English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ S ] / Solan

Solan translate French

104 parallel translation
# Solan ağaç #
Et l'arbre se flétrit
İnsanlar uyuyor ya da uyanık. Her birinin kor halinde ya da solan pırıltısı var.
Les gens s'endorment et s'éveillent.
Bu yüzden solanın ardından hemen yeni bir çiçek açar.
( C'est pourquoi il faut vite l'aimer ).
"Beyaz akasya, solan çiçek..." "Fısıltılar..."
"Que murmure la fleur qui se fane de l'acacia blanc..."
Ve onun bir milyoner olmasını Seattle'da tam 3 yıl bekleyen günden güne sararıp solan George'un nişanlısına. Jenny Lamont'a!
Et à la fiancée de George, qui dépérit à Seattle depuis trois ans en attendant qu'il soit millionnaire, Jenny Lamont!
Bu ev kötü şöhretli bir ev, ben de solan bir çiçeğim.
C'est une maison mal famée, et je suis une fleur déchue.
Solan çiçekmiş. Düşünmesi bile güldürüyor.
Une fleur déchue, J'étouffe rien qu'à y penser,
Solan kol ve bacakların zayıflar.
" tes membres sont mous et flétris,
" Savaş, teslim olma solan ışığa.
Enrage-toi, enrage-toi contre la lumière qui s'enfuit.
Teslim olma solan ışığa! "
Enrage-toi! Enrage-toi contre la lumière qui s'enfuit!
Alın onu, oğlum... ve onun kanından yeni kuşaklar yetiştirin... böylece kıyıları birbirine olan kıskançlıklarından... solan bedbaht Fransa ve İngiltere krallıkları... nefretlerine son verebilsin... ve bu değerli birliktelik... komşuluk ve... hristiyan uyum tohumları eksin... bir daha savaş... kanlı kılıcını... İngiltere ile Fransa arasına sokamasın.
Prenez-la, noble fils... et de son sang, donnez-moi une descendance... afin que les royaumes rivaux de France et d'Angleterre... dont les rivages même pâlissent d'envie devant leur bonheur... puissent mettre un terme à leur haine... et que cette union solennelle... implante le bon voisinage... et une harmonie chrétienne dans leurs coeurs adoucis... de sorte que jamais la guerre ne porte sa sanglante épée... entre l'Angleterre et notre belle France.
Veya, sadece insan hayatlarının solan ışıklarıdır.
Ou peut-être ce sont les lumières faiblissantes de vies humaines.
"Hayatın damalarındaki gençlik azaldığı zaman solan bir çiçek değildir."
"Ce n'est pas une fleur qui se fane quand jeunesse le quitte."
Ve o şekilde iki insanın Solan gibi güzel bir çocuğu yapmış olduğunu düşün.
Dire que vous avez eu un enfant magnifique comme Solan!
Demek ki bunca zamandır renkleri solan notaların sebebi bu.
D'ailleurs, certaines touches sont encore décolorées.
Gölgede büyüyenin ama güneşte solanın sarmaşığa ait olmadığına inanırım.
Je crois que ce qui grandit dans l'ombre, et non au grand jour... n'a paS Sa place dans la vigne.
Solon ne Borias ne de benim sevgimi biliyordu.
- Oui. Solan n'a pas connu l'amour de Borias ni le mien.
Bir keresinde kaybolmuştuk. Ve Solan bize bir şans daha vermek için bizi Illusia'ya aldı.
On s'est égarées, mais Solan nous a donné une chance à Illusia.
Solan.
Solan!
Solan, seni kirli sıçan!
Sale garnement!
- Selam, Solan.
- Bonjour.
Solan, seninle köyün kenarına kadar yarışacağım.
Solan, on fait la course?
Buraya Solan'ı istemek için geri gelmedim.
Je ne viens pas reprendre Solan.
Callisto Solan'ı biliyor. - Ama nasıl?
- Callisto sait que Solan existe.
sonuç olarak Solan'ı korumamız lazım.
Il faut protéger Solan.
Solan'ı Ixion mağaralarında saklamaya ne dersin?
- Cachons-le dans les grottes d'Ixion.
Solan öldüğü zaman tam olarak hissedeceği şey de bu... bıçaklanmış, kalbinden bıçaklanmış.
C'est ce qu'elle sera à la mort de Solan. - Transpercée jusqu'au cœur!
Kaleipus, sakıncası yoksa Solan'la yalnız konuşabilir miyim?
Je peux parler avec Solan seule à seul?
Solan, değil mi?
Solan, pas vrai?
Solan, tatlım.
Solan chéri!
Solan?
Solan?
Solan nerede?
Où est Solan?
Solan için gelirken beni yakaladı.
Il m'a surprise en train de chercher Solan.
Bu da demek oluyor ki Solan benim.
- Conclusion, Solan m'appartient.
- Neredeyse hazır. - Solan?
- Je suis presque prêt.
Hey... Hey, Solan.
Hé, Solan!
Solan.
Solan?
Solan, lütfen.
Solan, je t'en prie!
Onun adının Solan olduğunu nasıl bildin?
Tu connaissais son nom?
Kaleipus ve Solan.
Kaleipus et Solan.
Ve şimdi Solan öldü.
Et Solan est mort.
Benim kızım yüzünden Solan öldü.
Solan est mort à cause de ma fille.
Benim sevgili Solan'ım...
Mon cher Solan,
Solan.
- Solan!
Seni seviyorum, Solan.
Je t'aime, Solan.
Anlamıyorum ama doğru. Solon da bunu hissetmiştim. Şimdi de hissediyorum.
Je n'y comprends rien, mais c'est comme avec Solan.
Artık aşağıya inebilirsin, Solon.
Tu peux descendre, Solan.
Solon...
Solan!
- Solan nerede?
Où est-il?
- Solan, ben sanmıyo...
- Solan!
Solan gibi ölmek istemiyorum.
Je ne veux pas mourir comme Solan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]