Tasın translate French
28,267 parallel translation
Güvenli bir şekilde Kansas'tasın, Dorothy.
Tu es de retour au Kansas, en sécurité, Dorothy.
Atınızı, tasınızı, tarağınızı, ne varsa toplayın! Harekete geçiyoruz!
Préparez vos chevaux, vos couteaux et vos fusils.
Wayward Pines'tasınız.
Vous êtes à Wayward Pines.
Sophie, Umarım taşıyıcın olmam için beni düşünmüyorsun
J'espère que tu ne penses pas à moi pour être ta mère porteuse.
PEki, benim de kendi doğrularımı seçmeyi ve doğrularımın bana nasıl hissettirdiğini biliyorum evet, fakat bu bir milyon kaybetmen gibi bir şey değil ve babanın hapse girip benim yanıma taşınmak zorunda kalman kadar değil ve ben Rachel Mooney'ten daha zorbayım
Mais c'est pas comme si t'avais perdu un milliard de dollars, que ton père soit en prison et que tu aies du emménager avec moi. Et je suis une plus grosse brute que Rachel Mooney.
Sophie, sıradaki olası taşıyıcınla tanışmaya hazır mısın?
T'es prête à rencontrer la prochaine potentielle mère porteuse?
HEr türlü bir şey taşıyorsun iyi oldu bebeğimizin bu saç rengini taşımasını istemiyorum.
Tu portes des trucs de toute façon. C'est pas grave. Je ne veux pas que notre bébé ait cette couleur de cheveux.
Sophie, İşte teselli gnocchin ( italyan yemeği ), Taşıyıcı olacak kimseyi bulamadığın için.
Voici tes gnocchis de consolation, car personne ne veut tomber enceinte.
Ben taşıyıcı olacağım ama eğer hamilelik göğüslerim bir sokak lambasını patlatırsa sen karşılarsın
Je serai la mère porteuse, mais si mes seins de grossesse renversent un lampadaire, c'est pour ta poire.
Taşınmam gerekmiyor, Cameron'da da sorun yok.
Je n'ai pas besoin de déménager, et Cameron est super.
Kaynanam bize taşınıyor...
Il y a ma belle-mère qui rapplique...
Öyleyse kendini koruma antrenmanlarını ileri seviyeye taşımalısın.
Alors tu devrais augmenter le niveau de tes entraînements de défenses.
Bir kere işaretlendin mi dünyanın sonuna kadar peşine düşer ta ki ruhun o taşın içine girene kadar.
Une fois marqué, elle te chasse jusqu'au bout du monde, jusqu'au retour de ton âme dans la pierre.
Bu taşın içinde sizi hangi cehennem bekliyor bilmiyorum ama beni soktuğun cehennemden daha kötü olamazlar.
J'ignore quel enfer vous attend dans cette pierre, mais ça ne peut pas être pire que celui que vous m'avez faire vivre.
Düşündüm ki aylardır içinde iki can taşıyorsun taşımayı istemediğin canları Ric'in hayatını değiştirecek canları.
J'ai réalisé que t'avais deux vies en toi depuis des mois, des vies que t'as pas demandées, qui bouleverseront l'avenir de Ric.
Annesinin adını taşıyor.
En l'honneur de leur mère.
Annenin adını taşıyor.
En l'honneur de ta mère.
Sırf Gracie babasız kalmasın diye, her şeyi bırakıp Hawaii'ye taşındın.
Tu as tout quitté et tu as déménagé à Hawaii pour que Gracie ait un père dans sa vie.
- Taşınmışsın.
- Je vois que vous êtes installée.
Evet, ben oradan ayrılmadan bir yıl önce taşınmıştınız.
Vous avez emménagé avec lui un an avant que je parte.
Trent'in taşınmasının sebebi bizim hatamız.
C'est de notre faute si Trent a déménagé.
Uyku ihtiyacımı azaltma potansiyeli taşıyor. - Alır mısın?
Il est probable qu'il réduira mon besoin de sommeil.
Vietnam'daki saldırının ardından geçen saate bakılırsa, ve takip ettiğimiz üç gemiden biriyle taşındıklarını varsayarsak, arama bölgemiz bu kadar.
À partir du moment de l'attaque, et en supposant qu'ils ont été transportés par l'un des trois bateaux qu'on a traqués, voici la zone de recherche.
Sallanarak yürümekten fazlasını başarabilirsiniz.
Je suis sûre que vous êtes plus que des tas de chairs inutiles.
# Bir yığın aptal kediyle #
♪ Avec un tas de fichus chats ♪
Bu torbacı çocukların cep dolusu Lucky U taşımasını açıklıyor.
Cela expliquerait les revendeurs qui finissent dans nos tiroirs avec les poches pleines de Lucky U.
Cenaze arabasını arka kapısına çekip istediği şeyi içeri yada dışarı taşır.
Il peut faire sortir un corbillard par la porte de derrière, et faire entrer ou sortir ce qu'il veut.
Soruşturduğumuz kurbanların bazı kişisel özelliklerini taşıyor.
Elle prend les traits de personnalité des victimes sur lesquelles on enquête.
- Güvenlikli ve kameralı bir yere taşın.
Dans un immeuble avec un concierge et des caméras de sécurité.
Chief'e söyle cenaze aracının bunu taşıyabileceğinden emin olsun.
Va dire à Chief de vérifier que le corbillard puisse le transporter.
Paris'e taşınma planınız var mıydı?
Des plans pour partir à Paris?
Leslie ölünce Paris'e taşınacaktınız.
Sans Leslie, vous pouvez déménager à Paris.
Bulacağın ipuçları senden ürktüğüm kadar dünyayı sarsabilir.
J'ai été surpris par ça, les indices que vous trouvez ferait mieux d'être des tas de terre.
Çünkü mobilyaları bana yalnız başıma taşıttın.
Car je me suis occupé des meubles tout seul.
Peng'in füzelerini taşıdığını söyleseydin tuzağa düşmemiş olacaktık.
Si tu m'avais dit que Peng bougeait ses missiles, on serait pas tombé dans un piège!
Yoksa yatak odasına mı taşındın?
Où es-tu passé dans la royale?
Ne zaman taşınacaksın?
Et quand pense-tu déménager?
Çoktan bir daire buldum bile. Birkaç güne taşınırım.
En fait, j'ai déjà trouvé un appartement donc, dans quelques jours.
Ah be, taşınıp annenle ilgilenmemi istediğinde iki sene burada kalacağım kimin aklına gelirdi?
Qui aurait cru quand tu m'a demandé de m'occuper de ta mère que je serais encore là 2 ans après?
Yetişkin bir adam kendi dairesine taşınıyor yani.
Oui, un adulte déménageant dans son appartement.
Yani ilk taşındığımda ben de hepinizin odasını karıştırdım. - Pardon?
Je veux dire, j'ai fouillé vos affaires aussi quand je suis arrivée.
Lousiana's Gray takımının Kat-5'i olan hibrit Ford Escape kalabalıktan ayrıldı ve 16 tonluk yük taşıyıcısı TerraMax pisti bitirme amacıyla kapıdan çıktı.
Kat 5, la Ford Escape hybride de la Gray Team de Louisiane, a littéralement foncé à travers la foule, et Terra Max, le transporteur de cargaison de 16 tonnes, a démarré à fond la caisse, déterminé à finir la course.
Taşınacak paramız yoktu.
On n'avait pas les moyens de déménager.
Bu ofisi sevdim, niye taşınıyorsun?
J'aime ce bureau. Pourquoi tu déménages?
Daha sonraki kıtası folk müziğe doğru kayıyor ve nakarata giriyor. Bakın, alternatif pop olduğu açıkça görünüyor.
Et puis ça part dans le folk avec la rime, et le refrain, c'est clairement de la pop indépendante.
AVUKAT : Önceki ifadende ne dediğini hatırlıyor musun? Audrie'yi üst kata taşımışsın.
Vous rappelez-vous m'avoir dit dans votre précédente déposition avoir porté Audrie à l'étage?
Şimdi nihayet Florida'ya taşınıyoruz.
Là, on déménage enfin en Floride.
Bu Josie annelerinin adını taşıyor.
Voici Josie, en l'honneur de leur mère.
Bu da Elizabeth annenin adını taşıyor.
Voilà Elizabeth, en l'honneur de ta mère.
Dallas'a taşınıyorum.
Je déménage à Dallas.
Oscar, Phoenix taşını ararken oraya gitmişti.
Oscar y a été quand il était pourchassé par la pierre de Phoenix. Dis lui juste de tout remballer et de ramener sa tronche en Virginie pour un amas de brave type appelé l'Arsenal. Bien.