Sauce translate French
3,977 parallel translation
- Cidden bir yerlere gelmeye başladık.
La sauce commence à prendre.
Tamam, öncelikle, kantinde verdikleri acı sos saçmalık.
Primo, la sauce pimentée qu'on nous sert, c'est de la merde.
- Horoz sosu.
Sauce avec le coq.
Oooo Çin Yemeği... şu kaygan karideslerden de var mı?
Oh, mon Dieu, les Chinois... est-ce qu'il y a des crevettes à la sauce piquante?
Erik sosları da var mı?
- Ils ont de la sauce aux prunes?
Erik sosuna bayılıyorum.
J'adore la sauce aux prunes.
Tartar sosa ihtiyacımız yok ya da... kremalı lahana salatasına ya da Hush Puppies'e *.
On n'a pas besoin de sauce tartare ou de sel ou... du chou crémeux ou de beignets de poisson.
Acı sos ister misiniz, bayım?
Besoin de plus de sauce piquante, monsieur?
Sonuncusuna biraz fazladan sos koydum.
J'y ai mis une petite sauce supplémentaire le dernier un.
- Peynir soslu hindiba.
- Chicons avec fromage sauce.
- Peynir sosu.
- Sauce au fromage.
- Peynir sosu ve birleşme.
- Sauce au fromage et jamon.
Ona eski lezzetleri tattırmamız gerekiyor.
Nous devons la récupérer sur la sauce.
Hey tatlı ekşi sosum...
Salut sauce aigre douce.
Buraya dediğin gibi harbiden sıcak sos getirmeliler.
Il faut mettre de la sauce piquante là-dessus, comme tu as dit.
"Şimdi çıkartıp ve yüzümü boya!"
"Maint'nant, sors-la et répands ta sauce sur ma visage"
Buna "Kaygan Yağ" diyorum.
Je l'appelle "la sauce au beurre".
Ağzın yüzün özel sosumla kaplı olmayınca tanıyamadım seni.
Je t'ai presque pas reconnue sans ma sauce spéciale sur ton visage.
Babacık hazır dışarıdayken bebek beziyle acılı sos da alır belki. Bitmek üzereler çünkü.
Pendant que je suis dehors, peut-être que papa prendra des couches et un peu de sauce salsa douce parce qu'il n'y en a presque plus.
Domates sosu, peynir ve terbiyeli et ile doldurulmuş leziz bir hamur.
Une douce enveloppe de pâte fourrée à la sauce tomate, au fromage et à la viande.
Gerisi ekstra. Ben gidip alırım.
Le reste c'est juste un peu de sauce.
Et suyu için soğanları kızart.
Fais caraméliser les oignons pour la sauce.
Et suyu yok mu?
Pas de sauce?
Neden et suyu yok?
Pourquoi il n'y a pas de sauce?
Hindi hakkında nasıl hissediyorsun deyince yabanmersini sosu içindeki hindiden bahsediyoruz sandım.
Tu sais, quand tu disais comment je me sentais à propos de la dinde, je pensais que tu voulais dire avec, genre, de la canneberge et de la sauce.
Dr. Reed, kravatınıza biraz sos dökülmüş.
Dr. Reed, vous avez beaucoup de sauce sur votre cravate.
Ondan bir kere yapmıştı. Midye sosuyla.
Il en a fait avec de la sauce aux palourdes.
Sen makarnayı yap, ben de sosu yapayım.
Toi les pâtes, moi la sauce.
Yani şu kırmızı şeyler ahududu sosu değil.
Alors cette chose rouge n'est pas de la sauce framboise?
Bu gece et makarnası yiyoruz köfte ve et sosuyla beraber.
Ce soir, on mange des steak-etti avec des boulettes et de la sauce de viande.
Yapacağın şey şu... Eriştelerini çatalına sarıp, büyük bir top yapıyorsun yanındaki sos, peynir, utanç, öfke ve acıyla birlikte. Sonrada yutkunup olayı bitiriyorsun.
Donc ce que tu fais c'est que tu enroules tes pâtes en une grosse boule, avec toute la sauce et le fromage et la honte, la colère, la douleur, et ensuite tu l'avales.
Bu benim son acı sos şişemdi!
C'était ma dernière bouteille de sauce piquante.
Bu büyükannemin hazırladığı son özel sos şişesiydi.
C'était la dernière bouteille que je tenais de ma grand-mère de sa sauce spéciale.
Büyükannenin gizli sosunda bir moleküler bozulma buldum.
J'ai fait une analyse moléculaire de la sauce secrète de ta grand-mère.
Bu acı sosun ölüp gitmesine izin vermeyeceğim.
Je ne vais pas laisser cette sauce mourir.
Ve bu bu da acı sos.
Et ça... c'est de la sauce piquante.
Sakin ol, sadece bir acı sos için konuşuyoruz.
Relax, c'est juste une sauce piquante.
Hayır, o sıradan bir acı sos değil.
Non, ce n'est pas juste une sauce piquante.
Bu sosu büyükannem yaptı ve sosun tarifini bize mezardan verdi.
Ma grand mère a créé cette sauce, et elle l'a emmené avec elle dans sa tombe.
Gözlerime bak ve söyle bana, bunun en harika acı sos olduğunu ve hiç tatmadığımı düşünüyorsun, bir istisnam olabilir.
Regarde-moi dans les yeux et dis-moi que tu penses que c'est la plus incroyable sauce piquante que j'ai jamais goûtée et que je devrais faire une exception.
Efendim, yemin ediyorum... büyükannemin benim için yaptığı bu sosun her bir parçası, benim ebedi sürprizimdir.
M'dame, je vous promets sur ma surprise éternelle que cette sauce est aussi bonne que quand ma grand-mère me la faisait.
İnsanlar bu sos için kavga ettiler.
Maintenant, des hommes se battent pour cette sauce.
- Lütfen, 80'e 20 şeklinde bile zengin olabiliriz, bizim lehimize tabi ve ona "Opie and Thurston's Hot Sauce" u diyeceğiz.
- 80 / 20, notre faveur, et... Le nom c'est "Sauce Épicée de Opie et Thurston".
Et sosunu uzat Gloria Hep-Haksız.
Passes moi la sauce à viande, Gloria Tout-Faux.
Dava henüz bitmedi ve et sosu ölü hayvan sosudur.
Le jugement n'est pas fini, et la sauce est le sang d'un animal mort.
Annenin makarna sosu tarifi.
Voici la recette de la sauce pour pâtes de ta mère.
Maw Maw'ın annesi makarna sosuna kesin çok şarap koyuyordu.
La mère de Maw Maw avait la main lourde sur le vin dans sa sauce tomate.
Bu makarna sosu tanıdık geldi.
Je connais cette sauce tomate.
Herkesin midesini bulandırmak istemem ama makarnanın yanında köfte yapmamıştık.
Je ne voudrais pas vous effrayer mais nous n'avons pas fait de boulettes pour la sauce.
Daha ne beşameli ne de somon için tere sosunu yaptım!
Je n'ai pas fais la béchamel encore, ni la sauce à l'aneth pour le saumon!
- Soya sosu ve ketçap alabilir miyim?
Je peux avoir un peu de sauce soja et de ketchup s'il te plait?