English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ S ] / Susan

Susan translate French

6,658 parallel translation
Bayan Susan.
Oh, Mlle Susan.
Peki, Bay Blewett'in söylediği gibi, sizin patronum olarak kaldığınız doğru mu, Bayan Susan?
Eh bien, est-ce vrai, Mlle Susan, ce que M. Blewett dit, que vous serez ma patronne?
Onun niyetini anlayamadım. Fakat o çılgın bir kadındı, Susan.
Je n'ai pas pu connaître ses intentions mais c'était une femme folle, Susan.
Susan, bizi rahatlatacak yol hakkında konuştuğum zamanı hatırlıyor musun?
Susan, tu te souviens quand je t'ai parlé de la façon de nous sortir d'ici?
Söylesene Susan.
Dis-moi, Susan, n'est-ce pas?
Susan'la konuştun mu?
Avez-vous parlé à Susan?
Burası benim evim, Susan!
C'est ma maison, Susan!
Bayan Susan, âşık olduğum bir adamla yatmanın nasıl bir şey olduğunu hiç bilemedim.
Mlle Susan, je n'ai jamais su ce que c'était de m'allonger avec un homme que j'aime.
Kaçma düşünceleriyle kendini yorma, çünkü senin gibi bir ödül için, tatlı Susan kıyamete kadar peşini bırakmam.
Et ne pensez pas à vous échapper, parce-que un trophée comme vous, douce Suzanne... je le poursuivrai jusqu'à la fin des temps.
Susan, tütsülenmiş ringa balıklarım için tüm sabah yatakta bekleyecek miyim?
Susan, vais-je attendre au lit tous les matins mes harengs fumés?
Susan'a orayı kiralayanın kim olduğunu mu bilmek istiyorsun?
Vous voulez savoir qui loue à Susan?
Sensiz olamam, sevgili Susan.
Je ne peux pas vivre sans vous, chère Susan.
Susan, beni dinle.
Susan, écoute-moi.
Özür dilerim, Susan, ama ben böyle hissediyorum.
Je suis désolée Susan, c'est ma façon de voir.
Susan'dan bir e-mail aldım. Flash kullanmamızı istemiyor. Bu yüzden korkarım ki haftasonu çalışmanı isteyebilirim.
Je viens de recevoir un e-mail de Susan, et elle ne veut pas qu'on utilise Flash... donc j'aurais peut-être besoin que tu bosses ce week-end, j'en ai peur.
Timmy başımın belası, 12 yaşında. Ve Susan da 10 yaşında.
Timmy est mon point de repère et il a 12 ans, et Susan a 10 ans.
Eşi Susan ile birlikte dört çocuk ve dokuz torun sahibi olmuşlar.
Lui et sa femme Susan avaient quatre enfants, neuf petits-enfants.
Eddie Alan Fornum'un 26 Mayıs 1999 tarihinde,... hem Lynn Gore'u, hem de Susan Henning'i öldürdüğü göz önüne alındığında,... ve Eddie Alan Fornum'un ve Eddie Alan Fornum'un adı geçen iki kişinin ölümünden,
"Alors que Eddie Alan Fornum, le 26 mai 1999, " a tué Lynn Gore et Susan Henning, " et que Eddie Alan Fornum...
Susan?
Susan?
Susan, seni tekrar görmek çok güzeldi.
Susan, c'était agréable de vous revoir.
Susan Mason.
Susan Mason.
Merhabalar Susan.
Bonjour, Susan.
Adım Susan değil, Sue...
Mon nom n'est pas Susan, c'est Sue...
Ev, Emlak Şirketi aracılığıyla Susan Roberts tarafından kiralanmış.
Susan Roberts, expert-comptable avec Brown et Getz, à Annandale.
Susan, Behrouz'u parka götürmemi ister misin?
Susan, est-ce que tu voudrais que j'emmène Behrouz au parc?
Susan'ı unutmasına yardımcı olalım.
On va t'aider à oublier Susan. - Sara.
- Hâlâ Susan'la birlikte misin?
- Toujours avec Susan?
Benim DBS'm sadece bir halüsinasyon ama Susan Vetter'inki gerçek.
Mon DBS est juste une hallucination, mais Susan Vetter est... est réelle.
Susan Vetter şu an minimal bilinç halinde komada değil.
Susan Vetter est dans un état de conscience minimal, pas dans le coma.
Hadi Susan.
Allez, Susan.
Susan, beni duyabiliyor musun?
Susan, vous m'entendez?
- Susan Evelyn Vetter.
Susan Evelyn Vetter.
- Sakın bana sakin ol deme.
Je croyais que tu avais étaient mon DBS. Susan, calme-toi. Ne me dis pas de me calmer!
Üzgünüm Susan.
Je suis navré, Susan.
Susan'ın DBS seviyesinin de Sario'nunki gibi arttığını düşünüyorum.
Donc je devine que les niveaux du DBS de Susan ont augmenté comme ceux de Sario.
Ama Susan hastaneye geldiği zaman DBS'si kapalıydı.
Quand Susan est allée à l'hôpital, son DBS était éteint.
Artık her ne olduysa, Susan onu ittiğini itiraf etti yani Singh'i serbest bırakmalısın.
Quoi qu'il se soit passé, Susan a admis l'avoir poussé donc on peut laisser tomber l'histoire de Singh.
Yine de Susan'ın DBS'siyle oynandığını ispatlayabiliriz.
Nous pouvons toujours prouver que le DBS a été trafiqué.
Cihazda çalışan son program ve Susan Vetter'in DBS'sine göre ayarlanmış.
C'était le dernier programme lancé sur l'appareil et... Il était synchronisé avec le code du DBS de Susan Vetter. Super.
Susan Vetter'in DBS'sini kimin kapattığını bulmaya çalışıyordun.
Vous avez essayez de découvrir qui avait rallumé le DBS de Susan.
Susan Vetter kriz ve çok sayıda kesik için tedavi edildi. Hepsi de keski olmayan bir cisimle kafasının arkasına aldığı darbeden dolayı oluşmuş.
Susan Vetter... était traitée pour des crises et des lacérations multiples toutes causées par un traumatisme à l'arrière de la tête.
- Hastaneye gittiğimiz zaman Tess Susan'a bir kez bile bakmadı.
Quand nous étions à l'hôpital, Tess n'a pas regardé Susan... pas une seule fois.
Ama bir süre sonra karısının, Susan'ın titremeleri ağırlaştı.
Mais après un moment, sa femme Susan tremblait et n'était pas bien.
Ama sonra Susan DBS taktırdı ve titremeleri geçti.
Mais après Susan a eu le DBS et les tremblements ont cessé.
O zaman mı Susan Vetter, hakkında bir şey yapmaya karar verdin?
Et ça quand vous avez décidé de faire quelque chose pour Susan Vetter.
Susan gitseydi, Randall ile gerçek bir hayatınız olabilirdi...
Avec Susan partie, vous et Randall pourriez avoir une vraie vie ensemble...
Bu yüzden Susan'ın cihazını bozuk gibi gösterecek bir plan yaptın.
Donc vous avez mis au point un plan pour faire croire que l'appareillage de Susan était défectueux.
Ona saldırmanın, doktorun Susan'ın DBS'sini de çıkarmak istemesine neden olacağını hiç düşünmemiştin.
Vous n'auriez jamais pensé que votre attaque sur lui aurait pu emmener le médecin à enlever aussi le DBS de Susan.
- Susan, sakin ol.
Susan, calme toi.
Long Susan seni kovmuştu.
Susan vous a jeté.
- Evet, ben Majid. Sen de Susan olmalısın.
Et vous devez être Susan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]