English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ S ] / Sense

Sense translate French

3,609 parallel translation
Sense ilk haftanda iki kez geciktin.
T'es venu 2 fois en retard et c'est ta première semaine.
Şey gibi düşün, hani süpermarket kasiyerleri kayıt yaparken Karpal Tünel Sendromu yaşarlar ya, Tek farkı, onlar sayıları kasaya girer sense, ee...
Tu sais que les caissières des supermarchés ont des problèmes de canal carpiens à force de travailler, sauf qu'elles font des encaissements, et que toi tu fais, eh bien...
Sense burada oturup "Daha neler. Ama sonra oluverir. Olamaz." demek istersin.
On voudrait se dire que c'est impossible.
Sense yetkin altındaki bu zavallı kızları buna hiç hazırlamıyorsun.
Et tu laisse ces pauvres filles sont à ta charge n'y sont pas préparées.
Bu aptallara göre bir iştir. Sense hiç aptal değilsin.
C'est perdu d'avance, et tu n'es pas un perdant.
O seni seviyor, sense pes etmişsin.
Elle t'aime et tu as laissé tomber.
Sense polissin.
Vous êtes le policier.
- O 140 yaşında sense 23'dün...
Il avait 140 ans, t'en avais 23..
Pamuk! Yapılması gereken şey konusunda anlaştık sanıyordum ama sense kalkıp kraliçeye merhamet gösterdin.
Blanche, je pensais que l'on était d'accord sur les agissements.
Sense hiçbir zaman bir kazanan olamayacaksın.
Et c'est quelque chose que vous ne serez jamais.
Sense hiçbir zaman bir kazanan olamayacaksın.
Cette élection. - C'est quelque chose que tu ne seras jamais.
Sense Black Keys'i daha önce çok yakından izleyebildin.
Tu aurais été assez proche pour voir la sueur des Black Keys.
Jack 5,000 dolarlık smokinlerle dolaşıyor sense sadece bir ayakçısın.
Jack se promenait en smoking à 5000 $, tandis que vous bossiez à la commission
Sense yapmak istediğin şeyleri yapabiliyorsun.
pour ne pas être un objet de pitié pendant que tu faisais tous ce qui te plaisait.
Ben sonunda elden kaçandan vazgeçtim sense... kaçtın.
J'ai enfin surmonté celui qui est parti, et toi tu as fuis.
Sense o günden beri cebinde altınla dolaştın.
Tu es riche depuis aussi longtemps.
- Sense kaybettiğin karının...
Comme les tiennes par celle d'une femme qui...
Sense kafası çalışmayan robotun tekisin.
Vous êtes juste des robots décérébrés.
Ben oyunumu sahnelemek istedikleri haberini aldım sense o kadar kendinden geçmiştin ki ayakta bile zar zor duruyordun.
J'ai eu l'info qu'ils voulaient pour faire mon émission, Et tu étais si défoncée que tu pouvais à peine tenir debout.
Bunun bir toplantı olması gerekiyordu.
C'est sensé être un débriefing.
Dün gece tam da olması gerektiği gibiydi.
La nuit dernière était exactement ce que c'était sensé être.
Buraya gelmemen gerekiyordu.
Tu n'es pas sensé être là.
Ama öyle olması gerekseydi, öyle olurdu, değil mi?
Mais si c'était sensé se passer, ça se serait fait, n'est ce pas?
Ne demek bu şimdi?
Qu'est-ce que c'est sensé vouloir dire?
Onu öldürmek benim yapmam gereken bir şey.
Je suis sensé le tuer.
Otelde kalmak bile mantıklı olabilir.
Oh, il semblerait peut-être plus sensé de rester dans un hôtel.
Zamanında daha mantıklı gelmişti.
Ca avait l'air plus sensé à l'époque.
Ve evet, canına okuyabilir. - Bir dakika... şimdi ne yapacağım?
Qu'est-ce que je suis sensé faire?
Aklını başına almana sevindim.
Je suis content que tu sois sensé.
Nasıl bu kadar mantıklı olabiliyorsun?
Comment peux-tu être aussi sensé?
Buradan çıkınca ne yapacağım?
Qu'est ce que je suis sensé faire apres?
Öncelikle senin bundan haberinin olmaması gerekiyordu.
Premièrement, tu n'est pas sensé le savoir.
Sense görmüyorsun.
Et pas toi.
Sense yanlış yapıyorsun.
Mais Bea est quelqu'un de bien.
Aldergrove meteroloji radar ağına girdim ve sanki bilmiyormuşum gibi şimşek veri tabanı ile eşleştirdim
J'ai hacké le radar météo d'Aldergrove et l'ai couplé avec un réseau léger que je ne suis pas sensé connaître.
O ne demek şimdi?
Qu'est-ce que diable cela est sensé vouloir dire?
Peki ya aklı başında olan?
Et un scientifique sensé?
Beyninin işlevini yerine getirdiğine emin olmak için sorular sormam gerekiyor.
Je suis sensé continuer de te poser des questions Pour m'assurer que ton cerveau fonctionne bien.
Mantıklı.
C'est sensé.
Peki nasıl yapacağız?
Donc comment on est sensé faire ça?
Yapmam gereken her şeyi yapmıştım!
J'ai fait tout ce que j'étais sensé faire!
Zeki bir adam, bana tahminin, politika için zavallıca olduğunu söylemişti.
Un homme sensé m'a dit que la spéculation est une mauvaise forme de politique.
Önceden şaka hazırlamam gerektiğini bilmiyordum.
Je ne savais pas que j'étais sensé préparer des blagues.
- Mantıklı.
C'est sensé.
Sense her zaman biliyordun işte.
Juste le savoir.
Nerede olmam gerekiyordu?
D'où suis-je sensé arriver?
Amacın buyduysa eğer, etkilendim.
Si c'est ce que vous étiez sensé faire je suis impressionné.
Yardımcı oldu mu?
C'est sensé aider?
Olması gereken buysa, kader devreye girer ve olmasını sağlar.
Si c'est sensé arriver, le destin se manifestera et ça arrivera.
Tippi Hedren'i nasıl bulacağız peki?
Ok, bon, comment on est sensé trouver Tippi Hedren?
Bu daha da saçma, yani...
C'est encore moins sensé, je veux dire...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]