Spud translate French
113 parallel translation
Selam Spud. O beş sent hala sende mi?
Salut, Spud, tu as toujours tes cinq cents?
Ne geldi Spud?
Alors, Spud?
Allah Allah, sen kazanmazsan Spud kazanıyor ben hiç kazanamıyorum.
Si ce n'est pas toi qui gagnes, c'est Spud. C'est jamais moi.
- Selam Spud.
- Bonjour, Spud.
Neden Spud, içinde bir parça şairlik görüyorum.
Spud, j'ignorais que tu étais un poète.
Adamım Spud.
Bravo, Spud.
Sen ve Spud giderken birisi beni eğlendirebilirdi.
Que je puisse jouer au rami quand tu te fais payer.
Sen de dahil Spud.
Toi aussi, Spud.
- Spud.
- Spud.
Biliyor musun, Spud'la gerçekten neden çalıştığımı merak ediyorum.
Je fais des merveilles avec Spud.
Hey Esterhazy, burada ne yapıyorsun?
Qu'est-ce que tu fais là? Salut, Spud. T'as une idée derrière la tête?
Spud, o ipi ne kadar iyi kullanabildiğini görelim.
Spud, fais voir comment on se sert d'un lasso.
Hadisene Spud.
Et distingue-toi.
Biz de o yüzden Sput Hut'da Tatil Özel Patatesi yemek zorunda kaldık.
On a dû aller au Spud Hut et prendre des pommes de terre.
Daha yükseğe zıpla, Spud Webb! - Smaç!
Saute un peu plus haut, Spud Webb.
Hadi bakalım, patates.
Allons, Spud.
Sağol Spud. Biliyor musun?
Spud, tu veux que je te dise?
Köpeğim olacağına göre yeni adın "Spud." olacak.
Puisque tu seras mon chien, je t'appellerai -
- İyi şanslar, Spud.
- Bonne chance, Spud.
Pamuk ipliği, Spud.
T'es sur la corde raide, Spud.
Spud iyi iş çıkarmıştı, onunla gurur duyuyordum.
Spud s'en était tiré, j'étais fier de lui.
Böyle işleri Spud'a bırakın.
Fallait le reconnaître.
Uyan, Spud.
Réveille-toi, Spud.
- Günaydın, Spud.
- Bonjour, Spud.
- Spud, benim çarşaflarım.
- Spud, c'est mes draps.
O dakikadan sonra Spud, Hasta Çocuk ve ben eroine en kısa zamanda başlamak üzere sağlıklı, aydın ve demokratik bir karar verdik.
A ce moment-là, Spud, Sick Boy et moi, on a pris la décision sensée et démocratique de reprendre de l'héroïne dès que possible.
Spud'ın, Swanney'in, Hasta Çocuk'un olabilir ; bilmiyorum.
Celle de Spud, de Swanney, de Sick Boy, je sais pas.
Adalet yerini bulmadı. Spud içerideyken, ben buradayım.
C'est pas juste, Spud en taule et pas moi.
Keşke Spud'ın yerine içeride ben olsaydım.
J'aurais voulu y aller à la place de Spud.
" Spud'la karşılaştım, sana selam söyledi.
" J'ai rencontré Spud qui te passe le bonjour.
Spud, daha yeni hapisteydin.
Tu sors de taule.
Begbie, Spud'a güvenmiyordu ve Hasta Çocuk o günlerde çok tedbirliydi.
Begbie ne faisait pas confiance à Spud et Sick Boy était devenu prudent.
Peki ya sen, Spud?
Et toi, Spud?
Ve Spud, tamam, Spud için üzgünüm.
Quand à Spud, ouais, je regrettais.
Spud, karamelaya birkaç elma daha at.
Spud, plonge deux autres pommes dans le caramel.
Bu da oğlum Spud.
Et voici mon fils, Spud.
Ben Spud'la birlikte Meçhul Alkolikler Derneği'nin toplantısına gidiyorum.
On doit se rendre à notre réunion d'Alcooliques Anonymes.
Bana mı seslendin, Spud?
Tu m'as appelé, Spud?
Cooder, Spud kalkın o domuzun üstünden!
Cooder, Spud, levez-vous de ce cochon.
- Spud öğretti.
C'est Spud qui m'a appris.
- Aferin sana Spud.
Bravo, Spud.
Ben bir patatesim. İngilizce "spud".
Je suis une pomme de terre, ou bien "patate".
Spud-nik.
Spatate-nik. Spatatenik!
Spud-nik'im ben.
[UNCUT] Je suis Spatatenik.
- Yani spud...
Je suis une patate...
Spud-nik!
Oh mon Dieu, tu es un Spatatenik!
Spud Jennings isimli bir motorcu, gerçek bir baş belası... ya da en azından o öyle düşünüyordu.
Spud Jennings. Un dur, enfin, c'est ce qu'il pensait.
Tıpkı Cherri ve Spud gibi.
Comme pour Cherri et Spud.
Merhaba Spud.
Pas de ça avec moi.
Günaydın, Spud.
Bonjour, Spud.
- Spud-nik'sin sen.
Tu es Spatatenik.