Soğuk translate French
14,577 parallel translation
Adliyede biraz soğuk duruyordu.
Elle avait l'air un peu distante au tribunal.
İki havalı birader, iki soğuk bira.
Deux cool brothers, Deux bières fraiches...
Neden? Çünkü bu soğuk kanlılıkla işlenmiş bir cinayet olacak.
Ce serait un meurtre de sang-froid.
- Şu anda gözümün önünde kanun dışı yollardan elde edilmiş bir soğuk savaş dönemi roketi var.
Je suis en train de chercher une obtention illégale d'une roquette datant de la guerre froide.
- Evet, bu sadece soğuk.
Eh bien, là c'est juste du froid.
Çok soğuk görünüyor.
Elle a l'air très froide.
Tanrım çok soğuk.
Oh mon dieu que c'est froid!
Çok soğuk, değil mi Teğmenim?
Il caille trop pour toi, lieutenant?
Soğuk hava, Uyarı Bürosu'nun sunucularını bozdu.
Le froid a frappé les serveurs du bureau d'alerte.
Bu 0 derece sıcaklık demektir. Buz gibi lan. Tam 40 derece daha soğuk.
Ça signifie qu'aussi froid que soit 0 degrés, et c'est sacrément froid, c'est 40 degrés en-dessous.
- Ama dışarısı çok soğuk.
Mais il fait sacrément froid pour être dehors.
O yerleri... Soğuk olsa, yağmur yağsa hatırlardım.
L'endroit... s'il faisait froid, s'il pleuvait.
Soğuk bir içki içmek.
Une boisson fraîche.
- Soğuk havada midemi yaktı.
Il est débrouillard comme l'enfer dans le froid.
Evet, hava çok soğuk Tobias.
Et bien oui. Il fait froid, Tobias.
Votka yok ama istersen buzdolabında soğuk bira var.
Mais il y a une bière fraiche dans le frigo.
Soğuk bira ve kızarmış balık hizmeti var.
Je vous servirai une bière bien fraîche et du poisson frit.
Şimdi şurada, soğuk bir caddede ölü olarak yatıyor.
Et le voilà, étendu dans la rue, mort.
Eggo'mun ortası hâlâ soğuk.
Mon pancake est froid au milieu.
Sıcak havayı çekip soğuk havayı bırakıyor, nefes alıyormuş gibi.
Elle absorbe l'air chaud et expulse l'air froid, comme si elle respirait.
Sıcak ve soğuk dengelidir ama fırtınayı yeteri kadar sıcağa maruz bırakırsak durabilir.
Le chaud et le froid s'équilibrent, mais en envoyant assez de chaleur dans la tempête, on pourrait la briser.
Diğerleri gibiyse uyuşturucudan veya kulüp kaynaklı bir şey yüzünden kalbi durmuştur. Soğuk ve terli.
Si c'est pareil aux autres, son cœur s'est arrêté à cause d'une drogue ou d'un truc provenant du club.
Sen ise kendini boğmaya çalıştın ama su çok soğuk diye vazgeçtin.
Et vous avez essayé de vous noyer, mais vous avez changé d'avis parce que l'eau était trop froide.
Soğuk füzyon teknolojisi.
Une technologie de fusion à froid.
Al işte yine gidiyor. Bana çok soğuk davranıyor.
il est très secret.
Soğuk algınlığım yok.
Je n'ai pas de rhume.
Soğuk ama dışarısı.
Il fait froid dehors.
Şu an için soğuk savaş olabilir.
Elle est encore froide.
Ulusal güvenliğin gidişatı ve soğuk savaşın kızışması hakkında.
Un truc sur la sécurité nationale et l'échauffement de la guerre froide.
Babamı savunacak olursam, su çok soğuk olduğundan öyle oldu.
Pour sa défense, l'eau est vraiment froide.
Soğuk seni öldürecek.
Le froid vous tuera en premier.
Çok soğuk.
Il fait trop froid.
Çok soğuk.
C'est trop froid.
H-hâlâ s-soğuk.
Tellement froid.
Soğuk, tepkisiz ve kalpsiz.
Froide, distante, sans-cœur.
Son zamanlarda çok soğuk.
Il est distant dernièrement.
Evet, dondurucunuzun içi soğuktu ; ama - 196 derece Santigrat kadar soğuk değil.
Il faisait froid dans votre frigo, mais pas - 196 ° C.
Kızın, onu benim soğuk, ölü ellerimden almak zorunda kalacak.
Vous allez devoir l'arracher des mains de mon cadavre.
Kızılötesini açmak için çok soğuk burası.
J'ai trop froid pour déclencher l'infrarouge.
Buna bir defa basarsan soğuk suda yıkar.
Bon. Vous appuyez une fois pour le froid.
Birkaç yıl önce soğuk girmemesi için kapatılmıştı.
Elle a été scellée deux ans auparavant.
Tracy, soğuk girmemesi için tavan penceresinin kapatıldığını söylememiş miydin?
Tracy, tu as dit que la lucarne était étanche aux intempéries.
Soğuk...
Froid...
Ama burada şu anda, Soğuk Savaş zirvesinde.
On est en pleine guerre froide.
Bu hapishane çok soğuk.
DURST SUR CASSETTE : Il fait très froid dans cette prison.
Evet dışarısı da soğuk.
DEBRAH SUR CASSETTE : Il fait froid dehors mais j'ai l'impression qu'il fait aussi froid dedans. Ouais, il fait froid dehors.
- Ne soğuk konuştu öyle.
C'était distant.
- Bir ülke yönetiyor olabilir ama,... o soğuk kalpi karı, kızımın gönlüne karışamaz.
Elle peut diriger une nation, mais cette salope glaciale n'a aucun droit sur le cœur de ma fille.
Böylece içindeki soğuk havayı yakıp döngüyü bozmasını sağlayacağız.
Normalement, si tout se passe comme prévu,
Soğuk Savaş giderek ısınıyor.
La guerre froide se réchauffe.
Tamam dışarısı da soğuk ama ben soğuğu hapishanede yaşıyorum.
DURST :