Savcı translate French
8,142 parallel translation
- Simon Poole adındaki eski bir federal savcıdan. 15 yıl önce mahkeme tarafından mühürlendi.
Ca vient d'un ancien procureur fédéral appelé Simon Poole, et ça a été scellé il y a 15 ans.
- Savcılık tarafından değerlendirilme.
- Un examen de la D.A.
Yarın sabah masama istifanı bırakmanı istiyorum yoksa savcıdan sana dava açmasını isteyeceğim.
Je veux votre lettre de démission sur mon bureau avant demain matin, ou je dirais au procureur qu'il vous vire.
Hadi, ara savcıyı.
Tenez. Appelez le procureur tout de suite.
Bay Donovan, Savcılık'tan Alan Freedman ile tanışın.
Voici Alan Freedman du Département de la Justice.
Savcılık her şeyden önce Bay Belikov ile ilgileniyor.
Le Département de la Justice s'intéresse de près à M. Belikov.
Küçük Hanımefendi Savcı Pantiliner'ın bana göstermek istediği delili görmek için sabırsızlanıyorum.
J'ai hâte de voir la preuve que Mlle la procureur Pantiliner veut me montrer.
Bu işte başarılı olursan Askeri Savcılık'a daha hafif bir ceza isteğinin yerine getirilmesini rica edeceğiz.
Si vous y arrivez, nous recommanderons au Tribunal Militaire... que votre demande d'indulgence pour votre condamnation soit acceptée.
Bu savcının sorunu.
Ça sera au procureur d'en décider.
Belediye Başkanı, beni geçici bölge savcısı olarak atadı.
Le maire m'a nommé procureur provisoirement.
Sorun yok, işbirliği yapmak istemenizi anlıyorum ama sizin de şunu anlamanız lazım polis ve savcılık, birlikte hareket ediyorlar.
Bien sûr, et je comprends votre envie de coopérer. Mais vous devez comprendre que la police est avec l'accusation.
Savcılık.
Très bien.
- Savcılığa haber veririm ben.
J'irais au bureau du procureur général américain.
Eğer benim verdiğim kararlardan rahatsız olan varsa, Birleşik Devletler savcısına bildirebilir.
Ceux qui ont un problème avec ma décision, voyez ça avec l'assistant du procureur.
Dediklerine göre bölge savcısı belki yarın vurulma olayını büyük jüriye taşıyacakmış eğer gerçekler bunu desteklemeye devam ederse.
Ils disent que le procureur va amener la fusillade devant un grand jury, si les faits continuent à l'appuyer. Peut-être même dès demain.
Eğer bölge savcısının ofisini şimdi arar ve Frankie'nin yanlış bir şey yapmadığını söylerseniz bu başarıyı üstünüze almanıza izin vereceğiz.
On a résolu cette enquête pour vous, et on vous en laisse le mérite si vous appelez le bureau du procureur et leur dites que Frankie n'a rien fait de mal.
Bölge savcısıyla konuşmak istiyorum.
Je dois parler au procureur.
Susie savcılık tarafından kullanılan... yeni DNA kanıtları raporunu tamamlamış.
Susie venait de compléter le rapport sur un nouvel ADN utilisé par l'accusation.
Orada yapılacak evrak işlerim var... ve sonra doğruca savcılığa gideceğiz, tamam mı?
J'ai de la paperasse à faire, et ensuite nous irons directement au bureau du procureur, ok?
Savcılıktaki Ernie bu davaya bayılacak.
Ernie du bureau du procureur va adoré cette affaire.
Bize yardım et ve biz de savcılıkla konuşalım.
Aidez-nous et nous parlerons au procureur.
Var. Eyalet Savcılığının ihtiyacı olan kurumun ahlak otoritesini üstte tutacak birisidir.
Ce qu'on attend d'un procureur est qu'il maintienne élevée l'autorité morale de son bureau.
İki gün önce, Cary Agos, uyuşturucu suçlamasında savcı-sanık anlaşmasını kabul etti ve hapiste 4 yıl yatacak tabii ki,... biz Eyalet Savcılığının işinde Brady ihlali bulamazsak.
Il y a deux jours, Cary Agos a accepté un accord, et passera quatre ans en prison, sauf... sauf si nous arrivons à trouver une violation de la loi Brady dans le travail du procureur général.
Eyalet Savcılığının, sınır ajanları,... Ulusal Güvenlik, vs. herhangi biriyle müdahil olmuş mu kontrol edin.
Vérifiez si le bureau du procureur ne serait pas impliqué avec des douaniers, la sécurité intérieure, etc...
Aday olmamdaki nedenlerde biri, ilk neden olmasa bile,... çapulcu bir eyalet savcısının insanların hayatlarını nasıl mahvettiğini görmemdir.
Une des raisons pour laquelle je me présente, si ce n'est la principale, c'est que j'ai vu comment un procureur corrompu peut détruire la vie des gens.
- Alicia'nın Eyalet Savcılığı hakkında söyledikleri konusunda.
- réponse à... - ce qu'Alicia vient de dire à propos de la fonction de procureur général.
Eyalet Savcılığı hakkında ne mi düşünüyorum?
Ce que je pense à propos... de la fonction de procureur général..?
Sayın Yargıç. - Biliyorum, Savcı Yardımcısı Hanımefendi.
Je le sais bien, madame.
Eyalet Savcısı etik suçlamanın üstünde olmalı,
Le procureur général doit être irréprochable.
Eyalet Savcılığı, saldırganca silah suçlarını takip etmeliydi.
Le bureau du procureur devrait poursuivre - vigoureusement les délits armés.
- Pardon? Eyalet Savcılığının kaynakları var.
Le bureau du proc a les ressources.
Özellikle eğer Alicia Florrick yeni Eyalet Savcısı olursa, -... onunla işbirliği yaptıysanız, adaleti yanılttıysanız...
Surtout si Alicia Florrick devient le nouveau procureur, donc si vous avez conspiré avec lui, si vous avez fait obstruction...
Cehennemin dibine gitsin. Bu ilçenin gördüğü en bozuk Eyalet Savcısı kendisiydi.
Il était le procureur le plus corrompu de cet état, maintenant il est le gouverneur le plus corrompu.
Cook İlçesinin ciddi etik kusurları olan savcılarıyla bir geçmişi var.
Le comté de Cook a un historique de procureur avec de sérieuses lacunes éthique. - Nous y voilà.
- Ama öyle. Eyalet Savcısı iken yaptıkları, vali iken şu an yapıyor oldukları,... seçmenlerin bana yönelik algıları hakkında bilgi veriyor.
Ce qu'il a fait en tant que procureur général, ce qu'il fait en tant que gouverneur, contribue à la perception que les électeurs ont de moi.
Bunu küçük aptal Eyalet Savcılığı yarışı için de yapacak mısın?
Non, parce que je veux gagner.
- Bunun doğru olmadığını biliyorsun. - Evet, Genava, bize yardım et. Çünkü oturduğum yerden, Eyalet Savcılığının ve Chicago polisinin yeterli özeni göstermediği görünüyor.
Parce que de là où je suis on dirait que le bureau du procureur et la police de Chicago se jouent des faits.
Okuduklarıma göre, Savcılık sizin hakkınızda bir suçlama getirmemiş.
D'après ce que j'ai compris, l'état n'engagera pas de poursuites.
Savcılık yine de sana bizimle birlikte soruşturma yapma izni vermez.
Le procureur ne te laissera pas enquêter avec nous.
- Şehrin en önde gelen savcısı.
Le procureur supérieur de l'état.
Savcının bu konuda çok net konuştuğunu sana hatırlatırım.
Laissez-moi vous rappeler... le procureur a été très clair.
Federal savcı Spalding Elliot'ın... -...
Vous pensez que le procureur fédéral Spalding Elliot a tué Shana Baker?
Dedektif eğer New York'un en iyi savcısının peşinden gideceksen elinde güvenilirliği sorgulanabilir bir gazetecinin sözünden daha fazlası olmalı.
Lieutenant, si vous poursuivez le procureur fédéral de New York, vous aurez besoin de plus que la parole d'un journaliste compromis.
Ben olay yeri savcısıyım.
Je suis procureur.
Ne yani, burada oturup savcılık teorisini çürütmen için dua mı etmeliyim?
Alors quoi, je suis supposée rester assise ici et prier pour que tu puisses faire des trous dans la théorie de persécution?
Savcılık uzlaşma öneriyor.
Le procureur propose un marché.
Ve suçlu bulunursan, savcılık, ömür boyu hapis isteyecek.
Et si tu es jugée coupable, l'accusation demandera la perpétuité.
Yeni Eyalet Savcısının önünde iyi görünmek istemez misin?
Ne voulez-vous pas être bien vu par le nouveau proc?
- Neden Eyalet Savcısı olmak istiyorsunuz? - Aday oluyorum çünkü, -...
- J'estime qu'il y a une défaillance dans la direction du bureau du procureur.
Eyalet Savcılığında liderlik konusunda bir başarısızlık var. - Hayır,... siz önemsiz bir adam yerleştiriyorsunuz,
Vous poursuivez un épouvantail,
- Eyalet Savcılığı ötesinde bir beklentim yok
- Jamais contente.