Tanıdın mı translate French
6,661 parallel translation
Aynen, onu bir kere tanıdın mı çok iyidir.
- Drôle. - Quand on apprend à le connaître.
Bu tanıdığınız insan formlarına gönderdiğiniz kapsülü aldığımızı söylemek için büründük. Ve teklif ettiğiniz düşmanca meydan okumayı da anladık.
Nous prenons une forme terrestre pour accuser réception de votre vaisseau et du défi qu'il contient.
İçinizdeki güzelliği ortaya çıkarabilecek özel bir canavarla tanışmaya hazır mısınız?
Êtes-vous prêtes à rencontrer une bête d'un genre unique, capable de saisir toute la beauté qui est en vous?
Baştan çıkartıcı bir "sus" tan anlamaz mısın sen?
Quelle part d'un chut séduisant ne comprends-tu pas?
Başarımın anahtarı yetenekli insanları tanımlamam ve onların eforlarını...
La clé de mon succès est d'identifier les talents dans les individus
Tanıdığın biri var mı?
Tu reconnais quelqu'un?
Onu hastaneye götür ve beni tanıdığını unut.
Emmenez-la à l'hôpital, oubliez de m'avoir jamais connu.
Aslına bakarsan tanıdığım hiç kimseye benzemiyor.
Le fait est, il n'est pas comme les autres hommes que j'ai connu.
Tanıdığını sanıyorsun ama tanımıyorsun.
Tu crois que si, mais c'est faux.
Doktor Dreimann, sanki yengemi tanıyor gibi konuştunuz ama tanımıyorsunuz ve şunu söyleyebilirim ki bugünkü kararınızı duysaydı, "Avusturyalıyım" demeye utanırdı.
Dr Dreimann, vous parlez comme si vous connaissiez ma tante, mais vous ne la connaissez pas, et je peux vous dire dès maintenant, que ce que vous avez décidé aujourd'hui lui ferait honte d'être Autrichienne.
Bay Schoenberg, size de aynı fırsat verildi ama iddianızın tanıtıcı noktalarını sözlü sunmayı da tercih ettiniz.
M. Schoenberg, vous aussi, avez eu l'opportunité de le faire, mais vous avez choisi de présenter des points d'introduction dans votre argumentation orale. Aussi...
Tanıdığım tek kadın tesisatçı benim.
La seule femme plombier, c'est moi.
Betty Karaoğlan'ın oğluyla tanıştığım için çok mutluyum.
Ravi d'avoir pu rencontrer le fils de Betty Dunson.
İçini dışını bilme anlamında tanımak mı?
"Connaissez"? Au sens biblique du terme?
Ama 20 dakika sonra hemen buradaki yatakta, içini dışını bilme anlamında tanımış oldum.
Et 20 minutes plus tard, je l'ai connu au sens biblique sur ce lit.
Bu tırabzanın üzerinde içini dışını bilme anlamında ikinci kez bir daha tanıdım.
Et je l'ai connu, au sens biblique, deux fois sur cette rambarde.
Amuda kalkmışken, bir kere de o yaslandığın şifonyerin üstünde tanıdım.
Et en faisant le poirier sur cette commode contre laquelle tu te trouves.
Tanrı istiridye ve elmayı yarattı diyen, ve bana şef olma şansını tanıyan... akıl hocam Jean Luc'du.
Jean Luc, mon mentor... le gars qui m'a donné la chance d'être chef... m'a dit que c'était Dieu qui avait créé les huîtres et les pommes.
Tanıdığım en hoş oğlansın sen.
Le plus gentil garçon que je connaisse.
Sonunda biriyle tanışınca bıdı bıdı mı yapıyorsun? Hayır, haklısın.
J'ai enfin rencontré quelqu'un et ça t'emmerde?
Ve öyle inanıyorum ki, adil bir mahkeme, tanım gereği hak eden herkese temel insan haklarını sağlamalıdır.
Je crois qu'un tribunal juste doit, par définition, reconnaître les droits de la personne de tous ceux qui les méritent
Bardaydım, bir kızla tanışmıştım. Adamın biri kızın önünde bana sataşmıştı.
J'étais dans un bar, j'ai rencontré une fille, et un gars m'a agressé à cause d'elle.
Notunda beni tanıdığını söylemişsin ama ben seni tanımıyorum.
Vous dites me connaître, mais pas le contraire.
Wiggles'ın üç üyesiyle tanışmış olmama rağmen, tanıdığım en yetenekli insansın...
Je connais personne qui a ton talent. Pourtant, j'ai connu trois Wiggles.
Sınıfta birileriyle tanışmadın mı?
Tu t'es pas fait d'amis en cours?
Tanıdığım bütün zenginlerin kapısını çoktan çaldım.
J'ai déjà demandé à tous les riches que je connaissais.
New York eskiden tanıdığım New York değil
New York n'est plus comme avant.
Beni tanıdınız mı?
Vous ne me reconnaissez pas?
Bu benim tanıdığım Zoe değil.
- Ce n'est plus Zoe...
Evet, David'i tanıdım tanıyalı o da tüm hayatını buna vermiştir, bu yüzden...
- Eh bien, David a toujours rêvé de faire ça. J'ai confiance en lui.
Nancy, bugün randevulummuşsun gibi davranmana çok mutlu oldum çünkü öyle davranmamış olsaydın o zaman o harika seks teorilerini duyamazdım ya da dişlerinin arasındaki jalapeño biberini çıkarmaya çalışışına ve içgüdüsel davranan itfaiyeci kadın hünerlerine tanık olamazdım.
Je suis heureux que tu te sois fait passer pour mon vrai rencard, car, si tu ne l'avais pas fait, je n'aurais jamais rien su de tes incroyables théories sur le sexe... je ne t'aurais jamais vu essayer d'extirper un piment de tes dents ou être témoin de tes compétences instinctives de pompier.
Şu ana kadar tanıdığın en yanında duran insan olacağım.
Je serai la personne la plus ressaisie que tu connaisses.
Takımında bu astımlı Minik Kuş'tan başka biri var mı?
Vous n'auriez pas quelqu'un d'autre pour remplacer ce Big Bird asthmatique?
Sonra dedim ki "hey, zaman makinesi olan bir tanıdığın var mı?" O da "tabii" dedi.
Je voulais trouver machine à voyager dans le temps.
Evet, ve tanıdığım herkes kadın, erkek, çocuk, kayak gözlüklü evsiz adam,... hepsi partiye geliyor.
Et tous ceux que je connais, hommes, femmes, enfants, sans-abri à lunettes de ski, ils viennent tous à la fête.
- Evet. Xander, seni baba olarak tanıdığım son 8 senede beni bir kez olsun çocuklarının dahil olduğu bir etkinliğe davet etmedin.
Xander, ça fait huit ans que t'es père et c'est la première fois que tu m'invites à l'anniversaire d'un de tes enfants.
- Tanıdığım en kötü iş adamısın.
- Toi, t'es vraiment pas doué pour les affaires.
Ben... Bir zamanlar tanıdığım bir kadın hakkında rüya gördüm.
J'ai... eu un rêve sur une femme que j'ai connu autrefois.
Ama sen tanıdığım en cesur kızsın.
Mais tu es la plus brave petite fille, que je connaisse.
Tanrım! Angela! John, o yüz tanıdığın biri.
Le visage, c'est quelqu'un que vous connaissez.
Onu tanıdığımı sanıyordum. Hatta tanıdığıma emindim ama sadece bir reklammış.
Je pensais la connaître, j'en étais sûr, et ce n'est qu'une pub.
Phoenix SWAT Ekibi'nde tanıdığın var mı Kate?
Hé, Kate. T'as des amis du SWAT à Phoenix?
Bak, şimdi sizi biraz yanlız bırakacağım, tamam mı? Siz biraz birbirinizi tanıyın. - İşiniz bitince beni bulun, tamam mı?
Je vais vous laisser un peu d'espace, comme ça vous apprendrez à vous connaitre.
Vay canına, sen tanıdığım bir siyah adamsın.
J'en étais sûr, j'te connais le noir.
Ne yazık ki çok iyi tanıdığım bir adamın yetkisi altındaki yer!
La province d'un homme que je connais malheureusement que trop bien.
Randall'ı tanıdığınıza göre sanırım buna kendiniz cevap verebilirsiniz.
Vous connaissez Randall. Vous pouvez répondre à ça.
Tanıdığım birini nasıl sevebilirim?
Être avec quelqu'un que je n'aime pas...
Tanımadığım bir kızın yanına gidip "Selam, hadi dışarı çıkalım." dedim.
Aller voir une inconnue et lui dire : "Salut, si on sortait ensemble?"
Pekâlâ, bir kaç kişi onu tanıdığını söyledi?
On m'a dit que tu le connaissais.
Darağacının önünde, kafasında başlık boynunda halat varken, ona bir şans tanıyacağım. Eğer kabul ederse o kadından uzak duracak.
Quand il sera sur l'échafaud, sac sur la tête, corde au cou, je lui proposerai d'être gracié s'il accepte de vivre sans cette femme.
Beni tanıdığını mı zannediyorsun?
Tu penses me connaitre?