Trampoline translate French
247 parallel translation
Yakında o platformu parçalayacaksın!
Le trampoline s'est presque cassé.
Onları kaldırıma sereceğim. Trampolin gibi kullanıp, üzerinde zıplayacağım.
Je les poserai sur le bord d'un trottoir et je sauterai dessus comme sur un trampoline.
- Söyleyeyim. Perşembe öğle yemeğine kadar bir İsa'lı, 12 havarili, kangurusuz tramplen gösterisi olmayan bir Son Yemek istiyorum yoksa tek kuruş alamazsın.
Il me faut un dernier souper avec un Christ, 12 disciples et pas de kangourou, ni numéro de trampoline... pour jeudi midi, ou je ne paye pas.
- Şu trambolin mi? - Evet.
- C'est un trampoline?
Dahası, insanları eğlendirecek birini arıyoruz biz, sen ise, İncil yazarı Aziz Paul tramplen numarasıyla Filistin turnesine çıktığından beridir eğlendirme konusunda en beceriksiz kişisin.
Ensuite, on cherche une meneuse de revue, et tu es aussi fait pour ça que Saint Paul parcourant la Palestine avec son numéro de trampoline.
Yoldan aşağı bakarsan Trampolinle...
Au bout du chemin, vous voyez le Centre de trampoline Saute-pour-Jésus.
Bir kere rayına oturttuk mu, çabucak geriye döneceksin.
Une fois corrigée, tu rebondiras comme sur un trampoline.
Güzel espriydi, insan trambolin.
Très drôle, trampoline humain.
Zıplayıp üzerine mi atlıyordu?
Du trampoline?
Öbür gün spor dersinde, mini tramplendeydim, ve ishal oldum.
Le lendemain, en gym, j'ai eu la diarrhée sur le trampoline.
Trambolinimiz var.
On a un trampoline.
Aman Tanrım!
TRAMPOLINE GRATUIT - Je le crois pas!
Hayır, bunu yapamazsın.
Sûrement pas. Il est à moi, ce trampoline.
Bu, Bay Trambolini son görüşüm.
On n'est pas près de se revoir, M. Trampoline.
Şah ve mat, Bay Trambolin.
Echec et mat, M. Trampoline.
Baba, baba? Bu trambolineden gerçekten kurtulmak istiyor musun?
Tu veux te débarrasser du trampoline?
Trambolin yok.
- Le trampoline n'est plus là.
Tamam, trambolin kötü bir fikirdi.
Le trampoline, c'était une mauvaise idée.
Uzanıp trampleni altından alsana.
Enlève-lui son trampoline!
Bir trampolinin üstüne atlayacaksın.
Vous allez atterrir sur un trampoline.
Belki de sadece bir pogo çubuğuyla zıplıyordur ve çok hoşuna gitmiştir.
Peut-être... qu'il fait du trampoline, et que ça l'éclate?
Belki pogo çubuğu da hoşlanıyordur.
Le trampoline a l'air ravi aussi.
Bunu dinlemek mesanemde bebeklerin "Bring In Da Funk" çalmasından daha zor zaten!
C'est moins dur d'avoir trois bébés qui font du trampoline sur ta vessie.
- Ama bir at, bir milyon dolar ve trambolin istediğim yıl hariç.
- Sauf la fois... où j'ai demandé un cheval, un million et un trampoline, la même année.
Bakalım. Trambolini vardı. Onu kırdı.
Il avait un trampoline.
Son kez söylüyorum ki büyük bir trambolin ısmarlamadık.
Pour la dernière fois, on a pas commandé de trampoline.
Uzayda bir tramplende atlasam ne olur?
Et si je sautais d'un trampoline dans l'espace?
Yeni trambolinime bir bak.
T'as vu mon nouveau trampoline?
ve "Orada bir trambolin olmayacak"
"Il n'y aura pas de trampoline!"
Trambolinsiz bir düğün.
Un mariage sans trampoline...
Bu düğün trambolinsiz oldukça eksik değil mi?
Ce mariage va être nul sans trampoline, non?
Gece tramplende mi zıplıyorlar?
Ils font du trampoline pendant la nuit?
- Seksi şeyIerIe başIar.-Ve bir gün orta boy bir trampIeni kaplayacak kadar oIur.
Ca commence avec un petit string sexy. Et un jour, tu te retrouves face à un trampoline géant.
- Güle güle Patty.
Classe de trampoline à 2 heures.
Bahse varım Ronnie moonbouncelardan da hoşlanıyordur.
Certainement. Tu as une autre idée? Peut-être Ronnie aime le trampoline?
Ronnie'nin şişme şatosu ve dondurma makinesi var.
Y aura un trampoline et des glaces.
Ben Daniel... ve şimdiye kadar ki tüm WFPP yarışlarını... 1972 Weber Gas Grill Trambolin zıplamasından beri kazandım.
Mon nom est Daniel... et j'ai gagné chaque concours de la WFPP... depuis le saut en trampoline pour le barbecue à gaz de 1972.
Geçen yaz "kazara" Jackie'i trambolinin üzerine atmıştın.
Bon, Kelso, l'été dernier, tu as "accidentellement"... fait rebondir Jackie hors d'un trampoline.
Tramplen mi?
- Un trampoline?
Bu trambolinde zıplarken çekildiğim bir fotoğraf.
C'est moi, faisant le grand écart au trampoline.
Trombolin gibi üstünde zıplayalım diye birkaç arkadaşı çağırdım ama yağlı vücudu Ryan'ın ayakkabısını içine aldı ve eve gidince annesi onu azarlamış o da bir sonraki gün okulda beni dövdü.
J'ai invité des copains pourjouer au trampoline, mais le gras de papa a aspiré la chaussure de Ryan. Sa mère l'a engueulé et il m'a cassé la figure.
Rüyamda.. .. sen trombolin ile bahçede yürüyordun ve.. .. ben de fındık ezmesini icat etmiş kadar mutluydum.
J'ai rêvé que... tu faisais pousser un jardin sur un trampoline... et j'étais ravie d'avoir inventé le beurre de cacahuètes.
Evet, Patch beni tramboline attı!
Patch m'a fait un trampoline!
Üzgünüm Bayan Forman ama Marilu Henner yılda bir kez trambolinde zıplıyor ve ben de kaçırmayacağım.
Désolé, mais je ne veux pas rater Marilu Henner sur un trampoline.
Hayır, dalış kurulu gitmiş.
Non, le trampoline n'est plus là.
Trampolinde zıplarken kucağıma düştü.
Elle était sur le trampoline et a atterri droit sur mes genoux.
Trambolin için mi geldin? - Evet.
- Vous voulez le trampoline.
Ne yapıyorsunuz çocuklar?
- Remettez le trampoline!
Onu neden çekiyorsunuz?
Le trampoline!
Carrie Gerber'ın trambolini var.
Carry Gruber a un trampoline.
Daha trambolin işini yapamadık ama.
On n'a pas fait le coup du trampoline.