Sakal translate French
2,272 parallel translation
Efendim Mavi Sakal zengindir.
Le sieur de Barbe Bleue est riche.
Efendim Mavi Sakal kendini nasıl tanıtacağını bilir.
Le sieur de Barbe Bleue sait se montrer aimable.
"Mavi Sakal, kendisini tanımaları için..."
" La Barbe Bleue, pour faire connaissance,
- Bu Mavi Sakal çok çirkin.
- Ce Barbe Bleue est si laid.
Mavi Sakal'la evlilik zor çünkü çocukları öldürüyor.
- Le mariage de Barbe Bleue est difficile parce qu'il tue les enfants.
- Mavi Sakal herkesi yer.
- Barbe Bleue dévore tout.
Sakalın gerçekten mavi mi?
- Votre barbe est vraiment bleue?
"Mavi Sakal karısına..."
- " La Barbe Bleue dit à sa femme
"Mavi Sakal, kızı öptükten sonra..."
" Lui, après l'avoir embrassée,
"Bunlar, Mavi Sakal'ın arka arkaya..."
" C'étaient toutes les épouses de Barbe Bleue,
İnsanlar bana bakar ve "Tom, sen çok safsın, sen adalet için, doğruluk için ve Amerika için var olan sakalınla kahverengi bir Süpermen'sin" derler.
Les gens me disent : "Tom, tu es vraiment pur. { \ pos ( 107,260 ) }" Comme un superman basané avec une barbe défendant la justice
Sakalı var... Seninki gibi.
Il a une barbe... comme vous.
- Hayaletler görmeye başladı, ki bu kötü bir şey. Bu kötü görünüşlü sakalı bıraktı...
Il voit des fantômes, ce qui n'est pas bon signe.
- Evet, bu hiç iyi değil. Sakal, mutsuzluğunun bir başka göstergesiydi.
Et il laisse pousser cette grosse barbe,
- Sakalım yalnızca bu kadar büyük.
- Je n'ai qu'une petite barbe.
Tommy'nin de sakalı olabilir. Yani, şu anda neye benzediğini bilmiyoruz bile.
L'Amérique essaie de mettre ce fou hors d'état de nuire.
Sakalı olsun yada olmasın, anladınız mı?
Nora Walker.
- Hayır, onun sakalı var. - Ne olmuş yani.
Il a pu s'en faire pousser une.
Tommy'nin de sakalı olabilir.
Il a peut-être beaucoup changé.
Sakalı olsun yada olmasın, anladınız mı?
D'accord? Et on ne doit pas trop en faire.
Bu arada sakalını sevdim.
J'aime bien la barbe de 3 jours.
- Sakalımı tıraş ettim.
- J'ai rasé ma barbe.
Yumurtalarını üreme kliniğine satabilirsin, ya da o sakalını Gülünç Ötesi Müzesine satarsın.
Vends tes œufs à une clinique de procréation ou bien ta barbe au musée du ridicule.
Hastaneye bir yüzlük sakal atsan biz de birkaç hemşire işe alırız.
Tu en donnes 100 000 à l'hôpital, et on embauche quelques infirmières.
Eski karım ve sakalın geliyor.
Mon ex-femme et ta barbe arrivent.
Senin küçük serserilerini düzene sok ve senin pis sakalından sonsuza dek uzak durayım.
Dites à votre joyeuse bande de marginaux d'être sage. Et je vous lâcherai pour toujours.
Doğru. Noddy Holer'ın * sakalını gördüğün yer değil miydi orası?
Ouais, c'est pas là où t'as vu la barbe de Noddy Holder?
Adam'ın hikayesini dinlerken uzayan sakalımın sesi mi acaba?
{ \ pos ( 192,220 ) } Le bruit de ma barbe qui poussait pendant l'histoire d'Adam?
Sakalı vardı.
Il avait une barbe.
Şimdi sakalı yalnız bırakabilir miyiz?
On peut lâcher un peu ma barbe, là?
Sakalının alt yarısı yere düşmüş.
Ta barbe s'est décrochée. Mais bordel...
Bir sakalı vardı. Sakallı erkeklere bayılırım.
Il avait une barbe, j'aime les hommes à barbe
Bilgilisin, iyi bir konuşmacısın ve ihtiyacın olduğunda boynunda çok da güzel sakal bırakabilirsin.
Tu es cultivé, tu es un bon orateur, et quand tu en as besoin, tu peux te laisser pousser une barbe très classe.
Dudak altı sakal yapmışsın.
Tu te laisses pousser une barbichette?
Başta seninle uğraşmak istiyordum ama sonra fark ettim ki, beğendiğimi söylemeye devam edersem sakal onun yüzünde kalmaya devam eder.
Au départ, c'était pour t'embêter. Mais plus je lui dis que j'aime bien, plus il va le garder.
Sakalını taramışsın galiba.
Un coup de peigne dans la barbichette?
Tatlım, dudak altı sakalında pirinç kalmış.
Tu as du riz dans ta barbichette.
Sakalıma yüklenme, tamam mı?
Arrête, avec ça.
Dudak altı sakalı.
les barbichettes.
Sakalını kesmişsin.
Tu n'as plus ta barbichette?
Yine de sakalını hatırlıyorsun, değil mi?
Mais quand même... Tu te souviens, quand il l'avait?
Sakalı kırca mıydı?
La barbe était grisonnante, n'est-ce pas?
Berber yollarız, senin sakalınla!
Nous l'enverrons chez le barbier avec votre barbe...
Yok mu biri sakalımı koparıp yüzüme çalan,
M'arracher la barbe et me la souffler à la face?
Ve lütfen eğri büğrü duran kaçakçı sakalı bırakma. Tabi bir tarikat kurmayı düşünmüyorsan ki bu durumda bırak o zaman.
Et rase cette barbe de pirate hirsute, à moins que ce ne soit une nouvelle religion, auquel cas... va pour la barbe.
Arada boynum ve sakalımın altı için bazılarını kullanıyorum ben.
J'en aurais bien besoin pour mon cou, sous ma barbe.
Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık.
- Un petit conflit de courants.
Sakalın mavi olmaktan çıktı.
... - Votre barbe a cessé d'être bleue.
Cidden daha önce kimse sakal görmedi mi?
Sérieux, vous avez jamais vu une barbe?
Sakalını ağartmalısın.
Tu devrais le décolorer.
Gizemli bir silahşörle, bir düelloda karşı karşıya gelmek. Sakalı vardı.
Un type avec une barbe.