Trois translate French
81,553 parallel translation
Ne? Üç aydır buradayım, nasıl öğrenmemişim?
Je suis là depuis trois mois, et je l'ignorais.
Bir, iki, üç, peynir!
Un, deux, trois, fromage!
Sadece üç saatlik mesafede. Yakın.
C'est à trois heures en voiture.
Buraya üç saatlik tren yolculuğuyla geldim.
J'ai fait trois heures de train.
Burada yiyebilmek için üç saatlik yoldan gelmiş. Lütfen.
Elle a fait trois heures de train pour venir manger ici.
- Tamam. - Zaten üç kişi var.
Non, on est trois.
Mesala 3 gün sonrası olsun.
Trois jours dans le futur.
Ama 3 gün sonrası.
Mais c'est trois jours plus tard.
Yeşil Bereli eski bir asker. Afganistan'da üç kez görev yapmış.
Ex-militaire, béret vert, trois tours en Afghanistan...
Birkaç gün mü? Bir hafta mı?
Deux, trois jours, une semaine?
- Jacob. - Kaç yıldır görüşmüyoruz? Rahat üç, dört yıl oldu.
Je t'ai pas vu depuis, quoi, trois, quatre ans?
- Üç gün bile dayanamazsın.
- Tu ne tiendras pas trois jours.
Üç gün bile dayanamazsın demiştim ya. Yanlış söylemişim.
J'ai décidé que j'avais tort quand j'ai dit que tu serais mort en trois jours.
Ya şundadır, ya bunda. Hanginiz gidecek acaba?
Ce sera toi qui y seras, au bout de trois.
- Üç, dört.
- Trois, quatre.
Katliam yaşanalı üç gün oldu, değil mi?
Ça fait trois jours depuis le massacre, n'est ce pas?
Sağ elindeki tırnakların üçü yok.
Et il manque trois ongles sur sa main droite.
Üç kurbanda başlarından vurulmuş.
Les trois victimes ont été tuées avec une balle dans la tête.
- Üç senedir yuvanda değildin.
Tu as été absent pendant plus de trois ans.
Sizi öldürmezler.
Non, pas vous-trois.
Bu akşam Teksas'ın en güzel üç kadınıyla kutlama gidiyorum.
Ce soir je vais faire la fête avec les trois plus belles femmes du Texas.
3 yıl sanırım.
Trois ans, il me semble.
Üç yıl önce, Noel'di.
Depuis Noël, il y a trois ans.
- Seni üç haftadır falan tanıyorum.
- Je te connais depuis trois semaines.
DR. MICHAEL KLAPER, TIP DOKTORU, YAZAR yüksek tansiyonun ve obezitenin sebeplerini araştıran tüm araştırmacılara tek bir mesaj verecek olsaydım, hepsine cevabı üç kelimeyle verirdim :
PHYSICIEN, AUTEUR aux chercheurs qui enquêtent sur les causes du diabète et les causes des artères encrassées, les causes de l'hypertension et de l'obésité, je leur dirais la réponse en trois mots :
Önümüzdeki 25 sene içinde her üç Amerikalıdan biri diyabet hastası olacak.
Ces prochains 25 ans, un américain sur trois sera diabétique.
Her üç insandan biri bu nedenden ölecek.
Près d'une personne sur trois en mourra.
Testlerden biri C-reaktif proteindi, birden üçe kadar dereceler var. Bir kalp hastalığı riski düşük ve üç kalp hastalığı riski yüksek demek.
Et l'un des tests était pour la protéine C réactive, il y avait une échelle de un à trois, un étant manifestation cardiaque faible, trois étant manifestation forte.
Bir domuz çiftliğine yakın yaşıyorsanız büyük bir kompleks olması bile şart değil, bir atık sahası örneğin, MRSA enfeksiyonu kapma olasılığınız üç kat daha fazla.
Si vous vivez près d'un champ où l'on déverse du purin, pas forcément un champ à haut rendement, juste là où les déchets sont entassés, vous avez trois fois plus de chances d'avoir une infection SARM.
Üç kat peynirli McCheese çöreğine domuz etli peynir dilimi doldursak?
Un muffin McCheese aux trois fromages fourré de tranches de bacon au fromage?
Meyve yiyenlerin bağırsakları, vücut boyunun dokuz katıdır hepçillerden üç kat daha uzundur.
L'intestin des frugivores est neuf fois la taille de leur corps, celui des omnivores trois fois.
Bir çeşit Rus Ruleti. Diyabet olmayabilirsiniz ancak diyabet olma riskiniz üçte birdir.
Vous n'aurez peut-être pas le diabète, mais vos chances de l'avoir sont d'environ une sur trois.
Kanser olmayabilirsiniz ama erkekseniz ikide birdir.
Pour le cancer, chez les hommes, c'est une chance sur deux. Chez les femmes, une sur trois.
Kadınsanız üçte birdir.
Vos chances de grossir, deux sur trois.
Oxy ve Advil alıyordum ve sadece günü geçirmek için günde üç kez 800 miligram Motrin alıyordum çünkü çok fazla ağrım vardı.
Je prenais de l'Oxy, de l'Advil, 800 mg de Motrin trois fois par jour pour pouvoir passer la journée, parce que j'avais si mal. Et maintenant, rien.
Geçtiğimiz altı hafta içinde üç torunumuz oldu ve benim çirkin suratım onların liseden ve üniversiteden mezuniyetlerini görecek.
Ces dernières six semaines, on a eu trois petits enfants. Et je vais pointer ma sale tête à leur remise de diplôme au lycée et à la fac. J'y serai.
Şu an üç toprağı kontrol ediyorsun.
Maintenant, tu contrôles trois territoires.
Üçte ikisinin gerçekleştiğini görebiliyorum.
J'en vois deux sur trois qui sont vrais.
Peki bizden üç ev yukarıda oturan o ufak kızın adı neydi?
Comment s'appelait la fille qui vivait à trois maisons de nous?
Bunların hepsini üç günde hazırladığına inanamıyorum.
Tout ça en trois jours, ça me sidère.
Evet, orada üç uygun tarih var. Senin ve Kevin'ın programına göre hareket ederiz.
Il y a trois dates possibles, selon vos agendas.
Neredeyse üç hafta öne çekmişsin.
Tu l'as avancée de trois semaines.
Bizim de bilete ihtiyacımız var. 3 tane.
Il nous faut aussi trois billets.
3 milyon dolar?
Trois millions de dollars?
Ödemenin üçte biri. Ortaklık anlaşmamız gereğince.
Le premier de trois paiements pour racheter ta part.
- Üçü de bayağı samimi görünüyordu. - Tanrım.
Ils sont à l'aise ensemble, tous les trois.
Üç kırmızı, bir beyaz.
Trois rouges, un blanc.
Bir, iki, üç, dört.
Un, deux, trois, quatre.
Telefonun ucunda da 3 kamyonet dolusu ajan var.
Il y a trois fourgons remplis d'agents qui attendent son appel.
Bir paket sakız.
Un paquet de trois chewing gum.
Sonra da trafikteyken üç şerit değiştirmişim ve hiçbirini hatırlamıyorum.
J'ai traversé trois voies et je ne m'en souviens pas.