Tavern translate French
97 parallel translation
Bu gece saat 7,00'de Southside Tavern'de buluşalım.
Rejoins-moi à la Taverne Southside à 19 h, ce soir.
Southside Tavern.
A la Taverne Southside.
Saat yedi. Southside Tavern.
19 h, à la Taverne Southside.
7,30'a kadar Southside Tavern'deydin.
Tu es restée à la Taverne Southside jusqu'à 19h30.
Bana White Tavern marka viski, bir bardak, biraz da buz getir.
Un whisky White Tavern, un verre et des glaçons.
Bir zamanlar sizin de gece kasiyerliği yaptığınızı düşündüğüm Dost Pubında çalışan.
Le barman du Friendly Tavern... où vous étiez autrefois caissier, le soir, je crois.
Gene parti var mı?
Encore à Tavern-On-The-Green?
- Jimmy'nin tavernasına giden kartonları kontrol ettim.
- Les cartons de Jimmy's Tavern.
J.E.B. Stuart Yellow Tavern mücadelesinde ölümcül şekilde yaralandı ve 12 Mayıs 1864'te Richmond'da öldü. Harrison savaştan ve cezadan kurtuldu.
Jeb Stuart fut blessé mortellement à la bataille de Yellow Tavern et mourut le 12 mai 1864 à Richmond.
Slippery'nin Tavernası.
A Slippery's Tavern.
Yakışıklı Hans tam da Slippery'nin Bar'ına göre!
Hans le Beau ira très bien A Slippery's Tavern!
Uzun zamandır, tattığım en iyi Toffa birasını burada tavern satıyor.
Cette taverne sert la meilleure bière de Toffa qui soit.
Belki de seni Tavern on the Green'e yollarlar.
T'iras peut-être â la Taverne du Green.
Tavern on the Green'de yumurta ve greyfurt yiyorum.
Je mangerai des oeufs et des pamplemousses â la Taverne du Green.
"Mutlu Tavernanın" sahibine de söylediğim buydu.
C'est ce que j'ai dit au propriétaire de la Happy Tavern.
Ne vardı? Sayende Tavern Green'deki rezervasyonuma geç kalıyorum.
Tu me retardes, j'ai une table à la Tavern on the Green.
Sugar Hill Tavern'e beni sürükledikten sonra, hatırladın mı?
Après que tu m'as traîné au Sugar Hill, souviens-toi.
Buradan birkaç sokak aşağıdaki PJ'in Tavernası'nda biri otomatik bir silah sallamış.
Chez P.J.'s Tavern, ils ont arrêté un type avec une arme automatique.
- Lakeside Taverna'da.
- A la Lakeside Tavern.
İş çıkışı Belleville Tavern'e gittim.
Je suis allé au bar de Belleville après le boulot.
- Philadelphia Meyhanesi.
- Tun Tavern, à Philadelphie.
Jones Barı'nda ayın ilk perşembesinde.
C'est à la Jones Tavern, tous les premiers jeudis du mois.
Schnitzengiggle tavernası.
Schnitzengiggle Tavern, bonjour.
Tavern on the Green'de öğle yemeği.
Déjeuner à la "Taverne sur le green".
- Henüz değil. Williams Bar'ına gidin, size bir zarf verecek.
Y a une enveloppe à récupérer à la Williams Tavern.
Williams'ın Bar'ını biraz dağıtın, beni yine atlatıyor.
Ce connard de la William's Tavern remet ça.
- Kendi barımda, Del'in Meyhanesi.
- À mon bar, le Del's Tavern. - Jusqu'à quand?
Carris, Del'in Meyhanesi'ndeymiş.
Carris était au Del's Tavern.
30 sene önce iki çocuk babası bir adam akşam 7'yle 10 arasında ağır bir cisimle dövülerek öldürüldü. Murphy'nin Meyhanesi'nin tuvaletinde.
Il y a 30 ans, un père de deux enfants a été tabassé entre 19 et 22 h dans les toilettes du Murphy's Tavern.
Teaneck Lokantası'na ne dersin?
Alors? Teaneck Tavern?
Tavern on the Green'de öğle yemeği yiyordum ve birden İsveçli bir süper modelle konuşmaya başladım.
Je mangeais à la Taverne des Légumes, J'ai commencé à parler à cette top model suédoise,
Mick'in son maçı, öldürülmeden 10 gün önceydi ; "Sweet" Sil Tavern'e karşı.
Le dernier match de Mick a eu lieu 10 jours avant sa mort, c'était contre "Sweet" Sil Tavern.
Mick, ölmeden 10 gün önce güreşi bırakmıştı, Sil Tavern ile olan maçından sonra.
Mick a arrêté le catch dix jours avant sa mort, après son match contre Sil Tavern.
Güreşçiler Sil Tavern karşısında... kaybedince onur duyardı.
Les hommes sont honorés de perdre contre Sil Tavern.
Sissy Sil Tavern gibi serserileri yok etmek.
écraser des ringards comme cette poule mouillée de Sil Tavern.
Ve, Sil Tavern denen adama gönderirdim, İyi mallarıyla ünlüdür.
Et je l'aurais envoyée à ce gars, Sil Tavern, connu pour aimer les belles choses.
"Sweet" Sil Tavern.
"Sweet" Sil Tavern.
Yeni WIC şampiyonu... "Sweet" Sil Tavern!
Le nouveau champion WIC... est "Sweet" Sil Tavern!
- Nerede çalışıyorsun? Beyaz At Meyhanesi * nde mi?
Vous travaillez au White Horse Tavern?
Bugün saat 2'de Old Duke Barı'nda önceden planlanmış bir randevumuz var.
Nous avons rendez-vous aujourd'hui à 14 h au Old Duke Tavern.
Tavern on the Green.
La Taverne.
Tavern on the Green mi?
La Taverne?
Tavern'dekilerle pazarlık edip planınızı yeniden paylaşmanız için ikna ettim.
J'ai négocié avec "La Taverne" et je les ai persuadés de reconsidérer votre proposition.
Van Gundy Tavern'a çoktan geldi mi?
Van Gundy est déjà à la Taverne?
Tavern şu an satılık değil.
La Taverne n'est pas à vendre pour le moment.
Bay Popper, Tavern'ı satmam için beni ikna etmeye çalışıyorsanız maalesef vaktinizi boşa harcıyorsunuz.
M. Popper, si vous essayez de me convaincre de vendre la Taverne, j'ai peur que vous perdiez votre temps.
Tavern'dan bahsetmeyelim çünkü o yüzden gelmedim.
Ne parlons pas de la Taverne, je ne suis pas ici pour ça.
Devamlı ağlıyor.
Après les essais demain, l'équipe va au White Horse Tavern.
Meimei, hisleri hakkında bana çok şey anlattı.
Le jour suivant, la Happy Tavern était fermée. Et soudain, ce fut comme si rien de tout ça n'était arrivé.
O kimseyi sevmiyor. O kimseyi sevmiyor.
Pas de Happy Tavern...
Coynes'in Bar'ına ne oldu?
Et la Coynes Tavern?