Servet translate French
1,942 parallel translation
Taksiye bir servet harcarsın.
Tu vas dépenser une fortune en taxi.
Mutluluk, sağlık, servet. Bob Proctor ( Filozof )
Bonheur, santé et richesse.
"Nasıl daha fazla bolluk ve servet sahibi olurum?"
Comment pourrais-je avoir plus de richesse et de prospérité?
Servet yaratmaya gelince, bu tamamen nasıl düşündüğünüzle ilgilidir.
Quand il s'agit de créer de la richesse, le déterminant c'est l'intellect. Cela dépend de comment pensez-vous?
Koca bir servet değerinde olabilir.
Ça doit valoir une fortune.
Kayda değer bir servet.
C'est une question de valeur marchande.
Koma diyetinden bir servet kazanabilirim.
Régime de coma. Je pourrais faire fortune.
Yaptırmak bir servet ediyor, ama her kuruşuna değiyor.
Oui, ça coûte une fortune, mais ça le vaut.
Çeşitli yardım kuruluşlarına küçük bir servet bırakıyormuş.
Elle laisse une petite fortune à des associations caritatives.
Onlara yüz çevirme çünkü onlar bunlara bir servet harcıyor.
Crache pas dans la soupe, ils claquent du fric pour acheter ces merdes.
Nafaka ve servet paylaşımında belirlediğim hususlardan önce her iki şahsın başka talebi oldu mu?
L'une des parties a-t-elle quelque chose à ajouter avant que je rende mon jugement?
O arabaya bir servet ödemiş olmalı.
Elle a dû dépenser une fortune dans la voiture.
On yıldan önce boşanırsan ödeme yapmazsın. - Ama servet kadının.
Après 10 ans de mariage, l'épouse se voit attribuer la moitié des ressources de son partenaire, donc si tu coupes le cordon avant 10 ans, tu n'as pas à payer.
Servet avcısı olduğumu düşündüğünü biliyorum ama Budd'ı seviyorum.
Je sais que tu penses que j'en ai juste après son argent, mais j'aime Budd.
Bu adam, cezai ihmal davalarında büyük şirketleri savunurken kendine büyük bir servet yapmış.
Il en sort, que cet homme a fait fortune en défendant de grandes entreprises dans des procès pour négligence.
Bir servet kazanıyorsun.
Tu es devenue riche.
100 milyon dolarlık bir anlaşma onlara bir servet gibi geliyor. Niyetlerini yumuşatıyor.
Un accord à 100 millions de Dollars est une vraie mine d'or pour eux, et c'est la fin de leur calvaire.
Kısacası müşterilerim, servet peşindeki kadınları elemem için bana para veriyorlar.
En résumé, pour être franche, mes clients me payent pour éliminer les croqueuses de diamants.
Bu adamlar tüm kadınları servet avcısı kabul ettikleri için o çöpçatanı arıyorlar.
Tu vois, ces types appellent des entremetteuses parce qu'ils attrapent les femmes avec leur argent.
Tüm dünya ölüm döşeğindeki 40 milyon insanın canı pahasına bir servet edinemeyeceğinizi haykırıyor.
Le monde se dresse et dit... vous ne ferez pas fortune... grâce à la mort imminente de 40 millions de personnes.
Ama bu adamı, senaryoyu ve senin yönetmeliğini biliyorum - tam bir aptal olmana rağmen bu film bize bir servet kazandıracak.
Mais je sais que ce gars, ce scénario et ta réalisation... même si t'es un vrai connard, c'est un carton assuré.
Servet yağmurları üstüme yağdı
Dès que j'ai posé les yeux sur elle
Üzerinde 50 milyon dolarlık bana ait bir servet var.
Nous avons placé en vous un matériel de 50 millions $ qui m'appartiennent.
Servet, güç, şöhret.
L'argent, le pouvoir, la dignité.
Sattığımızda bir servet elde edeceğiz.
On va se faire plein d'argent en les revendant.
Jimmy, o biletlere, küçük bir servet harcadığının farkındayım ama...
Jimmy, je sais que ces tickets t'ont coûté une petite fortune, mais...
Hepsi bir servet değerinde.
Ils valent une fortune.
Yabancı ülkeler buna bir servet ödeyebilir.
Les gouvernements étrangers paieraient une fortune pour ça.
Neonate bölümü güvenliğe servet harcadı.
Le service néonatal a dépensé une fortune sur la sécurité.
Ama böyle bir sanat eseri küçük bir servet kadardır.
Ce tableau vaut une fortune.
Önüme servet döktüler.
Ils m'ont offert une grosse fortune.
Bana net bir servet önerdi.
Il m'a dit qu'il pouvait effacer mon ardoise.
Az bulanan paralar, bir servet değerinde olmalılar.
des douzaines de pièces, des pièces rares, ça devait valoir une fortune.
Altın Çocuk'u o seçiyor, kumarın sihrine kapılmış zenginlere servet kazandırıyor ya da kaybettiriyor.
Il choisit le Golden Boy et décide du sort des clients pris par le vice du jeu.
Bunları satın aldım. Bir servet ödedim.
J'ai dépensé une fortune pour acheter tout ça.
Evlilik anlaşması yapıldıysa eski karısı bir servet kaybedecek.
S'il y a un contrat de mariage, l'ex-femme risque de perdre une fortune.
Homer, şarkı söylemen hastaların ağrısını biraz olsun dindirebilir ve bizi Demerol'e servet harcamaktan kurtarabilirsin.
Vous savez, Homer, votre chant pourrait nous aider à alléger la souffrance des patients et nous faire économiser une fortune en Demerol.
Bundan bir servet kazanabiliriz.
On va se faire du blé.
Eğer yapabilseydim, nafaka ve striptiz paralarından bir servet biriktirmiş olurdum.
Je préfèrerais, plutôt que tout donner à ma femme et aux strip-teaseuses.
Drake ailesi gayrimenkulları ile küçük bir servet sahibi oldular.
La famille Drake s'est fait une petite fortune en vendant des terrains en ville.
Mahsul üretmek yerine servet üretmeyi yeğlemişimdir hep.
Il vaudrait mieux avoir un arbre qui donne des pièces.
Borsada servetine servet katmış.
A fait fortune à la bourse.
Kurbanımız Internet üzerinden pahalı çizgi romanları alıp satarak bir servet kazanmış.
Notre victime a fait fortune en achetant et revendant des comics rare sur le net.
Kimin umurunda? Bir servet yapacağız.
On s'en fout, on gagne une fortune.
Uzun süreli birkaç tane müşterileri oluyor, ancak bir servet kazanıyorlar.
Seulement quelques clients à long terme, mais elles gagnent une fortune.
Bu yeğen Cranford'dan 20 mil kadar uzakta doğmuş. Şeker işinde yolunu bulup, hatırı sayılır bir servet edinmiş!
Qui est né à quelques 20 miles de Cranford, qui a été entraîné dans l'industrie du sucre et a fait une fortune considérable!
Servet paylaşılmalı.
Profitons de mon argent.
Fiyatlar yükselince bir servet kazanmış... Yakalanmış. Evet.
Il a fait fortune quand les prix ont explosé...
Teröristler için çalışarak servet edindi.
Il a fait fortune avec les terroristes.
Bu odadakiler bir servet ediyordur.
Des souvenirs?
Ve bu yerden bir servet kazanacak.
Elle le harcelait pendant des années.