Saldırgan translate French
3,356 parallel translation
- Saldırgan ve alıngan olmalı.
- Ça doit être agressif et insultant.
'Saldırgan seni kör etmeye kalkışırsa, ellerini kaldır...'... parmakları etkisiz kılmak için burnunun üstüne köprü yap.
"Si votre agresseur tente de vous aveugler, mettez votre main " devant votre nez pour éviter l'inoculation.
'Saldırgan arkadan gelirse...'... sivri topuğunla ayaklarını ez.
" Si l'agresseur arrive par derrière, planter lui le talon aiguille de votre chaussure dans le pied.
Bu her köpeği saldırgan yapar.
Ça ferait perdre la tête à n'importe quel chien.
Saldırganın tükürüğüyle karışmış.
L'acide est mêlé aux acides naturels de la salive.
Atalarımızın yazdıklarına göre aşırı saldırgan bir ölüm makinesi.
D'après les écrits de nos ancêtres, c'est une machine à tuer vicieuse.
Şüpheli içerideydi, saldırgan davranıyordu.
Le suspect est là, il a un comportement agressif.
- Saldırganı tanıyor olması mümkün mü?
- Est-il possible qu'il connaisse son agresseur?
Bu kişinin saldırgan Tyler Beacham olduğunu sanıyorum.
- Tyler Beacham, l'agresseur.
Saldırganın yüzünü göremedim.
Je pouvais pas vraiment voir son visage.
Bu, benzin istasyonundaki ilk saldırganın boynundaki tasmanın diğer yarısı.
C'est l'autre moitier de ce que le premier sauvage portait à la station essence.
- Kızı çığlıklar hakkında her hangi bir şey söylemedi, bu yüzden Neel saldırganın yüzünü görmedi ve saldıran onun ağzını kapattı veya...
La fille n'a pas parlé de cris, donc Neel n'a pas vu son agresseur et celui-ci l'a baillonné ou...
- Peki saldırgan?
- Le tireur? Parti.
Fazlasıyla saldırganım.
Je suis très agressif.
Saldırgan popoya çok yakıştı.
Ce derrière peut être une arme.
Popom gerçekten de saldırgan.
C'est vraiment un derrière controversé.
Saldırgan Martinel Güvenliğinin bir çalışanıymış,... Afganistan'daki bağımsız yüklenicilerden biri.
- Le violeur est chez Martinel Security, un prestataire privé sous contrat en Afghanistan.
Bu talep Martinel Güvenlik'teki saldırganını mahkemede... -... sorgulamak için mi?
C'est une motion pour obliger Martinel Security à présenter votre agresseur au tribunal?
Cesaretli davranıp kendi güvenliğini önemsemeden saldırgan silahını tekrar ateşleyemeden Henry onu tek başına durdurdu.
Agissant avec courage et sans penser à sa propre sécurité, Henry a à lui seul arrêté le tireur avant qu'il puisse de nouveau tirer avec son arme.
Gerçekten de saldırganın alışveriş merkezlerinde takılan bir genç olduğunu mu düşünüyorsun?
Tu penses vraiment que ton tireur est un gamin?
O saldırganı herkesten önce siz gördünüz.
Vous avez vu le tireur avant qui que ce soit.
Gerçek şu ki ;... Görüştüklerim saldırgan, benden daha kötü suçlular. Jedi için iyi ödeme yapacak iş adamları var.
À vrai dire, je pensais à un criminel bien plus ignoble que moi, un homme d'affaires qui payera très cher pour un Jedi.
Saldırgan hastaların olduğu bir bölüm.
C'est pour les patients violents.
Saldırgan tabela!
Panneau d'affichage tentateur!
Saldırgan ateş eder, silahı atar ve kaçar.
Okay, le tireur, il prends un coup, décharge l'arme, dégage.
Tamam, saldırgan veya başka biri kurbanı marketten çıkarır.
Très bien, donc soit notre tireur ou quelqu'un, euh, a emmené notre victime hors d'ici.
- İntihara meyilli ve saldırgan yapıda.
- Il est en fait suicidaire et combatif.
Tecavüze yeltenme, saldırgan hâlâ ortaya çıkmamış.
Tentative de viol, l'agresseur n'a pas encore été présenté
Saldırganın buraya gelebileceğini düşündük.
On craignait que votre agresseur revienne.
- Bak Savaş Makinesi biraz fazla saldırgan bir isimdi tamam mı?
C'est nul. "War Machine" était trop agressif.
Ama Vulcan'ın yok edilmesinin sonucu olarak... Yıldız Filosu saldırgan bir tavırla uzayda araştırma yapmaya başladı.
À la suite de la destruction de Vulcain, votre Starfleet a commencé à explorer activement des quadrants éloignés.
Bir saldırgan yayan olarak kaçıyor efendim.
Un des agresseurs fuit à pied, madame.
Sizin ve bazı WikiLeaks çalışanlarının saldırgan bir şekilde izlendiğinizden söz ettiniz.
Vous avez parlé d'une opération de surveillance agressive contre vous et certains employés de WikiLeaks.
"saldırgan," "utangaç," "ofis manyağı," "terk edilmiş," "kibirli," "alıngan," "komplocu,"
"ouvertement hostile", "évasif", "coincé", une "épave", "arrogant", "susceptible", "conspirateur"
Bu basma kalıp ve saldırgan.
C'est un stéréotype et c'est blessant.
İnsanlara karşı saldırgan tavrın var.
Tu es plutôt autoritaire avec les gens.
Biriyle birlikteydim ama saldırgan biriydi. O yüzden ondan ayrıldım.
J'ai eu une relation il était violent à présent je suis seule.
Neyse. İlk şey, potansiyel saldırganı tanımak.
Reconnaître un agresseur potentiel.
Görevlilere karşı saldırgan bir tutum içinde.
Elle est hostile au personnel.
Bak hele! Bu kadar saldırgan olma.
Ne soyez pas si offensant.
Saldırgan tanıdığın biri olduğu için mi?
Parce que tu connaissais son agresseur?
Saldırgan bir köpeği durdurmanın yolu budur.
C'est ce qu'on fait pour une attaque canine!
- Saldırgan? Sensin o.
C'est toi qui insiste.
- Şerif Jackson. Şu büyük maskaralığı bitirebilir misin? Saçma ve saldırgan suçlamalarını.
Shérif Jackson, si vous en avez fini avec cette lugubre comédie et vos accusations absurdes et profondément blessantes, je vous prie de me débarrasser de ces saloperies de cadavres puants.
Polise verdiği tanımda saldırganı... siyah bir gelinlik ve duvak giymiş yaşlı bir kadın olarak... tanımladı. "
La police rapporte que la personne qui l'a attaquée était une femme portant une robe de mariée noire. Et un voile...
Kate'in daha saldırgan savaşmasının zamanı geldi.
Il est grand temps que Kate se prenne en main.
Abartmaya ve saldırgan tutumlara yatkınlığın var.
Quand tu bois, tu exagères les choses, tu dis n'importe quoi.
Bir şey olur da yakalanırsak, biz sadece emekli aylıkları çalındığı için şikayetçi olan işsiz ve saldırgan eski eşleriz.
S'il nous arrive quoi que ce soit, s'ils nous arrêtent, nous passerons pour un employé mécontent et son ex-femme qui se sont fait voler leur retraite et refusent de l'admettre.
O sadece canı sıkkın bir çalışan, saldırgan karısı da kendine ait olanı istiyor.
Écoutez, nous ne sommes que deux citoyens, un employé et sa pauvre femme qui ne veulent pas qu'on les ruine.
Ayrıca da, saldırgan.
Et l'est toujours.
Uzun bir deneme yanılma sürecinin ardından anormal saldırgan davranışlar ve intihara meyil nedeniyle an itibariyle testlerin kesin olduğunu doğrulayabiliyoruz.
Après de longs tâtonnements liés à des réactions suicidaires ou à une agressivité hors normes, nous déclarons aujourd'hui ces tests positifs.
saldırı 71
saldır 133
saldırın 419
saldırı altındayız 34
saldırı mı 17
saldırıya uğradım 26
saldırıya uğradık 63
saldırıya hazırlanın 17
saldır 133
saldırın 419
saldırı altındayız 34
saldırı mı 17
saldırıya uğradım 26
saldırıya uğradık 63
saldırıya hazırlanın 17