Trains translate French
1,315 parallel translation
10 ay kadar uzakta olacağım. Otellerde, otobüslerde, trenlerde, oda bulabildiğim her yerde kalacağım.
Pendant dix mois... je vivrai à l'hôtel, dans des cars, des trains.
Sonra bir tren üzerinden geçecek.
Plusieurs trains passent à cette heure-ci.
- Oyuncak trenleri var.
- Il a des trains électriques.
İki tren 60 mil hızla gidiyor, biri Chicago'dan, biri Los Angeles...
2 trains roulant à 100 km / h partent de Chigago et de Los Angeles...
Tabii o tarihte demir yolları kalırsa.
Mais il n'y aura peut-être plus de trains!
Duymuşsundur. Trenleri Tokyo'dan Osaka'ya uçuruyor.
Tu sais bien, ceux qui font léviter les trains de Tokyo à Osaka.
"Kazlarla dolu trenler."
" Des trains avec des oies.
Kaz dolu trenler.
Des trains avec des oies.
Size katılırım eğer yok olan ormanların yerine fabrikalar, tren yolları, okullar yapılsaydı, halk daha mutlu, daha sağlıklı olurdu. Oysa ne var?
D'accord... si la forêt le cède aux usines, aux trains, aux écoles, si les gens ont un emploi et la santé.
lke Clanton, Frank Stillwell ve bazı arkadaşları Tucson'daymış. Trenleri gözlüyorlarmış.
Ike Clanton, Stillwell et d'autres sont à Tucson, ils surveillent les trains.
Bu tren programına göre sıradaki trenin ne zaman geçeceğini biliyordu.
Avec sa passion des trains, il connaissait l'horaire des trains.
Geçitler, vapurlar ve o lunaparklara giren küçük trenler.
Au défilé, sur un cargo, et dans les petits trains.
Trenlere ilgin olduğunu fark etmemişim.
J'ignorais que vous vous intéressiez aux trains.
Rusya'yı baştan uca dolaşan trenler.
Les trains qui sillonnent toute la Russie.
Ne olduklarını biliyorum Yoldaş.
Je connais ces trains, camarade.
Trendeki gençleri seçiyor.
Il aborde des jeunes gens dans les trains.
Strike. Tren dergisi mi okuyorsun?
C'est quoi cette revue de trains que t'as?
Tren kitapları mı okuyorsun?
Tu lis un livre sur les trains?
Trenler nasıl?
Et les trains, ça marche?
Trenleri seviyorsun ama sadece metroya biniyorsun.
Tu adores les trains mais t'as jamais pris que le métro.
- Trenlerden.
- Les trains.
Lionel Treni.
Les trains Lionel.
Belki de tren setlerinle oynamak istiyordur.
Il veut peut-être jouer avec tes trains.
1900'lü yıllarda, trenler pille çalışırken... İnsanların evlerinde elektrik yoktu.
Au début du siècle, quand les trains roulaient à pile, que les gens ne connaissaient pas encore l'électricité...
Sen bize tren kazası kehanetinde bulunmuştun. Hepimiz akşam yemeğinden sonra parti ateşi içinde eğlenceden yanacaktık.
- T'avais prédit une collision de trains où l'on serait toutes brûlées en un feu dans la salle à manger après le dîner
Bir tren tarifeniz var mı?
Avez-vous Les horaires des trains?
- Tren?
Des trains?
- Evet tren.
Oui, des trains.
Tren yok.
- Il n'y a pas de trains.
Gece gündüz kömür taşıyan trenler var.
Il y a des trains de charbon tout le temps.
Fakat yolcu treni yok.
Mais pas de trains de passagers.
Evet, gerçekten ilginç, çünkü yolcu trenleri... selden etkilenir ama kömür trenlerine bir şey olmaz.
Les trains de passagers sont affectés mais Les trains de charbon semblent rouler.
Bu gün tren yok.
Il n'y a pas de trains aujourd'hui.
Evet Allah'ın hiçbir günü hiç tren yok.
C'est exact. Il n'y a pas de trains le jour du Seigneur.
Sétif'te Alman malzeme trenlerini haklamamız gerekiyor.
On doit détruire les trains de ravitaillement allemands.
Catalina ya giden tüm tren seferleri deprem sonucu tünelde oluşan hasar nedeni ile, süresiz olarak iptal edilmiştir.
Plus de trains pour Catalina. Le dernier séisme a endommagé le tunnel.
Merhaba anne, trenleri biliyorsun işte.
Tu sais... les trains...
Taşınma öncesinde valizlerin ve mobilyaların üzerine otururdum. Ya da bir trendeydim veya kamyonda.
J'étais toujours assis sur des malles ou des meubles, dans des trains ou des camions.
İniş takımları dışarıda ve kilitlendi.
- Trains sortis et verrouillés.
- Neredesin? - Quinnimont, Batı Virginia'daki tren deposunda.
- Au dépôt de trains à Quinnimont.
Genelde maglev uygulamaları tasarlarız, hızlı trenler, insan taşımacılığı. Ama Chester için bu sadece, ilgilendiği teorik çalışmaların faturalarını ödeme şekliydi.
D'une part la portance magnétique, pour les élévateurs ou les trains, mais Chester s'intéressait plus à ses recherches théoriques.
Eğer düşman saldırmaya karar verirse, bizi ve orada s.kişen iki kişiyi bulacak.
Si l'ennemi attaque il tombera sur nous, là, et les deux autres en trains de baiser.
Trenleri severim.
J'aime les trains.
Trenleri çok seviyorum.
J'adore les trains.
Dört tekerlekten birisi kilitlenmiş.
Un des quatre trains est bloqué.
İniş takımları çalışmıyor.
L'un des trains est bloqué.
- Trenlerden mi kaçıyormuş?
Il fuit devant des trains?
Gitti trenler, boşaldı frenler.
Plus de trains, et plus de freins.
Trenler gelmiş ve insanları sopalarla dışarı çıkarmışlar.
Les trains sont arrivés et ils ont fait descendre les gens avec des gourdins.
- Ne!
Les trains.
Tanrının inayeti altına ilk kim girmek ister?
Pourquoi détestez-Vous mes trains?