English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ S ] / Seviyorsun

Seviyorsun translate French

5,460 parallel translation
Ama sen kimi seviyorsun...
Mais qui tu aimes...
Ama onu seviyorsun.
Mais vous l'aimez
Sen bu işi seviyorsun...
C'est votre truc, non?
Vincent, beni seviyorsun sen!
Vincent, si tu m'aimes!
- Taze lateks ye, amcık. - Bu kelimeyi gerçekten seviyorsun, değil mi?
Bouffe du caoutchouc bien frais, connard.
Öyleyse Alanis Morissette'i seviyorsun.
- Donc tu apprécies Alanis Morissette?
Pembeyi seviyorsun, biliyorum.
Je sais que vous aimez le rose.
- Sen de dansı seviyorsun, değil mi? - Şuna bak.
- Tu aimes danser, toi aussi, non?
- Arka sokakları seviyorsun demek.
Oh, vous aimez le genre ruelle.
Parfümü seviyorsun belli.
Vous aimez les parfums.
- Oyunları seviyorsun sanıyordum.
Je pensais que vous aimiez jouer.
- Onu içten seviyorsun.
- Vous l'adorez, n'est-ce pas?
Sert seviyorsun, değil mi?
T'aimes ça dur hein?
Çamurun içinde seviyorsun, değil mi?
Tu l'aimes dans la chaudière, n'est-ce pas?
- Hayır. Evet, seviyorsun.
Si, tu l'aimes.
- Hangi şekilde seviyorsun o hâlde?
Alors comment l'aimez-vous?
Kanamayı seviyorsun galiba, ha?
Garçon, T'aimes vraiment saigner hein?
Ezra'yı seviyorsun.
Tu aimes Ezra.
Beni seviyorsun.
Tu m'aimes.
Erkeklerin birbirlerini sevdikleri gibi seviyorsun. Ve hala eşleri, çocukları ve ortak havuzları var.
Tu m'aimes de la manière dont s'aiment les hommes et ont des enfants et des enfants et des piscines conjointes.
Hayvanları seviyorsun.
Tu aimes les animaux.
Seni seviyor, sen de onu seviyorsun.
Tu restes en contact. Où est Alec Sadler?
Fıstık ezmesini seviyorsun, değil mi?
Tu aimes le beurre d'arachide, hein?
Bunu yalamayı seviyorsun, değil mi?
Tu aimes lécher ça, pas vrai?
Elbette seviyorsun.
Evidemment.
"Zannediyorum zıplamayı da seviyorsun, hı?"
Personne a dû en vouloir.
Tiksindirici şeyleri seviyorsun.
- Mm-mm. - Tu aimes les substances dégoutantes.
Onu seviyorsun.
Tu l'aimes.
İnsanlara istedikleri şeyi vermeyi seviyorsun.
Vous adorez donner aux gens ce qu'ils veulent.
Sen beni seviyorsun. Ben de seni seviyorum.
Tu m'aime, et je t'aime.
Çünkü sen Myka'yı seviyorsun.
Parce que tu es amoureux de Myka.
Yaşamayı seviyorsun, sadece bir kazaydı.
Vous aimez la vie, c'était un accident.
Burayı seviyorsun değil mi?
Tu aimes cet endroit, hein?
Sen, işleri zor tarafından çözmeyi seviyorsun, öyle değil mi?
Et tu aimes vraiment faire les choses à la dure.
Willow Smith seviyorsun.
Tu aimes Willow Smith.
Beni küçümsemeyi seviyorsun, değil mi?
Tu aimes me parler avec condescendance.
Kendinle konuşmayı seviyorsun.
T'aimes bien parler tout seul.
Şimdi başkasını seviyorsun, partideki kızı.
Maintenant, tu en aimes une autre, la femme de la fête.
Beni giderek seviyorsun.
Tu sais, tu as déteins sur moi.
Marge, iyilik yapmayı seviyorsun değil mi?
Marge, tu aimes la gentillesse, exact?
Hâlâ inciniyorsun, hâlâ seviyorsun.
Vous avez toujours mal. Vous aimez toujours.
- Ama onu seviyorsun Sam, değil mi?
Mais tu l'aimes, Sam. Mais tu l'aimes Sam, n'est-ce pas?
Onu seviyorsun Sam, değil mi?
Tu l'aimes, Sam, n'est-ce pas?
Kesinlikle bu çiçekçiyi seviyorsun?
Tu aimes vraiment cette fleuriste? À 100 %.
Onu öldürmeyi başaramadın, çünkü onu hala seviyorsun.
Vous avez échoué à tuer votre frère parce que vous l'aimez toujours.
- Biraz fazla seviyorsun.
Vous êtes entre souvent.
Anneni seviyorsun, çocuğunu seviyorsun.
Tu aimes ta mère, ton fils ; donne-leur-en chacun une.
Paranı alacaksın. - Parayı seviyorsun, değil mi, Mark?
T'aimes ça, l'argent, hein?
- Seviyorsun.
- Non.
- Tavuğu ne kadar seviyorsun bakalım.
Tu aimes le poulet?
Kaç yaşında seviyorsun?
Vous les aimez de quel âge?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]