English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ S ] / Satılık

Satılık translate French

2,126 parallel translation
Peki, o satılık değil.
Eh bien, elle n'est pas à vendre.
Bunlar satılık değil. Satılık değil.
Désolée, ce n'est pas à vendre.
- O satılık değil.
- Elle est pas à vendre.
Onun için üzgünüm, biz satılık değiliz. Öyle değil mi beyler?
Dommage pour lui qu'on ne soit pas à vendre, pas vrai?
O günden beri ev satılık.
Depuis, la maison est à vendre.
Ancak hiç biri satılık değildi.
Aucun d'entre eux n'était à vendre.
Ama ben satılık değilim.
Mais je ne suis pas à vendre.
Bu yerin satılık olduğunu söylediğini sanıyordum.
- Je croyais que c'était à vendre?
Satılık daire olduğunu duydum ve kredi çektim.
Le Parc Immobilier en mettait en vente et j'ai contracté un emprunt.
Yani bu ıslak memlekette satılık içki olmadığını mı söylüyorsun?
Donc tu me dis que c'est un comté prohibé et tu vends de la gnôle?
Aslında birkaç satılık levhası gördüm.
Il se trouve que j'ai vu quelques panneaux "à vendre".
- Güzel. Çünkü hepsi satılık.
- Ça tombe bien, ils sont à vendre.
Muhteşem ve devren satılık.
- Magnifique. Une affaire.
O satılık değil.
Elle est pas à vendre.
Aracı satılık levhasının yanında yol kenarında park halinde bulundu ve her zaman övündüğü Calvin Co ayakkabıları da yoldaydı.
Sa voiture était garée sur l'autoroute près d'un panneau de saisie et ses chaussures étaient sur la route.
Yolun kenarına satılık levhasını dikiyordu.
Il mettait des pancartes sur le bord de la route.
Eğer Hale satılık olsa, biz almıştık bile.
- Ce serait déjà fait.
O satılık değil.
- Elle n'est pas à vendre.
Herkes Kambur'dan bir şeyler ister ama bende satılık bir şey yok!
Le Bossu ne peut jamais être tranquille. Je vous l'ai dit, je n'ai rien à vendre!
Kılıç, silahları üretiyor ve satıyor. Kalkan, savunma teknolojileri üretiyor. İleri teknoloji yeraltı sığınakları gibi, nükleer patlamadan nanomit savaş başlıklarına kadar her şeyden koruma amaçlı sığınaklar.
L'Epée crée et vend des armes, le Bouclier crée la technologie défensive comme des bunkers dernier cri, protégeant depuis l'explosion nucléaire jusqu'à l'ogive nanobotique.
Dükkanlarda göz bağı satılıyor artık.
Les pharmacies vendent des bandeaux pour les yeux, tu sais.
Yani, ben satıcı değilim. Buna savcılık karar verir.
- Je ne suis pas un revendeur.
Hatta açılışı yapılmadan önce şirket binayı açık artırma ile satışa çıkaracaktı.
L'entreprise a été vendue avant même l'ouverture.
Barajı havaya uçurup şehri su basmasına yol açmanız ihtimaline karşı, bir kopyası bizde kalıyor, diğer kopyası da çıkıştaki hediye dükkanında hatıra olarak satışa sunuluyor.
Au cas où vous prévoiriez un attentat pour submerger la vallée. Une copie est gardée, une autre est disponible à l'achat dans notre boutique de souvenirs à la sortie.
Ne yazık ki büyük torunu her şeyi harcadı ve birkaç yıl önce ev de satılmak zorunda kaldı.
Mais son petit-fils a tout dilapidé et il a dû vendre.
Bu cömert beyefendiler tüm biletlerin satılmış olduğu turlarına bizim için ara verip hiçbir karşılık istemeden partimize katılmayı istediler.
Ces charmants jeunes gens ont eu la grande générosité de prendre du temps sur leur tournée à guichets fermés afin de jouer pour nous gratuitement.
Satılık
À VENDRE
Sence geçen sene kaç paralık donmuş pizza satılmıştır?
Selon toi, combien d'argent a été dépensé en pizzas surgelées l'année dernière?
Ayrıca, UNR'nin emtia alım satımında dolandırıcılık yaptığını doğrulayacak tanıklar sunacağım.
J'ai l'intention de présenter des témoins confirmant l'implication de UNR dans l'échange de marchandises frauduleuses.
William Ellis bu şirketi kurmak için 15 yılını harcıyor ve sonra uzayda iki haftalık yolculuk için satıyor mu?
william ellis a consacre 15 années à la construction de cette société, puis il la vend pour deux semaines dans l'espace?
... cep telefonlarında yapmacık bayağı boşboğazlık edersiniz beleş glüten kuruyemiş satın alırsınız henüz karbon ayak izinizin anlayışı yok! Karbon ayak izimi tam g.
Vous bavardez, mangez sans gluten... sans rien piger de l'empreinte carbone.
Recchi şirketi satılık değildir.
L'entreprise n'est pas à vendre.
Antidepresantların satışı fırladı, ilaç ve sigorta şirketlerinin açgözlülüğü sağlık hizmetlerinin maliyetini yükselttikçe yükseltti.
Les ventes d'antidépresseurs s'envolèrent. L'avidité des assurances et des labos pharmaceutiques fit grimper les coûts de la santé.
Ne kadar satıcılık gerek ki?
Enfin, on a vraiment besoin de compétences de vente?
Burada o kıçınızı ısıtan arabalardan satılıyor mu, merak ettim.
Je me demande s'ils vendent des voitures avec sièges chauffants.
İnsanlar, çiftçilerin topraklarını çaldığımızı düşünürse bu satışın büyük kısmı yok olurdu.
Si les gens avaient pensé que l'on volait les terres des fermiers, ça aurait fait baisser les ventes.
Bunu yaklaşık bir ay önce satın aldım.
Je l'ai achetée il y a moins d'un mois.
Bunu yaklaşık bir ay önce satın almışım.
Je l'ai achetée il y a moins d'un mois.
Biraz. Biz burayı 10 yıl önce satın aldık, o ortadan kaybolmadan hemen önce.
Nous avons acheté la maison il y a 10 ans, juste avant sa disparition.
İki yıl önce Shaanxi bölgesinde, bir çete ele geçirilmiş. Bunlar kızları öldürüp, cesetlerini yaslı ailelere satıyorlarmış.
Il y a deux ans, dans le Shaanxi, un gang a été arrêté pour avoir tué des femmes et vendu leur corps à des parents en deuil.
İlk çift açık artırmada deli paraya satılınca talep zirve yapmıştır.
La première paire s'est vendue pour un prix fou, alors la demande est énorme.
Artık ikinci el araba satışçısına benzemiyorsun.
Tes costumes sont impeccables et t'as plus l'air de vendre des voitures.
Sanırım artık, yeni zammınla rahatça satın alabildin.
Tu peux te l'offrir, vu que tu as été augmenté.
Evet, "her şey satılıyor" levhası pazarlık yapma şansımızı ne yazık ki sıfıra indiriyor.
Ecrire "tout doit disparaître" nuit à notre marge de négociation.
Kulağıma geldiğine göre, Juliet bir sabah uyanıp kafayı yediğinden dolayı Tripp Darling kızına, Payne Whitney Akıl Hastanesinde özel oda satın almış.
C'est ça, l'orgue à 1,6 million?
Sırf bu yüzden, New York'un en dürüst araba satıcısı Phantom araba dümenine girmeye karar verip imalâtçısını dolandırdı, bir de üstüne yakalandı. Yine de seni ve aileni bankadan çıkarmadık.
Quand l'honnête concessionnaire a monté une escroquerie en créant des voitures fantômes pour planter le fabricant et s'est fait prendre, on t'a gardé dans la banque.
Evet, adresi Zack'den satın aldım. Kızın kardeşiyle arkadaşlar.
Ouais, j'ai acheté l'adresse à Zack, il est l'ami de son petit frère.
İşin ironik tarafı yunusların havuzlara satılmak için yakalanması bu kadar kazançlı bir hâl almışken artık tek bir yunusları bile yok.
Comble de l'ironie, le marché des dauphins captifs étant tellement rentable, ils en veulent leur part, mais ils n'ont plus de dauphins.
Donny'yi satıcılık işlerine bulaştıran da o keş herifti.
Ce camé a permis à Donny de dealer.
Hadi somurtma! Kız arkadaşım Bebe'den yarı fiyatına satın aldım.
T'affole pas, je l'ai achetée à ma copine Bébé, moitié prix.
Kızım okuluna bağış toplamak için kitap kabı satıyor.
Ma fille vend du papier cadeau pour réunir des fonds pour l'école.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]