Tennis translate French
2,166 parallel translation
Bebeğim? Beni sonra ara bu evin havuzu ve tenis sahası var.
Rappelle moi, mais cette maison possède une piscine et un court de tennis.
- Tenisçiye mi benziyorum?
À jouer au tennis?
Tamam.. İlki 4 yatak odalı, 3 banyolu, tenis kortu...
Le premier dispose de 4 chambres, 3 salles de bain, une piscine, un sauna et un court de tennis.
Teşekkür ederim. Tenis için ve dışarı çıkardığın için teşekkür ederim.
Mais je te remercie... pour le tennis et pour la virée.
Önemli değil. Tenise her zaman varım.
Le tennis, quand tu veux.
Tenis oynadığını bilseydim, o evlilik belgesini asla imzalamazdım!
Si j'avais su que tu jouais au tennis, jamais je n'aurais signé mon acte de mariage!
Çok değil ama yine de buraya tişört ve spor ayakkabısı yapmaya gelen şirketleri kızdırmaya yeterli.
C'est peu, mais assez pour irriter les multinationales venues ici fabriquer t-shirts et tennis.
Tenis kortunu rezerve ettirdi, anne.
II a réservé un court de tennis.
Tenis oynamaya gideceğiz anne.
On va jouer au tennis.
Tenis ayakkabılarımızı birbirlerine bağlayıp telefon tellerinden sarkıtabiliriz.
On pourrait attacher nos tennis et les lancer sur des fils électriques.
Arkadaşım Viv'in tenis dirseğini tek vizitede tedavi etti.
Mon amie Viv - il a soigné son tennis elbow et sa costipation en une visite.
Ancak kalın kafalıysan ve tipin bir Mack kamyonu tarafından öpülmüşe benziyorsa arkana yaslanıp hayatın tadını tenis maçı izler gibi çıkartabilirsin.
Alors que... si tu es un petit gros et que ta tête a l'air d'avoir embrassé... un camion, tu peux te détendre et apprécier la vie... comme un match de tennis.
Bugün spor ayakkabılarım yanımda değil.
- J'ai pas mes tennis.
Tenis kampında.
J'étais en stage de tennis.
Violet'ın Roger Federer ile özel dersi var.
Violet prend aussi des cours de tennis avec Roger Federer.
Her zaman çok iyi kriket oynamışımdır.
J'ai toujours été bon au tennis.
Evli misiniz bilmiyorum ama eşim gezmeyi sever ve gey restoranlarına ya da Buckles and Boas'a gitmediğimiz takdirde ofisten ya da Tanrı esirgesin, tenis klübünden birine rastlamanın tehlikesini yaşıyoruz.
Je ne sais pas si vous êtes mariés, mais ma femme aime sortir, et hormis si on reste dans des restaurants gays ou si on va chez Buckles and Bows, on court le risque de rencontrer quelqu'un du cabinet ou, touchons du bois, le club de tennis. Je veux dire que ces hommes sont, pour la plupart, des avocats.
Neden tenis raketi prize takıIı?
Une raquette de tennis sous tension?
Binj? Hiç tenis oynadın mı?
Déjà joué au tennis?
Bir zamanlar koca bir mülküm vardı... yüzme havuzu, tenis kortu, şelale.
Une fois, j'ai eu une grande propriété... piscine, court de tennis, cascade.
-... birilerini arıyormuş..
- un partenaire de tennis.
- Tenis kampı.
- Camps de tennis.
- Tenis kampı, yönetmenlik kampı!
- Camps de tennis. Camps de producteurs de cinéma!
- Tam kalçasına! - Bayılıyorum!
J'adore ça, le tennis.
Tenis oynayamıyor. Yemek pişiremiyor.
Nul au tennis comme en cuisine.
Peki, Lemon, tenisde iyi olmadığını ona söyledin mi?
Vous lui avez dit qu'il était nul au tennis?
Bak, geçen gün tenis kortundaki davranışım için özür dilemek istemiştim.
Je voulais m'excuser pour mon attitude au tennis.
Ondan sonra, midillisine ve tenis derslerine geri mi dönecek?
Puis, reviendront les poneys et les leçons de tennis?
Hem tenis ayakkabısı çalmak benim için zaman kaybıdır.
Et je ne me salirais pas les mains pour une chose aussi vulgaire que des chaussures de tennis.
Ve yarı Labrador Retriever, ayrıca eğer, havuzunuzda yüzen tenis toplarınız varsa ; adamınız benim demektir.
{ \ pos ( 192,220 ) } Et aussi un peu de Labrador Retriever, alors... { \ pos ( 192,220 ) } Si vous avez des balles de tennis dans votre piscine, appelez-moi.
Tenis raketimi arıyorum.
Je cherche juste ma raquette de tennis.
Bu arada, Maria'yla yarınki tenis maçınızı, öğlene alman gerekiyor.
Votre match de tennis avec Maria, décalez-le à midi.
Gaby, yarın tenise gidiyoruz, değil mi?
Gaby, ça tient toujours pour le tennis demain? 16h?
Ben Gabrielle Solis, tenis kulübünden.
C'est Gabrielle Solis, du club de tennis.
Öncelikle Wilson üniversitede tenis takımındaydı sense Yahudi'sin.
Pour commencer, Wilson jouait au tennis à l'université, et vous... êtes juif.
- Ben daha yeni tenisten geldim, tatlım.
- Anna! - J'arrive directement du tennis, chéri.
Yeni arkadaşların hakkında konuşmak istemez misin? Denetim altında falan mıyım? Hadi.
Écoute, j'ai rejoint les clubs d'athlétisme, les clubs de ski, clubs d'escalade, je joue au golf, au tennis, racketball, je vais à tous les événements sportifs qui existent.
Sol elimle yazıyorum ama tenisi ve badmintonu sağ elle oynuyorum.
J'écris de la main gauche, mais je joue au tennis et au badminton de la droite.
Bizim küçük köpeğimiz de yanına gidip ayağını kaldırdı ve Christopher'ın spor ayakkabılarına işedi.
Et notre petit chien marchait comme ça, a levé sa patte et fait pipi sur les toutes nouvelles tennis de Christopher.
- Annemin Harry Winston bilekliğini kopardın.
Tue-moi. Tu as déchiré le bracelet de tennis de ma mère.
Gece tenisinden daha iyi bir şey var mı?
Y a-t-il mieux que le tennis le soir?
Hala ayak tenisi oynuyorsun, değil mi?
Tu fais encore du tennis ballon?
Teniste topu izliyorsun, bu farklı.
Au tennis, il faut suivre la balle. Et alors?
Eğer futbolda zayıfsan ayak tenisinde de zayıfsındır.
Tu sauras pas jouer au tennis ballon.
Bende bir çift, eski tenis ayakkabıları vardı dedim ki ; " Bunları kullan.
Et j'avais ces vieilles chaussures de tennis blanches,
Demek tenis oynuyorsun?
- Tu fais du tennis.
Biri tenis olacağını söylememiş miydi?
Quelqu'un a parlé de tennis?
Tenis oynamayacak mıyız?
On ne joue pas au tennis?
- Çağırdığı kişi bir yabancı değildi.
C'était Camille Beauvais, joueuse de tennis.
Evet.
- il va jouer au tennis.
- Tenise mi?
Du tennis?