse.
Saatlerce temizlik yapmasına rağmen,... silip atamadığı Balsam'ın Acıtatlıları ile olan savaşın korkusu yalnızca daha çok şiddetlenecekti.
Il nettoya pendant des heures, pourtant il ne put faire partir la peur que la bataille avec Balsam's Bittersweets ne deviendrait que plus amère.
Saatlerce konuştuk.
On a parlé pendant des heures.
Bunu yapmak için saatlerce çalıştık.
On a mis des heures à le faire.
- Ben burada yalnızken, saatlerce çalışıp, Joe'ya bakıp, faturaları öderken. Çoğu zaman nerede olduğunu, ne yaptığını bilmiyordum.
- Oui, pendant que moi j'étais seule ici à travailler, à m'occuper de Joe, à payer les factures sans savoir où tu étais et ce que tu faisais.
- Millet, bu saatlerce sürebilir.
- Ça pourrait prendre des heures.
Daha çok saatlerce uzaktaymış gibi görünüyor.
Il s'agirait plutôt d'heures.
Daha çok saatlerce uzaktaymış gibi görünüyor.
Plutôt des heures.
Dün geceki gibi saatlerce kalma.
Traîne pas des heures comme cette nuit.
Saatlerce gecikmeden sonra Kaiser'e gönderildi.
Plusieurs heures plus tard, elle fut transportée dans un hôpital Kaiser.
Sana babanin burada oturup... o teleskopla yildizlara saatlerce baktigini söyleyebilirim.
Je ne peux pas te dire combien de fois je l'ai trouvé ici, à cet endroit précis, à regarder dans ce truc.
Bu durum saatlerce bu sekilde sürdü sonunda basina sakinlestirici igne vurdular daha sonra kendiliginden kayarak çikti...
Ça a duré des heures. Finalement, on lui a injecté un tranquillisant dans le crâne et il a glissé tout seul, et...
Saatlerce konuşabilirdim.
Je ne pouvais plus m'arrêter.
Benim için ideal bir pazar günü, şöyle saatlerce uzanıp...
Alors, un dimanche parfait c'est s'allonger...
4 hafta sonra San Francisco, Kaliforniya Onları kaçırmak için bir gece saatlerce uğraştım.
- " que j'ai conduits un soir, 1 mois plus tard
Aklım başımdan alınıyordu, saatlerce, her gece. Sırf seni özlediğim düşüncesinden kaçmak için, Saskia.
Je me perdais... durant des heures... tous les soirs... pour... échapper... au vide de votre absence, Saskia.
İyi, umarım, doğum yaklaştığında böyle saatlerce çalışmayı düşünmüyordur.
J'espère qu'il ne travaillera pas tant quand le bébé sera là.
Bak, bu saatlerce sürmeyecek ve tekneyi onaracak zamanımız da olacak.
Dans plusieurs heures. On aura eu le temps de réparer le bateau.
Benim hesaplarıma göre, düşündüm de bizden saatlerce öndelerse...
Selon mes calculs, ils ont quatre heures d'avance sur nous.
Okyanusun sesine ve ferahlığına ve hükmü kalmamış bir dilek tutmak için saatlerce kayan bir yıldız beklemeye bayılırdım.
J'adore le son de l'océan. On croirait entendre sa respiration... Et passer des heures à chercher des étoiles filantes.
Sonra saatlerce parmak uçlarında dururlar.
Puis, elles doivent danser en pointe pendant des heures.
Saatlerce kumarhanede çalışmak, zaman kavramını yitirmene neden oluyor.
Travailler dans un casino te fait perdre la notion du temps.
Saatlerce bunu yapıcaz durucaz.
On le ferait et on le referait pendant des heures et des heures.
Ve babam, yakın çocukluk arkadaşı Bob'la saatlerce kırlarda koşardı.
Et papa courait dans la campagne pendant des heures avec son proche ami, Bob.
Saatlerce yüzüp golf sahasına gizlice girdikten sonra Fulton'a onun adını verdin.
À cause de toi, il s'est fait repérer par Fulton sur le terrain de golf, puis dans la piscine.
Nehir boyunca uzun uzun yürür ya da birbirimizin gözlerinin içine bakarak saatlerce otururduk.
Nous marchions des heures le long de la rivière. Nous restions assis à nous dévorer des yeux.
O hergeleyi görmek için saatlerce bekledik ama görünmedi.
Ça fait des heures qu'on essaye de repérer cet enculé, mais on l'a pas vu.
Pather Panchali'den saatlerce konuştuk.
Et on a parlé des heures de Pather Panchali.
Onun yerine bana bir polaroid makine aldı. Her şeye saatlerce bakmaktansa, onları fotoğraflıyordum artık.
Elle m'a acheté un Polaroïd, et au lieu de fixer les choses, je les photographiais.
Gerçekten söylüyorum, piyanosunun sesini saatlerce dinleyebilirdim.
Je pouvais l'écouter jouer pendant des heures
Bizi bırakana kadar saatlerce bekleyeceğiz şimdi.
{ / a6 } Maintenant que nous sommes libres { / a6 } nous devons attendre des heures.
Saatlerce ışık ayarı, her bir ayrıntıyı unutmamak, yoğurt ve kaşık seçimi.
Plan du produit. Chaque détail compte,.. .. Ie choix du yaourt, de la petite cuillére
İki cep telefonu var. Gizli gizli hastaneyi arıyor. Gidip saatlerce gelmiyor.
Il a deux portables, passe des appels furtifs à l'hôpital, disparaît pendant des heures, ment toujours sur le lieu où il était.
O bagajda saatlerce kalmış gibi hissettim kendimi.
J'ai eu l'impression d'être dans ce coffre depuis des heures.
Saatlerce bunu dinleyemem.
J'en peux plus.
Saatlerce,'şehirdeki en ateşli kızları...
Je vais entendre pendant des heures :
Geçen birkaç ayda, dışarı çıkıyordu eve geç geliyordu bazen saatlerce ortada yoktu sanki uyuşturucu ya da başka bir şey var gibiydi.
Les mois précédents, il sortait beaucoup, rentrant à la maison tard le soir, dépensant sans compter comme s'il... comme s'il était drogué ou quelque chose dans le genre.
Ben ve Lex çocukken bizimle saatlerce kar topu oynadığın zamanları hatırlıyoru musun?
Tu te souviens quand Lex et moi étions des gamins et que tu jouais avec nous dans la neige pendant des heures?
Burada saatlerce yatıyorum.
Je me suis couché ici pendant quelques heures.
Gabe'le biz bu şeylerle saatlerce konuşurduk.
Gabe et moi, on l'a cherché pendant des heures.
Bir çocuk bir geyik için neden saatlerce beklesin ki.
Il pouvait rester assis des heures dans la cache.
Saatlerce sıçıyorum.
Je chie pendant des heures!