Sandık translate French
2,779 parallel translation
Ya durduramadık ya da durdurduğumuzu sandık.
Ou on n'a pas pu l'arrêter, ou on a cru l'avoir fait. OK.
Depoda, büyük miktarda kobalt-60 içeren ikinci bir sandık olduğunu düşünüyoruz.
Il devait y avoir une autre caisse contenant beaucoup de cobalt 60.
Kimse bizimle alay etmiyor ya da dövmüyor diye kimsenin takmadığını sandık.
On pensait que personne ne nous taquinait ou nous frappait, parce qu'ils n'en avaient plus rien à faire.
Bay Martinez, demirbaş'ı rapor ederken sizin 16 sandık aldık diye rapor etmenizi istiyorum.
M. Martinez, pour l'inventaire, vous noterez 16 caisses.
On yedi sandık geliyor, ama siz 16 tane yazmamı mı istiyorsunuz?
Il y en a 17 et je devrai en noter 16?
Diğer sandık için bir başka amacım var.
J'aurai un autre usage de la caisse.
Ofisin zemininde bulduğumuz dosyayı sedyedeki adama ait sandık peki şu an elimdeki Frost'un dosyasıysa, o boş dosya kime aitti?
On pensait le dossier appartenant au type sur la table, donc si j'ai le dossier de Frost, à qui est le dossier vide?
- Nereye gidiyoruz? Önce break dans kursu herhalde diye düşündük. Sonra engelliler kursu sandık.
Au début, on croyait que c'était un cours de break dance... après on a cru que c'était un cours pour handicapés.
Önce bunun uyuşturucu bölgesi yüzünden olduğunu sandık.
On a d'abord pensé à un règlement de comptes entre dealers.
Sandıklar açık, bugün oy verin. Fazladan kredi alabilirsiniz.
Votez aujourd'hui et gagnez des points en plus.
Tanrım, seni öldü sandık.
On a cru que tu étais morte.
- Hepimiz sandık ki...
- On a tous cru...
Uçuşunuzu durdurarak, virüsü yakaladığımızı sandık.
On pensait avoir une piste avec vous.
67 milyondan fazla kayıtlı Amerikan vatandaşı 35. Birleşik Devletler Başkanı'nı seçmek üzere sandık başına gitti.
Un nombre record d'Américains, jusqu'à 67 millions, se sont déplacés pour élire notre 35e président.
Kalp krizi geçirdiğini sandık!
On croyait que tu faisais une attaque.
İsmini cinayet listesine ekledin ve böylece seni kurbanlardan biri olduğunu sandık.
Vous avez mis votre nom sur la liste pour qu'on ne vous soupçonne pas.
Tüm biyo-taşıma sandıklarım ksilen bazlı yapıldı. Çıkış yolunu nasıl buldular acaba?
- Mes caisses en contiennent aussi.
500 sandık Canadian Club.
500 caisses de whisky canadien.
seni görmek ne kadar güzel seninde diğerleriyle kaybolduğunu sanıyordum sularda prenses ile birlikteydim döndüğümüzde seninde diğerleri gibi kaybolduğunu sandık
C'est bon de vous revoir. Je vous croyais mort. J'ai traqué les ravisseurs de la princesse.
Kapıyı çalan oğlum sandık.
Nous avons cru que c'était mon fils qui frappait à la porte.
Şimdi sen güldün biraz sandık deyince.
J'ai bien vu votre sourire quand j'ai mentionné les élections.
Köpeklerinizi falan gezdirmeye gittiniz sandık ve siz gelene kadar bekleyelim dedik.
Nous pensions que vous étiez sortie vous promenez avec les chiens et nous voulions attendre votre retour.
Wilmington'daki evden çıkan sandık.
Le casier à Wilmington.
Sana aşık olduğumu mu sandın?
Tu penses quand même pas que j'étais amoureux de toi?
Işık gördüm sandım.
J'ai vu de la lumière.
Yakından tanıdığınızı sandığınız bu ajan güvenilir bir meslektaşınız ya da sıkı bir dostunuz ise matem tutmak çok daha çetrefilli bir hal alır.
Faire le deuil de quelqu'un que vous pensiez connaître est assez compliqué quand l'espion était un bon collègue ou un ami.
Beni ölmüş kız kardeşi sandı, ama ırkçı bir şey söylemedi.
Il me prenait juste pour sa sœur décédée.
Sektim sandım, kırdığımı fark etmedim.
Je croyais avoir juste rebondi dessus. Je ne me suis pas rendu compte que je l'avais cassé.
Çünkü o kız Tanıdığını sandığın kız
Parce que la fille Que tu croyais connaître
Delikten dışarıya çıkıp, Raylan Givens'ı beni beklerken bulunca bir saniyeliğine tekrar 19'umda sandım kendimi.
Sortir du puits pour trouver Raylan Givens qui m'attend? Pendant un instant, j'ai cru que j'avais à nouveau 19 ans.
- Buradan çıkıldığını sandım.
Je pensais que c'était la sortie. J'ai essayé.
- Nerelerdeydin? - Ormana gittiğini sandık.
Où tu étais?
Kocam Benjamin'le beraber Donanmanın emekli sandığına kayıtlıydık.
On nous a conseillé, à mon mari Benjamin et moi-même, de transférer sa pension de la Marine.
Sadece aç gözlülük yapan bir genç kız olduğumu mu sandınız?
Vous croyez que je suis une ado dérangée en mal d'une cause quelconque?
Kılık değiştirerek gümrükten geçebileceğini mi sandın?
Vous pensiez pouvoir passer la frontière avec ce masque?
Şey sandık...
- On croyait tous que tu étais...
Beni allayıp pullayıp ünlü kızının dönmesi için yem olarak kullanabileceğini sandın.
Tu pensais pouvoir revenir et m'habiller et m'utiliser comme appât pour récupérer ta fille riche et célèbre!
Eger meclisin kararımın tanıdık bir yüzü zayıflatacağına inanıyorsa sandığımdan daha aptallar demektir.
Si ton congrès pense que ma conviction va faiblir face à un visage connu, alors ils sont plus stupides que je ne l'aurais cru.
Sandım ki bir kısmını geri iter.
Je pensais... qu'il en repousserait certaines.
Onu öldü sandık.
On a cru qu'il était mort.
fikir sandığım sonuna kadar açık.
La boîte à suggestions est grande ouverte.
Onu tanık sandalyesine oturtacağız ve Big Mack kadınlar hakkında sandığı kadar bilgili değil.
Et tu vas bientôt le faire. Nous allons l'appeler à la barre. Et Big Mack n'en sait pas autant sur les femmes qu'il le pense.
Çocuğun bir arabaya bindiğini gördüğünü sandığını söyleyen bir tanık vardı ama Francis bunların hiç birine kanmadı.
Un témoin a dit avoir vu le gamin dans une voiture, mais Francis n'y a pas cru.
Kim olduğunuzu sandığınızı sorardım ama cevap gayet açık.
Je vous aurais demandé que vous êtes, mais la réponse semble évidente.
Rus sandığım bir ahmak çıkıp beni kovdu.
Il y avait un gros russe qui n'a rien lâché.
Hayır. Bir geceyi kendine ayırırsan dünyanın kendi ekseni etrafında dönmeyi bırakacağını sandığın kısmı.
De penser que le monde va s'arrêter si t'es pas là une nuit.
Evet, bir tanesi elimden fıstık yiyecek sandım.
J'ai cru qu'il allait me manger une cacahuète dans la main.
Çocuğu dışarı attık. Üzgünüm, müşterileri kandırmak için geldiğini sandım.
J'ai mis le gamin à la porte, je croyais qu'il venait racketter les touristes.
Ben bu penguen kılığı içinde nasıl hissediyorum sandın?
Tu as vu mon costume de pingouin?
Popülarite sandığından daha karmaşık bir şey çıkabilir.
La popularité peut se révéler plus compliquée que ce que tu penses.
Bana istediğini diyebileceğini sandığın açık ve net.
Vous pensez pouvoir m'appeler comme vous voulez.