English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ S ] / Statue

Statue translate French

2,100 parallel translation
Canlı, ama heykel. Yürüyecektir.
Rien d'autre qu'une statue.
Mahkeme lehime karar verecek. Eğer lehimde karar vermezse Papa'yı ateistlikle suçlayacağım ve istediğim kişiyle evleneceğim.
Et la cour statuera en ma faveur, et si elle ne statue pas en ma faveur, je dénoncerai le Pape comme hérétique et épouserai qui je veux.
Özgürlük Anıtında der ki...
Sur la statue de la Liberté, il est écrit. :
Ne kadar denerseniz deneyin Özgürlük Anıtından o kelimeleri kazıyamazsınız!
Peu importe à quel point vous essayez, vous n'effacerez jamais ces mots de la statue de la Liberté!
Biri Özgürlük Anıtı'nın üstünü örtsün.
Recouvrez la statue de la Liberté!
Oraya çık ve Özgürlük Anıtını yenisiyle değiştir.
Abattez la statue de la Liberté!
Ve heykelimin iyi görünen bir yere dikildiğinden de emin ol.
Et fais ériger ma statue dans un bel endroit. Devant la mairie.
Hala bu pislik parçasını sırtında taşımaya devam edecek misin?
T'es encore en train d'essayer de la refiler, ta statue de merde?
You seen it the whole time, didn't you, Bishop?
Toi, tu le savais, pour la statue, pas vrai, Bishop?
Çalınmış eski bir heykel başı.
L'affaire de la vieille tête de statue.
Heykel başı.
La tête de statue.
Sen. Bir heykel gibi bekle burada.
Toi, tu ne bouges pas d'ici, comme une statue.
- Heykel.
- J'ai dit une statue.
Son üç gündür bir heykeldim zaten.
Ça fait 3 jours que je suis une statue.
Heykel.
Une statue.
Sen orada bir heykel gibi dururken uyuyamıyorum.
Je ne peux pas dormir avec toi te tenant là comme une statue.
General Eisenhower'ın savaştaki kahraman çabalarından dolayı İngiliz toplumuna teşekkür olarak doğal boyutlarda bir Mickey Mouse heykeli yaptırdığı yeri göstermeye bayılırdım.
J'adorais montrer le lieu où le général Eisenhower, pour remercier le peuple britannique de son effort de guerre héroïque, a érigé une statue en taille réelle de Mickey Mouse.
Heykeli âdeta gördüler.
Ils voyaient la statue.
Heykeli orada olmamasına rağmen gördüler.
Ils voient la statue là où elle n'est pas.
Yakında bulunan New York Limanında, bir yakıt tankerinin, Özgürlük Heykeli'nin yanındak limanda alabora olduğu duyumunu aldık.
Un pétrolier chavire près de la Statue de la Liberté Et au milieu du port de New York, un pétrolier aurait chaviré près de la Statue de la Liberté.
Ottawa bu koyun postuna bürünmüş Alman'ın derhal kökünü kazmamız emrini verdi ve biz de bunu yapacağız. Bir domuz gibi.
Ottawa statue que nous devons extirper le Boche de la peau de l'agneau, et nous l'extirperons, comme un cochon.
Sanırım bu durumumuzu açıklıyor.
Ça explique la statue.
Ne zaman fırına kadar gitmek istesem, Onun evini görmek zorunda kalıyorum. Ve çimlerinin üstündeki o saçma tavşan heykelini..
Chaque fois que je sors de la boulangerie, je vois sa maison, et cette statue en forme de lapin ridicule dans sa pelouse, comme si elle était mieux que les autres.
Canlı heykel mi olacaksın?
Vous allez faire la statue vivante?
Mermer heykel sanat simsarına ne demiş?
C'est ce que la statue de marbre dit au marchand d'art.
Hey, ahali, Heykel sanat simsarına ne demiş?
Que dit la statue au marchand d'art?
İşte, şu heykel!
Hey, c'est la statue!
"Joan" Miro heykelinin yakınlarında mısın?
T'es à côté de la statue de Joan Miro?
Heykeli devirdiler ama şimdi adamı yakalamak zorundalar.
Ils ont eu la statue. Ils doivent attraper l'homme.
Herkes doğru söylüyor. Japonya'daki balayından sonra,
C'est moi, Taani et une vieille statue C'est le parc le plus célèbre du Japon.
Geçen hafta heykelin oradaydı.
la semaine dernière, près de la statue.
Heykelin orada bekliyor.
Près de la statue.
- Gus bir heykeldir.
- Gus est une statue.
Gerçek yüze sahip bir heykele rağmen mi?
Mais c'est une statue avec un vrai visage!
Bu heykelde ölmüş birinin yüzü var!
Cette statue a le visage d'un mort sur elle!
Hastane büyük ihtimal bir gün senin heykelini dikecektir. Arkanda bir "Beni tekmeleyin" yazısıyla.
- L'hôpital t'érigera une statue, avec une cible au cul.
Yeni evsizler barınağını ve Kaptan Çekiç heykelini bizzat belediye başkanı açacak.
Le Maire lui-même inaugurera Ie nouvel abri pour SDF et dévoilera la statue de Capitaine Marteau. C'est le moment d'être SDF.
Birkaç dakika içerisinde Kaptan Çekiç anıtının açılışını yapacağız
nous allons dévoiler la statue. Merci.
Şey, özgürlük heykelinin arka tarafındayım.
Derrière la Statue de la Liberté.
... en dramatik sahne ise Amerikan denizcilerinin, Bağdat şehir merkezindeki Saddam Hüseyin heykelini yıktığı anda yaşandı.
... certaines photos montrant même des Marines dans le centre de Bagdad renversant une statue géante de Saddam Hussein.
Üniversitede bir heykeli ve komşusunun bilardo masasını patlatmış.
Il a fait sauter une statue à la fac et le billard d'un voisin.
Evet, az önce o maymunu dışarıdaki heykele bağladık.
Ouais on a attaché ce crétin à la statue du belvédère.
Umarım heykele öncelikle bir içki ısmarlamışsındır.
J'espère que tu as d'abord offert un verre à la statue, au moins.
Sadece şimdiye kadarki mezarlıkta gösterilen en iyi film olmakla kalmayacak,... üstüne Johnny Ramone'nun görmek için sabırsızlandığım yeni bir heykelini açacaklar.
Pas seulement car c'est le film le plus génial à montrer dans un cimetière, mais aussi parce qu'il y a la statue de Johnny Ramone, que je meurs d'envie de voir.
İsa heykeline vuran sarı ışığı hatırla?
Vous vous souvenez de la lumière autour de la statue du Christ?
Ne heykeli lan, heykele daha var.
Quelle statue imbécile?
Yaşayan bir heykele benzer, başka bir şeye değil
Elle vivra comme une statue.
Davanız incelenirken, tekrar evlenmenize izin vermeyecekmiş.
Il refuse la permission à votre Majesté de se remarier tant que la Curie Papale n'a pas statué sur votre cas.
Katherine'i haklı bulmuşlar.
Ils ont statué en faveur de Catherine.
Bugün sizi buraya çağırdım çünkü yüksek mahkemedekiler davanız için bir karar verdi.
Je vous ai demandé de venir car la cours supreme a statué sur votre cas.
Yönetim krallığın elinde, John.
Le Roi a statué, John.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]