Toplantı translate French
22,454 parallel translation
Bu toplantılar nadiren yapılır Lizzy. Bu az bulunur bir fırsat.
Ces réunions sont peu fréquentes, Lizzy, ce qui en fait une occasion très rare.
Ve Reddington hepsinin bu toplantıya katılacağını teyid etti öyle mi?
COOPER : Et Reddington a confirmé que tous seront présents à cette réunion?
Toplantının yapılacağı yeri biliyor mu?
Sait-il où cette réunion aura lieu?
Sen, ben olduğundan beri, bir kez bile davet edilmedin. Toplantının ne zaman ve nerede gerçekleşeceğini bilmiyorsun.
Mais puisque tu n'es pas moi, tu n'as pas reçu d'invitation, et tu ne sais pas où et quand la réunion aura lieu.
Eğer Reddington değilsem nasıl dört yıl önceki Shell Island toplantısına Ile-de-France Şatosunda ev sahipliği yaptığını biliyorum?
Si je ne suis pas Reddington, comment saurais-je qu'il y a 4 ans il a accueilli le Shell Island dans un château d'Île-de-France?
Dört yıl önceki Shell Island toplantısına sen mi ev sahipliği yaptın? - Yaptım.
Avez-vous hébergé un Shell Island il y a 4 ans?
Shell Island toplantısının yerini istiyorum.
Je veux la localisation du refuge de Shell Island
Reddington toplantının nerede olacağını bilmiyor.
Reddington ne sait pas où ils vont se réunir.
Eğer sana toplantının yapılacağı yeri söyleyecek olursam?
Hmm. Si vous le faites, je vous dirai où le refuge a lieu.
Bir anlaşma yaptık. Dokunulmazlık karşılığında bizi toplantıya götürüyor.
On a fait un marché... l'exonération en échange du lieu de la réunion.
Biliyorum. Bana toplantının nerede olduğunu bilmediğini söyledin ve sana inanmak istiyorum ama eğer bu da oynadığın oyunlardan biriyse eğer bir şekilde gizli gündeminde bu varsa ve kendi planını devreye soktuysan, yapma!
Je sais que vous avez dit ne pas savoir où a lieu la rencontre, et je veux vous croire, mais si c'est un autre de vos jeux, si vous avez une sorte de plan secret, et que vous prévoyez d'y aller, n'y allez pas.
Sizi toplantıya çağırdığımı biliyor.
Il savait que j'avais arrangé cette réunion.
Pentagon'da Genral Baxter ile toplantım var.
Le général Baxter m'attend au Pentagone,
Yarın sabah basın toplantısı düzenleyerek seçim kampanyasını durdurduğunu ve kongreye girmeden önce Alexander Kirk adlı milyarderin bazı ticari işleri konusunda ifade vermesini istediğini duyuracaksın.
- Demain, vous annoncerez, en conférence de presse, que vous suspendez votre campagne pour contraindre le milliardaire, Alexander Kirk, à témoigner, sur certaines de ses activités, devant votre comité du congrès.
O toplantı odasında oturdum ve parçalandım çünkü açıkça eşcinsel bir öğrenciyi, senin oyuncunu ağırlamak istedim.
Je me suis fait écharper dans la salle du conseil parce que je voulais fêter le retour d'un étudiant gay assumé, votre joueur.
Ertesi gün,... annem, büyükannem ve teyzem beni neden suçlamaya çalıştıkları hakkında bir toplantı yapmak için okula geldiller, odada üç siyah kadın vardı, kendim hariç, ve tüm bu beyaz yöneticiler.
Le jour d'après... ma mère, ma grand-mère et ma tante se sont pointées à l'école pour une réunion pour savoir pourquoi ils essayaient de m'accuser de ça et il y avait ces trois femmes noires dans la pièce sans me compter, et tous ces administrateurs blancs.
Kurul toplantısında mı?
À l'assemblée?
Cuma günü ne acil toplantısı böyle?
Une réunion d'urgence un vendredi?
Basın öğrenene kadar birkaç saat geçer, sonra da basın toplantısı yaparız.
Les médias n'en auront vent qu'après, on pourra faire une conférence de presse officielle.
Bölüm başkanı ile toplantım var, Mitchell Blair.
J'ai rendez-vous avec le chef de notre division, Mitchell Blair.
Aptal bir bağış toplantısında muhteşem Richard Castle'a gelip kitabından birkaç bölüm okusun diye 15 bin dolar harcamıştı.
Bon sang, elle a déboursé 15 briques pour cette stupide action de charité pour que le grand Richard Castle lise quelques chapitres de son roman.
Neden hâlâ bu aile toplantılarına gelmem gerekiyor?
Pourquoi je dois toujours venir aux réunions de famille?
Benim 500 zarf hazırlamam gerekiyor. Ve komite toplantımı iptal etmeliyim.
Je dois donc remplir 500 enveloppes et annuler mon comité sur les maths modernes.
Hanımefedi, burada düğün mü planlıyorum yoksa tıbbi toplantı mı?
Madame, je planifie un mariage royal ou une convention médicale?
Çocuğunu, Patsy'den birkaç kişiyi, AA toplantılarından birilerini.
Son fils, quelques personnes de Chez Patsy, d'autres des Alcooliques Anonymes.
Fakülte toplantısından önce ellerin tir tir titriyordu da tıraş olmana yardım ettim.
Je vous ai aidé à raser votre visage avant votre réunion de professeurs parce que votre main était carrément tremblante.
Toplantılar asla kaçırmam.
ne jamais refuser un entretien!
Toplantıya ve giysilerini.
À une réunion. Tes vêtements.
BoJack, seni kandırmasaydım toplantıya gelmezdin.
Tu ne serais pas venu, si je n'avais pas rusé.
Bana bir iyilik yap ve toplantıya katıl.
Fais-moi plaisir et va à cette réunion.
Senaryo toplantısını düşünüp durdum.
Je pensais à la 1re lecture du scénario.
Satıştakilerle ve Adamın Dibi Jan'le toplantı yapıyordum.
J'ai eu une réunion avec les gars des ventes. Jan la Gagne...
- Kavram toplantısı zamanı.
C'est l'heure de la réunion créa.
- Kavram toplantısı mı?
La réunion créa?
Toplantı yaptığımızı görmüyor musun?
On est en réunion!
Kurul toplantısında sana karşı oy kullandığımda...
Quand j'ai voté contre vous à la réunion...
Bir dahaki kurul toplantısında ona işi vermek için oylama sunacağım.
À la prochaine réunion, je lui proposerai le poste.
Geri döndün. Kurul toplantısı nasıl geçti?
Comment s'est passée la réunion?
Müsaitsen seninle konuşmak istiyordum. Müsaitsin, Captain Hooker 2 : Yo Ho Ho ve Bir Şişe Popo toplantına tam olarak dokuz dakika var.
Je voulais aussi vous parler, si c'est le bon moment, et ça l'est, car il vous reste exactement neuf minutes avant la réunion sur Capitaine Prostituée 2 :
Benim de ayrıntısına girmek istediğim önemli bir konuya parmak bastın ama bir pazarlama toplantım var.
Je pense que vous mettez le doigt sur quelque chose, et j'aimerais approfondir tout ça, mais j'ai un rendez-vous marketing.
Ama pazarlama toplantısı işte.
Mais rendez-vous marketing oblige...
- Pazarlama toplantısı nasıldı?
- Alors, ce rendez-vous marketing?
Yarın çok önemli bir toplantım var.
J'ai une réunion importante au boulot demain.
İyi haber, önemli toplantımı çocuğuma hazırlatıyorum.
Point positif : mon gamin va préparer ma grosse réunion au boulot.
Bu toplantıda büyük patronları bebekleri elektronik sigara bağımlısı yapmaya ikna edeceğiz.
C'est la réunion où on convaincra enfin les pontes de laisser nos bébés devenir accros à la cigarette électronique.
- On iki adım toplantısı mı bu?
- C'est une réunion des AA?
Hiç bunalıma girdikleri için AA toplantısı iptal etmemişlerdi.
Ils avaient jamais arrêté une réunion parce que tout le monde était déprimé.
Bu toplantı sana ve eski ortaklara para vermek için.
On devait juste se voir pour vous donner l'argent, à vous et vos associés.
Kurul toplantım var.
Je vais à un comité d'administration.
Sizin de bildiğiniz gibi, dün geceki kurul toplantımızda Jack istediğini yapabileceğini söylemişti.
Souvenez-vous lors de la réunion,
Satış toplantısı nasıl gidiyor?
Et pour demain?