Suratsız translate French
326 parallel translation
Öyle mutluyum ki. Seni bile öpebilirim suratsız çam yarması.
Je suis si heureuse que je pourrais t'embrasser, grande brute!
Bilemezsin, suratsız herif.
Vous seriez surpris, rabat-joie.
"Suratsız herif" dedi.
Il l'a traité de rabat-joie!
Seni suratsız, züppe anarşist!
Sinistre anarchiste!
Suratsız katil Mösyö Durand...
"M. Durand, le meurtrier sans visage".
Kederli Marie! Çok suratsız görünüyor.
- Parfaitement, elle est vide, votre auberge!
Zavallı Fred. Suratsızın teki olduğunu düşünüyorsundur.
Le pauvre, vous devez le trouver lugubre.
Yakışıklı ve suratsız.
les pâlots et les rougeauds.
Suratsız.
Pâlot!
ŞU suratsız şehvet düşkünlerinden, ama 20 yıl boyunca seni düşünerek evlenmedi.
C'est pour toi qu'il est resté veuf pendant 20 ans.
Ayağıma basan o suratsız Cezayirliyi gördünüz mü?
Tu l'as vue me marcher sur le pied?
Adam çok suratsız.
Il n'a pas l'air heureux.
Bay "Suratsız" ve sen.
Monsieur "Sans Visage" et toi.
"Suratsız" ın Illia'yı inciteceğini düşünüyormuş.
II pense que Sans Visage risque de faire mal a lilia.
Yine de, sanırım festivalden sonra, "Suratsız" a bakacağım.
Je pense que j'irai voir Sans Visage après Ie festival.
- Bay Suratsız.
- M. Sans Visage.
Eğer bir kız taşınmak isterse Suratsız başka bir yere taşınmasını engeller.
Et si une fille essaie de déménager, Sans Visage fait en sorte qu'elle ne trouve pas d'autre appartement.
Bununla Suratsız'a karşı direnip savaşabiliriz.
Avec cette réserve, on pourrait s'arrêter et affronter Sans Visage.
- Suratsız için çalışıyor. - Delirdin mi sen?
- II travaille pour Sans Visage.
Az önce seni Suratsız'la gördüğüm doğru değil mi?
Est-ce faux que je viens de te voir avec Sans Visage?
Suratsız'ın parası şu cepteki sarı zarfın içinde.
L'argent de Sans Visage, dans une enveloppe jaune dans cette poche.
Bana verdiğin şu para Suratsız'dan mı geliyor?
- Très bien. L'argent que tu m'as donné vient de Sans Visage?
- Baştan başlayacağım. - Suratsız'dan mı geliyor?
- Je vais commencer par Ie commencement.
Şimdi gidip Bay Suratsız'ı halledelim.
On va aller s'occuper de M. Sans Visage.
Neden Suratsız'ı kurtarmıyorsun?
Tu n'as qu'a sauver Sans Visage.
O suratsız uşaklardan tutarız. Kahvaltıda ekmek ve reçel yeriz, köpek koştururuz.
Et nous pouvons nous payer un de ces valets snobs... des harengs et de la marmelade au petit-déjeuner... les courses de chiens.
- Bana "Hey" deme, suratsız kız.
- Ne me dis pas "salut", vilaine!
Her zaman böyle suratsız değilimdir.
Je m'excuse d'être aussi morbide.
kalabalık arasında suratsız bir oğlu, asırlar boyunca işkence görmüş, genç bir katilin, tatlı bir hamalın suratı,
Un fils, parmi d'autres, qui n'a qu'un visage, tourmenté depuis des siècles, le visage d'un jeune assassin, d'un gentil portefaix,
Hem sinsi, hem sıkıcı, hem suratsız ayrıca kasabadaki her kızla birlikte oldu hepsi bir yana ona âşık değilim!
Il est sournois et embêtant, et c'est un coureur. Et, pour tout dire, je ne l'aime pas!
Siz kızlar suratsız suratsız neye bakıyorsunuz?
Pourquoi vous avez l'air si tristes?
Biraz suratsız değil mi?
Visage étrange n'est-ce pas?
Suratsız herif. Berbat resimlerinden birini bile vermiyor.
Salaud, il me refuse tous ses gribouillages.
Paltolarınızı yaşlı suratsıza verin.
Donnez vos manteaux au vieux grincheux.
- Acımasız ve suratsız görün yeter. - Tamam.
Prends l'air vache et dégoûté, ça ira.
Oxford'da tanıştığı suratsız bir kızmış diye duydum.
Une fille ennuyeuse rencontrée à Oxford.
Çok değişik bir şehir sıradan, suratsız ve itici insanlarla dolu.
C'est une ville très intéressante, avec des gens laids, ordinaires et répugnants.
Hiç suratsız insan görmediniz mi?
Vous n'avez jamais vu des personnes sans visage?
Kahrolası o kadar suratsız ki.
Une gueule d'enterrement!
Suratsız!
Mouflette!
Yanındaki suratsız bıyıklı kim?
Il a dû mourir le sourire aux lèvres.
Suratsızın teki.
Face de lune!
Kendine geldiğinde tam bir suratsız olabiliyorsun.
Ce que tu peux râleur quand tu te laisses aller!
Ancak hırsızlar bu kadar suratsız olabilir.
D'aussi laides têtes ne peuvent appartenir qu'à des bandits.
LaHood! Suratsız herif! Sana gününü göstereceğim!
LaHood... crapaud baveux, je t'ai battu!
İsimsiz, suratsız kişiler!
Des filles sans visage!
Abuk subuk konuşan Enoch ve suratsız Protée ile aynı yerde olmaktan hoşlandığımı mı sanıyorsun?
Si vous croyez que ça m'amuse de bouffer accroupi entre Enoch... qui radote... et Protée qui fait la tête...
Suratsız günlerin sona ermiş midir dersin?
Tu crois que tes jours de flic aigri sont terminés?
Sözde suratsız birisi varmış, ama sadece önemsiz bir ayrıntı.
On s'accroche des fois...
- Suratsız cadı.
- Vieille sorcière insolente.
Bilirsiniz işte, suratsız.
Une tête sans pénis.