Sözgelimi translate French
35 parallel translation
Ne kadar iyi biri olursa olsun, bir erkekten kolaylıkla vazgeçebilir, ve sözgelimi, daha çekici bir erkeğe kapılabilirler.
Elles peuvent nous abandonner pour quelqu'un d'inférieur à nous. S'il est plus... disons, attirant.
Bir küçük kasabada ev tutabilir, sözgelimi, New Jersey'de...
ou louer une maison
Buluşsak mı, sözgelimi Cuma günü?
Revoyons-nous vendredi.
Sözgelimi şu adam, Ashley-Pitt.
Ashley-Pitt, par exemple.
Bak, bir erkek hep bir eştir, bir babadır, ve aynı zamanda başka bir şeydir, sözgelimi doktordur.
Écoute, un homme est toujours un mari, un père et autre chose, comme un docteur.
Bize karsi çok iyi davrandiniz. Size konukseverliginiz için, sözgelimi, 40 dolar ödememize izin vermenizi isterim.
Vous avez été très serviable, je tiens à vous donner 40 dollars pour votre hospitalité.
Sözgelimi, bir soruşturmadan alındığımda, birinin baskı yaptığını düşünüyorum.
Quand on m'enlève une affaire, je me dis que quelqu'un a fait pression.
Bir katil gibi, sözgelimi.
Comme un meurtrier, par exemple?
Para cezalarımı ödüyorum, sözgelimi...
Je dois tout donner à maman...
Sözgelimi, bu sabah, efendim.
Prenez ce matin, par exemple.
Çünkü bu sayede ihtiyar adam ne zaman bir suikastçısını göreve göndermek istese sözgelimi bir prensi öldürtmek için bu gençlerden birini çağırır ve derdi ki...
Ainsi, lorsque le vieil homme décidait d'envoyer un de ses assassins en mission, comme pour tuer un prince, il le faisait chercher et disait :
Sözgelimi güneyde kuytu kiliseler vardır.
Dans le sud, il y a de belles églises anciennes, en adobe.
O... Sözgelimi, erkeklerin çekici bulacakları türden bir kadın olduğunu düşünüyor musun?
Est-ce que tu crois que les hommes la trouvaient séduisante?
Ah, sözgelimi, yeğeninizin kırmızı otomobili.
La voiture accidentée de votre neveu.
Sözgelimi, benim babam şarap üreticisi idi, ben ise hayatımda yanlışlık dışında hiç üzüm çiğnemedim.
Mon père était vigneron mais je n'en ai jamais pressé une goutte.
Sözgelimi, ailede alışveriş yapan kişi sensin.
Par exemple : C'est vous qui faites les courses.
Şey, sözgelimi, şu üzücü, karışık küçük notu anımsıyor musun? Bay Dudek sizin kapınızın altından içeri ittirmişti.
- Vous vous souvenez du triste petit mot que M. Dudek a glissé sous votre porte?
Sözgelimi, Habib'in New York'ta hiç kalmak niyetinde olmadığı bir otel odası ayırttığını nasıl açıklarsın?
Pourquoi Habib aurait-il réservé une chambre à New York où il n'est pas allé?
Sözgelimi, kendi adına bir iş yapmaya kalkışmış mı?
Peut-être s'est-il mis à son compte?
Amacımız, Genesis aygıtını önceden belirlenmiş, sözgelimi ay gibi yaşam ortamı olmayan bir zemine yerleştirmek.
Nous avons l'intention de démarrer Genèse... sur un terrain dépourvu de toute forme de vie... par exemple la lune ou autre planète morte.
Onu belki biri bıraktı, ya da belki kurbanın cebinden düştü, sanki biri cesedi taşırken olduğu gibi, bir arabadan sözgelimi.
On a dû le laisser tomber. Ou alors il est tombé de la poche de la victime alors qu'on sortait le corps d'une voiture...
Fakat, sözgelimi, şu dondurmalı soda bardağını alın.
Par exemple... Regardez ces coupes de glace.
Sözgelimi, oradaki şey nedir?
Par exemple... Qu'est-ce que c'est que ça?
Sözgelimi, şu var.
J'ai aussi ceci.
Sözgelimi, vites kolu gibi. Hayır, biz hiçbir şeye dokunmadık.
- Au levier de vitesses?
Bu nedenle sözgelimi % 8 faizle borç verdiklerinde yıllık kazançları % 8 değil, % 80 olur.
C'est pourquoi ils s'enrichissent, en chargant disont un interet de 8 %, Ce n'est pas vraiment un profit de 8 %.
Sözgelimi bir sünnet kadar yaygın değil.
Ce n'est pas aussi courant que... la circoncision.
Sözgelimi, buraya ne kadar insan göç etmiş? Geçmişlerinde neler var?
Par exemple, combien de gens se sont installés ici et d'où viennent-ils?
Sözgelimi çekici insanlara karşı daha sempatik yaklaşıyorlar.
Par exemple, savais-tu qu'ils sont plus indulgents envers quelqu'un de beau?
İnsan çıplaksa, sözgelimi, böyle şeyler için... bir mahremiyeti olsun ister.
Si quelqu'un était nu, disons, ce serait mieux d'être tranquille dehors pour faire ça.
- Muamelesel mi? - Sözgelimi, elektroşok tiksindirme terapisi. Veya hormonal yeniden dengeleyeci prosedürler.
- Des électrochocs contre l'aversion... ou une procédure de rééquilibrement hormonal.
Görgü tanıklarının beyanları, sözgelimi, bir dayanak noktası oluşturur.
Par exemple, des témoins oculaires, ça fait un point.
Sözgelimi, haşarı bir oğlunuz var ve siz çamaşır falan yıkarken sizi üst kata ulaşamadan ansızın kilitleyebilir.
Disons que vous faites la lessive, un sale type pourrait vous assommer avant que vous n'arriviez à l'étage.
Çok fazla düşmanı var, sözgelimi biri olabilir. - Ev sahibi
Il a tellement d'ennemis, le choix est difficile.
Sözgelimi, sadece şunların hepsi ve sadece bunların hepsi.
Pour exemple, juste... Tout ça et juste tout ça.