Thomson translate French
110 parallel translation
Zeb de bana, Thomson'ların değirmeninde yapılacak olan danstan bahsediyordu.
Zeb me disait qu'il y aura un bal à l'auberge.
Az önce kimi gömdüğümüzü unuttum. Thomson.
- J'ai oublié qui on vient d'enterrer.
Burada yatan Onbaşı Herbert Thomson seri numarası sıfır-bir - iki-üç-dört-beş-altı-yedi.
Ci-gît le caporal Thomson... matricule zéro-un-deux - trois-quatre-cinq-six-sept.
Haydi, Thomson.
Allez, Thomson.
Thomson, çık dışarı.
Sors, Thomson!
Bir çok iyi adamımı öldürdün, Thompson.
Tu as assassiné trop de gars bien, Thomson.
Thomson'a hiç fırsat tanımadın, değil mi?
Thomson n'a même pas pu se défendre...
Thompson'a bel bağlamıştık, o da kaçtı.
On comptait sur Thomson, qui a cané.
Ne yapacak ki? Bize bir başka Thomson mu gönderecek?
Pour qu'il nous envoie un autre Thomson?
İşte, onları bir Thomson Gazeli'nin peşine düşmüşken izliyoruz.
Les voici en quête d'un déjeuner : Une gazelle de Thompson.
Ronnie Thompson, Babamın Doktoru'nda başrolde.
Ronnie Thomson jouera dans Le docteur de papa.
Bir çift babun, bir ceylanı öldürüp, yedi.
Un couple de babouins a mangé la gazelle des Thomson.
Dr Thompson var. En uygunu o.
Le Dr Thomson pourrait faire l'affaire.
Dr Thompson.
Dr Thomson?
Thompson Ceylanları, Masaai Mara KENYA
Gazelles de Thomson, Réserve nationale du Masai Mara KENYA
- Thomson'ın sken sonuçları, lütfen.
Je voudrais les résultats du scanner pour le petit Thompson.
Bobby Thomson!
Bobby Thomson!
Penny de üç kez çıktıktan sonra yattıklarını söyleyen biriyle.
Elle est sortie avec ce con de Chris Thomson. Ils ont couché au bout de trois fois.
Nancy Thompson kovuluyormuş.
Nancy Thomson est virée!
Thomson Gölü'ne balık avlamaya gitmek üzereydim.
Je m'apprêtais à partir au Lac Thompson, taquiner la perche.
Belki şöyle söylersem anlarsın Thomson :...
Dis-moi si ça t'aide à comprendre, mon cher Thompson.
Thomson arabada içilmesinden rahatsız oluyor.
Thompson n'aime pas qu'on fume dans la voiture.
Merhaba, Thomson.
Salut, Thompson.
Hayır, Thomson.
Non, Thompson, je te le jure.
Vegas'ta Korku ve Nefret'in yazarının geri dönüşlerini görmeye başladım galiba.
Ça me fait penser à Hunter Thomson. Ça me met mal à l'aise.
Gece, Memur Thomson'ın anlattığı güvenlik tavsiyeleri ve harekat planıyla sona erdi.
Il y a 3 facteurs qui contribuent à... La soirée s'est conclue avec l'agent Tompson donnant quelques conseils et un plan d'action.
Tamam, küçük bir tatlılık yapıp şuradaki pastayı Thomson'lara götürür müsün?
Bien, pourrais-tu rapporter cette tarte aux Thomson?
Senatörün Thompson'un bilmediği bir ilişkisi olması imkansız.
Impossible que le sénateur ait une liaison sans que Thomson ne soit au courant.
- John Tompson olmadı mı?
Et John Thomson de'Amours et Petits Bonheurs'?
[Hunter S. Thomson] Bir düşüneyim, aklıma getirdiği ilk kelime'Rezalet'.
[Hunter S. Thomson] "Et bien voyons voir euh, honteux est le mot qui me vient à l'esprit."
O halde, düşüncenizi böyle ifade etmeniz, Bay Hunter S. Thomson, farklı görüşleri seslendirmek için yeterli alan bulunmadığı anlamına mı geliyor?
"Donc, en ce sens, Hunter S. Thomson, il n'y a pas assez de place pour des voix discordantes?"
Şuna bak. Thomson ceylanı.
Des gazelles Thompson!
- Harold Thompson.
- Éric Thomson.
Laura Grey-Thompson, 4 gün önce jejunal atrezi ile doğdu.
Laura Grey Thomson, née il y a 4 jours avec une atrésie jéjunale.
Laura Grey-Thompson, bu sabahki röntgenlerde, bağırsakta açılma görüldü.
Laura Grey Thomson, les radios ont révélé une dilatation des intestins.
Kurbanlar : Jennifer Randall ve Thomas Edward Thompson.
Les victimes sont Jennifer Randall, et Thomas Edward Thomson.
Thomson'un bu işte bana ihtiyacı yok Burada ailemle kalmalıyım
Thomson n'a pas besoin de moi sur cette affaire. J'ai besoin de rester ici avec ma famille.
Dolorés Thomson'la Stooges'in son zamanlarının karışımı gibi.
Une rencontre entre Dolorès Thomson et les Stoogees.
Karşında Thomson makineli tüfeği.
Je te conseille... la Thompson "camembert".
Thompson hafif makineli tüfek.
Une Thomson.
Günümün büyük kısmını, Brady Thompson'ın öldürüldüğü hapishanede çalışmakta olan Patterson isimli gardiyanı terletmekle geçirdim.
Je viens de passer la journée avec Patterson, gardien à la prison où Brady Thomson a été tué.
Ben burada Thomson da çalışıyorum Jacques benim patronum
Je travaille ici, a Moscou, pour Thomson. Jacques est mon patron.
Thomson daki bütün çalışanların casus olduğunu mu düşünüyorsun?
- Tu crois qu'on est tous des espions chez Thomson?
Hunter S. Thomson falan mı?
, Hunter S. Thompson?
- Alfred'in hatası.
C'est la faute d'Alfred Thomson.
- Yeni atanmış bölge şerifi olarak Jack Jackson'ı, Alfred Thomson'ı öldürme suçundan tutuklamaya geldim.
En tant que nouveau shérif, je viens arrêter Jack Jackson pour le meurtre d'Alfred Thomson.
Alfred Thomson sarhoştu.
Alfred Thomson était ivre.
Jack Jackson, Alfred Thomson'ı bıçakladı mı?
Jack Jackson a-t-il poignardé Alfred Thomson?
Alfred Thomson, Jack Jackson'ın açtığı bıçak yarası yüzünden öldü.
Alfred Thomson est mort après que Jack Jackson l'a poignardé.
Thomson'a yardım edecek adamlar nerede?
Qui va aider Thomson?
Şu seksi polis Thomson.
le sexy agent Tompson.