Sahibi translate French
15,250 parallel translation
- Çocuk sahibi olabiliyor musunuz?
Pouvez-vous avoir des enfants?
Masovich şehrin sahibi.
Masovich contrôle la ville.
- Bu Alexanya Atoz. Dünya'daki en büyük moda imparatorluğunun sahibi.
C'est Alexanya Atoz, à la tête du plus gros empire de la mode.
KKK, sorumluluk sahibi ebeveyn. Ve böylece oğlumu bana geri verecekler.
CQFQ je suis un Père responsable, et ils me rendront mon Fils.
Sorumluluk sahibi ebeveyn.
Un Père responsable?
Derek Zoolander ve Hansel modanın en tanınan tasarımcılarının bir başka insan kurban etme skandalının ardından podyumların tekrardan sahibi oldu.
Derek et Hansel règnent à nouveau sur les podiums, après avoir exposé les magnats de la mode mêlés à un nouveau sacrifice humain, grâce à l'aide de l'Agent d'Interpol
Dünyanın en seksi, büyük beden mankeni, ulusal kitap ödülü sahibi yarı-ünlü çift "Zoolala'nın" teki.
LE PLUS TENDANCE DES TOPS XL - SLASH-AUTEUR PRIMÉ - SLASH-MOITIÉ DU COUPLE STAR ZOOLALA.
Gurur duyabileceği için çok mutluydum. Çünkü bebek sahibi oluyordum ve kampanya yapamazdım.
J'étais si heureuse qu'il puisse être fier, parce qu'alors j'avais un bébé et n'ai pu mener campagne.
Ringin sahibi ol. Burası senin tapınağın ve burada herkes ne istersen onu yapar.
Sois le maître du ring, c'est ton temple et tout le monde t'obéira.
Ev sahibi olmalısın. Bir misafir gibi davranıyorsun.
C'est à toi de mener la danse, pas à lui.
Seni Frank'in Cehennemi'nin sahibi ve senin eski işverenin olan Frank Blain'i öldürmekten tutukluyorum.
Je t'arrête pour le meurtre de Franck Blain, ton employeur et le propriétaire de l'inferno.
Umarım bar sahibi tekrar polisle kapıma dayanmaz.
J'espère que le proprio du pub ne reviendra pas chez moi avec la police.
Evlenip çocuk sahibi olacaksın.
Tu vas te marier, avoir des enfants.
Ev sahibi sayılırız.
On est nombreux.
May Conner : Yıldız, hayırsever, Oscar ödüllü ve en çok gençle sikişme rekoru sahibi.. ... hem de tüm Los Angeles Başpiskoposluğundan daha çok.
May Conner : grande star, philanthrope, lauréate de plusieurs Oscars, elle s'est faite plus de garçons que le diocèse de Los Angeles.
Kendilerini lanet suyun sahibi sanıyorlar.
Ils se prennent pour les seigneurs des mers.
Gerek yok, otelin sahibi benim.
Inutile, il est à moi.
Geran, yaptığın iş, aldığın riskler birlikte kazandığımızın en az yarısının sahibi yaptı seni.
Geran, le travail que vous faites, les risques que vous prenez, mériteraient que vous gardiez la moitié de nos bénéfices.
İlk Christian Wolff, Wolff Muhasebe sahibi.
Le premier Christian Wolff possède Wolff Accounting, au 121
Oğlunuzdan olan beklentileriniz zamanla değişilebilir beklentilerinizde kendi kendine yetme, evlilik, çocuk sahibi olma olabilir.
Les espoirs que vous placez en votre fils peuvent évoluer. Ils pourraient inclure un mariage, des enfants, et une certaine autonomie.
Regine Le Haut. Bu malikanenin sahibi.
Régine Le Haut, la propriétaire.
Opera'nın En Güzel Elmacık Kemiği Ödülü'nün sahibi.
Le lauréat des plus jolies pommettes. Je l'adore.
Maymundan, Turnadan, Mantisten babandan ve hediyelik eşya dükkanının sahibi bayan Chau'dan. Az önce geçen ördeklerden ve bir de Kaplan'dan.
Singe, Grue, Mante, ton père, Mme Chow, de la boutique de cadeaux, les canards qui viennent de passer et Tigresse me l'ont dit.
- Oğul sahibi olmak harika bir şey olmalı. - Evet, öyle.
- C'est merveilleux d'avoir un fils.
Yedinci caddedeki kulübün sahibi Kübalılar onlar, değil mi?
Les Cubains qui tiennent le club sur la 7e?
Benim de çocuk sahibi olmak istemediğimi mi sanıyorsun?
N'as-tu jamais pensé que je voulais un enfant?
- Mekan sahibi.
- Le propriétaire.
Bu yüzden Ra, asla çocuk sahibi olmamanı sağlıyarak akıllıca davrandı.
C'est pour cela que Ra a été clairvoyant afin que tu n'aies jamais d'enfants.
Çocuk sahibi olmanı istemedim.
Je ne voulais pas que tu aies d'enfants.
Çocuk sahibi olmak hakkında duyduğun klişe lafların hepsi kesinlikle doğru.
Tous les trucs mièvres que tu as pu entendre sont la pure vérité.
Anlayacağınız banka soyup milyonlarca doların sahibi olmak mutluluğun anahtarı değildi.
Cambrioler une banque et avoir un gros paquet d'argent, c'est pas la clé du bonheur. C'était une illusion.
Uydunun sahibi Kanadalı şirket uydunun mekanik bir arızadan zarar gördüğünü söylüyor.
La société canadienne propriétaire du satellite évoque une panne mécanique...
Yüzlerce yıldır savaşan klanlar Dövüş Sanatları Dünyası üzerinde güç sahibi olmak için yarışıyorlar.
Des clans rivaux se disputent désormais le contrôle du monde des arts martiaux.
Beni bir amaç sahibi yaptı.
Il m'a donné une raison d'être.
Kalenin sahibi olmak sıkıntı yaratmamıştır tabii.
Le fait que le château t'appartienne a dû aider.
Sahibi hiç evde olmadığı için bayağı popüler bir ev.
Son maître n'est jamais là, alors c'est hyper hype.
Ucuz Seks adlı dükkanın sahibi.
Le propriétaire d'Economies sur le sexe.
Doğu Yakasındaki en büyük nakliyat firmalarından birinin sahibi.
Il possède une des plus grosses entreprises de transport maritime.
LÜTFEN BİZE KATILIN - 1 KASIM 19.00 Ev Sahibi Alexander Luthor
Vous êtes invité le 1er novembre - 19 h par votre hôte : Alexander Luthor
İnsana buruk bir acı veren şey güç olmadan bilgi sahibi olmaktır çünkü...
Le pire pour l'homme, c'est d'avoir le savoir sans le pouvoir. Car...
Hep bir çocuk istediğimi biliyorsun ve yıllar geçtikçe daha da çok acıyor annemin gitmesi ve tüm arkadaşlarımın çocuk sahibi olmasıyla.
J'ai toujours voulu un enfant, et malgré la douleur... Avec les problèmes de ma mère et tous mes amis qui en ont...
Kocamı geri almak veya bir bebek sahibi olmak arasında seçim yapmam gerekse her defasında seni seçerdim.
Si je dois choisir entre retrouver mon mari et avoir un bébé, je te choisis, toi, à chaque fois.
Maskenin sahibi insanların bariyerlerin arkasında durmasında ısrar ediyor.
Le propriétaire du masque a insisté pour que nous mettions des poteaux pour garder les gens à l'écart.
Daha iyi bir ev sahibi olmak için bahane üretiyor.
Elle exploite cette histoire pour obtenir un meilleur logement.
İnsan sadece çocuk sahibi olmakla bile bu gidişatı anlamaya başlayabilir.
C'est en ayant des enfants que l'on s'en rend compte.
Çocuk sahibi olmak en içten dileğimiz ama böylelikle en sert eleştirmenlerimizi dünyaya getirmiş oluyoruz.
Nous désirons ardemment des enfants, mais nous engendrons de vifs détracteurs.
Churchill'in sahibi kocası Charles Vernon.
C'est Mr. Vernon, l'époux de madame, qui possède Churchill.
Bugünlerde toprak sahipleri bu tip konularda mutlaka bilgi sahibi olmalı.
Un propriétaire terrien, de nos jours, doit savoir bien des choses.
Burada iş güç sahibi olanların ne işi var?
Y a des larbins au moins?
Onun sahibi benim, bu şehrin sahibi de benim.
Elle m'appartient. Cette ville m'appartient.
Çocuk sahibi olmadım.
Je n'ai pas d'enfants.