Sevecen translate French
704 parallel translation
- Her zaman sevecen, çok tatlı bir adamdı.
Aimable comme tout.
Kimsenin davranmadığı kadar sevecen davrandı bana.
Il était gentil avec moi comme personne.
İyi eğitimli ve sevecen yanları var.
Une bonne éducation, de belles manières.
Evet, Tom. O adam - tutukladığı zaman, sana karşı nazik ve sevecen davranmıştı.
L'homme qui autrefois... quand il a dû t'arrêter, s'est montré tellement humain.
Ne kadar da sevecen, değil mi? Yavru bir kedicik gibi.
On dirait un chaton.
Bence zavallı çocuğun mahkeme salonunda sevecen bir yüz görmesi fena olmaz.
Le pauvre type devrait voir au moins un visage sympathique dans l'assemblée.
Belki de O'nun en huysuz anlarını seviyorum çünkü bu anlarda aslında o kadar sevecen oluyor ki...
Je l'aime malgré son humeur, elle souffre dans son amour.
Sanki seni sevecen büyükannenden koparıp almışım gibi. - Onu sevmiyor musun?
On dirait que je vous ai enlevée à l'affection de votre grand-mère.
# Her seferinde yumuşak ve sevecen sözlerine teslim oluyorum #
Chaque fois, je me laisse reprendre.. .. à tes mots câlins et tendres.
Pek sevecen değilsin bugün.
- Tu n'es pas très tendre, ce matin.
Onları senin aşırı sevecen insafına bıraksam, iki haftada karakterleri bozulur.
Confiés à tes bons soins, ils seraient insupportables.
Bir daha buraya getirilirseniz eğer, bu kadar sevecen bir şekilde olmayacaktır.
Si vous réapparaissez, vous ne bénéficierez pas de la même clémence.
Susan'a karşı bu kadar sevecen olduğunuz için size teşekkür etmek istiyorum.
Et merci pour Susan.
Bir yerde anneyle tanışmanın en iyi yolunun çocuğa karşı... sevecen olmak olduğunu okumuştum.
Pour approcher la mère, il faut apprivoiser l'enfant.
Ama o çok sevecen, iyi kalpli ve neşeli biri.
Il est si bon, gentil et joyeux.
- Ona sevecen bakar mısınız?
- Pourriez-vous la regarder gentiment?
Dünya, insanlar... her şey birden gözüme çok sevecen göründü.
Le monde, tout ses habitants, tout ce qu'il contenait, m'est devenu cher tout à coup.
Ona karşı nazik ve sevecen ol, böylelikle her şey eskisi gibi olur.
Traite-le avec douceur et ton ménage retrouvera la paix.
Sevecen ve güzel bir bayansınız. Mükemmel bir erkekle evlisiniz.
la beauté... un bon mari...
Ancak ondaki kibar ve sevecen tüm yönler yavaş yavaş yok oldu.
Mais tout ce qu'elle avait d'amour en elle s'est flétri à jamais.
Ama her şeyin yaratıcısı, tüm yaşayanların kalplerindeki sevecen ruhtur.
Il est le créateur de toute chose. L'esprit qui vit en nous.
İnsan senin o muzip, arkadaş canlısı ve sevecen suratına bakınca...
Mais quand on regarde ton visage plein de bonté... qui est toujours prêt à rire... et qui est si amical...
Çok duyarlı ve sevecen.
Elle est tendre et caressante.
Dokunmasına bile tahammül edemezken sevecen eş rolü oynadım.
J'ai joué le rôle de l'épouse aimante alors que je ne supporte pas qu'il me touche.
Ama şimdi sana karşı geliyor, Morbius. Ve senin, o sevecen babanın içinde bile hala akılsız bir ilkel var. Her yeni üzüntüde daha kuduruyor, daha alevleniyor.
Maintenant, elle vous defie Morbius... et meme le pere aimant que vous etes porte en lui... un esprit primitif que chaque frustration... enrage et enflamme un peu plus.
- O sadece sevecen oluyor.
- Elle est juste gentille.
Sevecen de.
Elle s'agite.
Çünkü ben Moskova'nın en sevecen ve çekici kadınıyla evlendim ve buna dayanamıyorum.
Parce que j'ai épousé la femme la plus aimante et la plus digne de respect et que j'en suis excédé.
Gerçekte, birbirlerine karşı oldukça sevecen görünüyorlar, tıpkı bir grup içinde yaşama gibi.
En fait, ils semblent bien s'aimer et contents de vivre ensemble.
Çok sevecen biri olmalı.
Ce doit être une dame charmante.
Cehennemin bu tarafındaki en sevecen ihtiyar.
C'est Ie plus charmant des vieillards de ce côté-ci de l'enfer.
Sevecen bir ihtiyar olduğunu söylemiştim.
Je t'avais dit qu'iI était charmant.
Pek candan Sevecen ve çekici
Si désarmante Tendre et charmante
Daha sevecen yarınlara.
À un avenir plus tendre.
Şimdi daha sevecen.
Entre les deux. Avec tendresse!
Nadiren. Ama hep sevecen biçimde.
Rarement, mais toujours avec tendresse.
Uysal, sevecen küçük bir hayvanı minyatür bir şeytana çevirdin.
Vous avez transformé un placide petit animal en un diable miniature
- Siz duyarlı, sevecen bir erkeksiniz.
Vous êtes un homme gentil, sensible.
Dostlukları böyle doğdu... ve Jules'un balodaki sakin, sevecen tavırlarıyla pekişti.
Elle grandit pendant le bal, où Jules fut tranquille avec des yeux comme des boules pleins d'humour et de tendresse.
İyi bir kadın. Ve sevecen.
C'est une femme bien.
Gelmiş geçmiş en sevecen baba.
Le plus adorable des pères!
Bu alaycı bir gülümseyiş miydi, yoksa sevecen mi?
- C'était un sourire moqueur ou plein de tendresse?
Sevecen bir tebessüm.
- Plein de tendresse.
Çok kibar, sevecen biri. Kraliyet ailesinin de yakını.
C'est un homme bon, et un pair du royaume.
En azından birbirimize karşı... -... sevecen olmaya çalışalım.
Essayons au moins d'être aimables.
Tamam, eğer bu çok fazlaysa ben sana karşı sevecen olacağım ve sen de bana karşı nazik olacaksın.
Si c'est trop vous demander, je le serai, moi! Contentez-vous d'être polie.
Defalarca kendini topladığına tanık olmuş..... ayrıca da sıcak..... ve sevecen halini görmüş.
Elle l'a vu reprendre du poil de la bête et... elle l'a vu être sincère... et tendre.
Bakın, sevecen olmaya çalışıyorlardı, ama utanç içindeydiler.
Écoutez, ils essayaient d'être gentils, mais ils avaient honte.
Ama senin de zayıf ve çocuklar kadar sevecen olabileceğini biliyorum
Les autres te croient dur et inflexible, mais je sais que tu peux être tendre et faible comme un enfant.
Sevecen bir arkadaş.
Un gars adorable. Il vient ici depuis 1927.
Tıpkı babası gibi o da sadık, sevecen ve neşelidir.
Elle lui ressemble beaucoup.