Sentence translate French
861 parallel translation
Hüküm.
La sentence
İdam cezası mahkumun yüzüne okunurken sessizlik sağlansın.
Que tout le monde fasse silence pendant la proclamation de la sentence de mort.
İdam cezasıyla perde açıldığında içimi korku sardı.
Et quand le rideau est tombé sur la sentence de mort, la peur m'a saisi.
Eğer kararı temyize gitmek istiyorsanız, gitmelisiniz.
Qu'ils exécutent la sentence!
Hayır, hayır. Zaten hüküm giymiş durumda.
Non, la sentence a déjà été prononcée.
Hakkınızda kesin karar verilmeden önce söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Souhaiteriez-vous parler avant d'entendre la sentence?
Söylenecek fazla söz yok, sözlerin kayda geçmesinden başka.
Il n'y a rien à ajouter. Que la sentence soit rendue.
Cezan... 10 yıl boyunca kürek mahkûmluğu.
La sentence est... 10 ans dans les galères.
Sola dön. Karardan önce mahkemeye söyleyeceğin bir şey var mı?
Avez-vous une déclaration à faire avant d'entendre la sentence?
Askeri mahkemece, şu cümlede emrediliyor ki Yüzbaşı Dreyfus'un ordudan terhisi resmi olarak gerçekleştirilecek halkın önünde rütbesi alınıp askeri hizmetten ihraç edilecek askeri kanunlara göre ceza bedeli olarak nişanı ve ayrıcalıkları ve askeri hakları, ebediyen hükümsüz kılınacak. "
Le Conseil de Guerre ordonne aussi qu'avant l'exécution de la sentence, ledit Cap. Dreyfus soit publiquement dégradé conformément au Code Pénal Militaire. Il sera privé de ses décorations et ne pourra plus jamais porter les armes.
Ama şahsen ben... Kararın son derece uygun olduğunu düşünüyorsunuz.
Vous trouvez la sentence clémente.
Cezası?
La sentence?
Cezası 12 kırbaç.
Sentence : 12 coups de fouet.
Cezası 20 kırbaç.
Sentence : 20 coups de fouet.
Ömür boyu yatacağımı sandım, ama adil bir mahkeme beni affetti.
J ´ avais une sentence à vie, mais le juge m ´ a graciée.
Liderimiz adına hükmü hemen uygulayacağım.
La sentence sera immédiate, au nom du Führer.
İdam cezası gerçekleştirilsin.
Appliquez la sentence.
Sizin mevkiinizdeki bir adam, bir yetkili amir görevi diğer insanları yargılamak olan bir kişi eğer ki siz ve arkadaşlarınızın karşısına Tutkal Adam çıkartılsaydı nasıl bir ceza verirdiniz acaba?
Je n'en reviens pas : un homme dans votre situation, magistrat, dont le travail est de juger les autres... Quelle serait votre sentence à l'encontre d'un "colleur" assis sur le banc des accusés?
6 tane Dimitrios olsa bile yine suçlu sen olurdun.
Même s'il y avait 6 Dimitrios, Tu serais toujours coupable. La sentence est la mort.
Kanunun hükmettiği cezayı... açıklıyorum.
Je vais prononcer la sentence requise par la loi.
Mahkememizin hükmü... önce buraya geldiğiniz yere... ve oradan da idam edileceğiniz yere götürülmenizdir.
Voici la sentence de la Cour... Vous serez ramenés en prison pour être conduits sur le lieu d'exécution.
Hükmü ilan etmeyi engelleyen herhangi bir yasal gerekçe var mı?
Y a-t-il une raison pour ne pas prononcer la sentence?
- Ne ceza verdin ona?
- Quelle a été ta sentence?
Merak ediyorum da, sence verdiğim ceza çok mu ağırdı?
Je suis curieuse, tu penses que ma sentence était trop dure?
Ama belki yine bu mahkeme senin cezanı erteleme yoluna gidebilir. Tabii bunun için de çocuğu şerife ve Bayan Sweet'e verdiğini gösteren bu belgeyi imzalarsan.
Mais ce tribunal pourrait suspendre indéfiniment cette sentence si vous signez ce papier cédant votre filleul aux Sweet.
Ama bu işlerin daha burda görülüyor hesabı.
Mais ces actes trouvent ici-bas leur sentence.
Orası senin ölüm fermanın.
C'est votre sentence de mort.
Şu an görevim hüküm kararını bildirmek.
Il m'appartient de prononcer la sentence :
Mahkeme asılmanıza karar verdi. Bu hüküm hemen uygulanacak.
La sentence sera exécutée immédiatement.
Şimdi, hüküm için hazır mısın?
Voilà... Êtes-vous prête à entendre la sentence?
Oh, ama önce jüri karar olmalı.
La sentence? Je voudrais d'abord être jugée!
Önce hüküm! Sonra jüri kararı.
La sentence d'abord, on vous jugera après.
Ve hükmüm tefhim edildiğinde sulh yargıcı söylemek istediğim bir şey olup olmadığını sordu. Ben de söylemek için en mağrur, en ölçüsüz, en çılgın, en can alıcı kelimeleri seçtim.
Quand ma sentence fut prononcée et que le juge me demanda ce que j'avais à ajouter, je trouvai des mots pleins d'orgueil et de folie... les mots de mon destin...
Bunun cezam olduğunu biliyorum.
C'était la sentence, je sais.
Cezasını biliyor musun?
Vous connaissez la sentence
İhtiyacımız olan tek şey duruşma ve hükmün infazı. Suçlu!
Passons à l'exécution de la sentence.
Şimdi ayrılıp başka bir iş arayabilir ya da hâkimin kararını bekleyebilirsiniz.
Cherchez un nouveau travail... ou attendez la sentence.
" Cezanı değiştirdiler.
" La sentence a changé.
Ben de, Birleşik Devletler başkanı tarafından bana verilen... yetki ile, Comanche Todd için kararımı bildiriyorum.
Par l'autorité qui m'a été conférée par le Président des Etats-Unis... je vais prononcer la sentence de cet homme, Comanche Todd.
Dinleyin. "Dinledi yargıçların okuduğu hükmü, "... ne bir damla yaş, ne bir iç çekişle :
Elle avait entendu la sentence Tomber dans un mortel silence :
Evet ama kongre kararı tecil ettirdi. Serbestler.
Le Comité a recommandé une suspension de sentence, et ils sont libres.
Sonra seni mahküm ederler.
Puis ils délivreront leur sentence.
Seninle aynı şekilde mahkum olup da kusmayan birini görmedim.
Je n'ai jamais vu un homme ne pas vomir en entendant sa sentence.
O halde gereken cezayı verin.
Exécutez la sentence!
İnfaz yarın sabaha karşı hapishane avlusunda gerçekleştirilecek.
La sentence sera exécutée demain à l'aube, dans la cour de la prison.
Mahkemenin kararını dinlemek üzere tutuklu ayağa kalksın.
Que l'accusé se lève pour entendre la sentence de la Cour.
Bert, hüküm açıklanmadan önce bir açıklama yapmak ister misin?
Souhaitez-vous faire une déclaration avant que la sentence soit prononcée?
Sayın Yargıç, karar için zaman istemiyoruz.
Nous sommes prêts à entendre la sentence.
KARAR
La sentence.
Ceza iptal edildi.
Sentence suspendue.
Onu pek sert yargılamazlar.
La sentence sera légère.