Sarışın mı translate French
2,401 parallel translation
Miamili sarışın mı?
- La blondasse?
Sarışın mı esmer mi?
Blonde ou brune?
Sarışın mı, nerede?
- Une blonde?
Bana sarılır mısın?
Tu peux m'enlacer?
Pekâlâ, şu Brooke-Peyton lezbiyen sarılma olayınız bitene kadar müsaadenizi istiyorum.
- Bon, vous allez m'excuser de quitter votre moment lesbien Brooke-Peyton on s'aime.
Kadın tabanları yağlayınca bil bakalım kim şifrelerini değiştirmek için telefona sarıldı. Bunlar işine yarar mı?
Vu qu'elle s'est envolée, devine qui téléphone pour changer les mots de passe.
Dışarıda rakip bir takımın üyesiydim ve hoşumuza gitsin gitmesin, böyle şeylerkolayca unutulmaz.
J'appartenais à une bande rivale dehors. Ça ne s'efface pas comme ça.
Dışarısını kolaçan etmen lazım. Gelirse ayvayı yeriz.
Vous êtes censé surveiller l'extérieur Si elle revient, nous sommes foutus.
Geçenlerde oto yıkmada genç adamın teki beni süzdü ve bana doğal sarışın olup olmadığımı sordu.
L'autre jour, au lavage de voiture un jeune homme me regarda de haut en bas et m'a demandé si j'étais une blonde naturelle.
Bırakın dışarı çıkayım, lütfen!
Laissez-moi sortir, s'il vous plaît! Laissez-moi sortir maintenant!
Bu yüzden insanlar kayıt olduklarında ilk yaptığımız şey onların dışarı ile olan bütün bağlarını kopartmaktır.
Donc, dès que les gens s'inscrivent, on coupe tout lien avec l'extérieur.
Çökmüş yapının içine fiber optik kameralar salıyoruz ve iş makineleri de enkazı, adamları dışarı çıkaracağımız bir delik açana kadar delecekler.
On introduit des caméras à fibre optique dans les décombres, { \ pos ( 192,210 ) } et la foreuse s'insinuera dans les débris afin de créer un espace pour sortir les hommes.
Gözüm üzerinde, tatlım. Matt, senin o kaşarlanmış küçük kıçını kapı dışarı eden,... Eden ve pezevenginden bahsetti.
Matt m'a parlé d'Eden et du mac qui a viré ton petit cul décoloré.
Küçük sarışın kaynağım bana Allah vergisi yeteneklerimi sorun etmediğini söyledi.
Une petite source blonde m'a dit que tu crois en mon flair.
Keşke sarışın olsaydım.
J'aurais aimé être blonde.
Mesajda çatlak sarışın bir kadın soyunma odama geldi ve seni oyaladığımı söyledi, yazıyordu.
Il disait : "une tarée blonde est venue dans mon vestiaire et m'a accusé de toujours annuler nos rendez-vous."
Acaba bana bir müddet sarılır mısın, lütfen?
Tu veux bien me prendre dans tes bras?
Ayrıca kısa vadede şu çöpleri dışarı çıkarır mısın?
- On est à court de personnel... Tu peux sortir quelques poubelles?
Şu deli gibi görünen sarışın Jason, en iyi arkadaşım.
- Le blond fou, c'est Jason, mon meilleur ami.
Sen benimle o zaman dışarıya çıkar mısın bir içki için?
Alors... est-ce que tu veux sortir prendre un verre avec moi?
Bridge, tatlım, şunu kısar mısın?
Bridge, chérie, tu peux baisser le son?
Seni tanımıyorum ama eminim senden de iyiyimdir, çünkü sarışınsın ve Dr. Bira Kokar'la takılıyorsun.
Je ne vous connais pas, mais vous êtes blonde et vous êtes avec la docteure Pue-la-bière.
Demeye çalıştığım, şu koyu sarışının sizin olduğunu hatırlamıyorum.
Je me souviens pas de celui-là. - Le blondinet, là.
Yaylan bakalım, Sarışın Açgöz Turizmcilik!
Sors de là, Madonna!
Sınıflarınızı ortaklaşa dışarı mı çıkardınız yoksa?
Vous faites un cours commun?
Bay Janowski'nin sınıfının şu an neden dışarıda olduğunu anlayamadım.
Je ne comprends pas pourquoi la classe de M. Janowski est ici.
- Bak senin popüler arkadaşların, futbol ve klişe sarışın kız arkadaşın var ama benim tek şansım Glee.
Tu as ta clique populaire, ton football et même le cliché de la copine blonde. Je n'ai que la chorale.
Basketbol sahasındaki sarışın mı?
La nuit fut courte. La blonde du terrain de basket?
Şu kullanılmış kondomla çalışmayı sevmiyorum, ama Mysterion dışarıda bir yerlerde.
Je n'aimais pas l'idée de m'allier à ces ordures. Mais je savais que Mysterion préparait son prochain coup.
1.70'lik sarışın kız hani. Gerçekten güzel görünüşlü. Erimiş dolgular.
Une blonde, 1,70 m, bien faite, des plombages fondus?
Sınıf için bir şeyler üretmezsen de dışarı atarım.
Vous écririez ou je vous virerais.
Seni gidi yakışıklı sarışın adam. Onların bir avuç takım elbiseli, para seven ünlü takıntısı olan, pop çalan ibneler olduklarını...
Toi, bel homme blond, t'as dit que c'était des branleurs en costard, relous, cupides, obsédés par la réussite, branchés variét',
Sanırım sarışın daha çok ilgisini çekti.
Il préférait la blonde.
Lütfen, dışarı çıkar mısın?
- Quittez ma classe.
Mesela, bir evin içindeki suç mahallini incelerken... Nereden başlarsın? Dışarıdan içeriye mi, içeriden dışarıya mı?
Quand tu arrives sur la scène d'un crime qui s'est passé à l'intérieur d'une maison... tu commences par où?
Sarışın konusunda ne yapabileceğime bir bakarım.
Je vais voir pour la blonde.
Sağ olasın, sarışınım.
Merci Blanca.
Eğer sormak istediğin şuysa "Joy, suda doğum yapmak daha mı az acıtıyor?" korkarım ki cevap hayır olacak çünkü bunlar dışarı acısız çıkmıyorlar.
Si vous me demandez : "Joy, un accouchement aquatique le fera-t-il arrêter de crier?", désolée, ma réponse est : "Non, impossible, car on n'en obtient pas un sans souffrir énormément".
Bana sarılır mısın?
Tu me serres dans tes bras?
Ayılana kadar mı yoksa senin sarışın gelip seni havaya sokana kadar mı?
- Quand quoi? - Quand ta blonde est arrivée. C'est qui?
40 dakika bana sarılır mısın?
Prends-moi dans tes bras pendant 40 minutes.
Hey, hadi dışarı çıkalım... Les Deux ya da Hyde.
On n'a pas besoin de sortir pour s'amuser.
Danny, çöpü dışarı çıkartır mısın lütfen?
Danny, rends-moi service, sors la poubelle.
Ve bu sarışın, ki partnerimin üstü gibi görünüyordu..... kızılın saçını çekiyor, tamam mı?
Là, une blonde qui ressemble à mon partenaire en décolleté a une poignée de cheveux de la brune à côté dans la main.
Bunu dışarı çıkarır mısınız?
Fermez-la. Faites-le sortir d'ici.
Görüşüne saygı duymakla birlikte, sanki beni tanımadın ben "merhaba" dedim ve tokalaşmak için yöneldim sonra sen yanaştın ve beni başta tanımadığın için utanarak olayı abarttın ve çok sıkı sarıldın.
Sans te vexer, tu ne m'as pas reconnu, puis j'ai dit "hé", j'ai voulu te serrer la main, et tu as voulu une embrassade, car tu étais si gêné de ne pas m'avoir reconnu. Tu as donc surcompensé avec une embrassade très forte,
Jeton düştüğü an kendimi sınıftan dışarı attım.
Quand la cloche a sonné, j'ai foncé à la résidence.
- Dışarı gelin çocuklar... ( michael franti ) * güneş ışığını gösterince * * biliyorsun senin için orda olacağım * * seni bırakmasına izin verme * * oh, hayır *
Tout le monde dehors. Vraiment? Prenons exemple pour le mariage.
Duş jeli reklamından bir sarışınımız var.
Il y a la blonde de la pub pour le gel douche.
Yakın zamandaki tek ısırığım sivrisineklerden kaynaklı özellikle de Amy bizi dışarıda yatırmaya başladığın beri.
Mes seules piqûres viennent des moustiques, surtout depuis qu'Amy veut qu'on dorme dehors.
Kendi oğlu bile buradan dışarı adım atmamış.
Son fils n'a jamais quitté la propriété.