Tuhaf mı translate French
3,450 parallel translation
May Hala'nın benimkini sertleştirmesi tuhaf mı sizce?
Est-ce que c'est bizarre que Tante May m'excite pas mal?
Tuhaf mı?
Bizarre?
Sence ben tuhaf mıyım yani?
Tu me trouves bizarre?
Pekala, bana mı öyle geliyor yoksa bu gerçekten tuhaf mı?
Il y a que moi qui trouve ça très embarrassant?
Lloyd'u şimdi birazcık daha çok sevmem tuhaf mı?
C'est bizarre si je l'apprécie un peu plus maintenant?
14 yaşındayım ama hâlâ bakıcım vardı. İşte bu çok tuhaf bir şeydi.
À 14 ans, j'ai encore une nounou?
Patty, çok tuhaf bir şey oldu. Whalen'ı tutukladım ama bir saniye içinde kaçtı.
J'arrête Whalen et aussi sec, il se fait la malle.
Babanın cenazesine sevgilini getirmen tuhaf kaçmamış mı Karen?
C'est vraiment spécial de ta part, Karen, d'emmener ton petit ami aux funérailles de ton père.
Geçtiğimiz iki günde tuhaf bir şekilde akıllandım.
J'en apprends de belles, depuis deux jours.
Bay Luger bu oteli aldığından beri tuhaf ve korkunç şeyler oluyor.
Depuis que M. Luger a racheté l'hôtel, d'étranges phénomènes ont lieu.
Farklı, tuhaf, dışlanmış mı hissediyorsun, uyum sağlamada zorluk mu yaşıyorsun?
Tu te sens différent, bizarre, seul au monde, t'arrive pas à t'intégrer?
Ve tuhaf yanı da, bunun klişe olduğunun farkındayım. Bağlılık yok, zorunlulukların yok, peki neye karşılık?
Ce qui est bizarre, c'est que... je sais que c'est juste un cliché, rien de sérieux, aucune obligation, mais... quelle est l'alternative?
Emily'nin annesinin dediğine inanmalı mıyım pek bilmiyorum ama o oldukça tuhaf bir kız.
Je ne sais pas si c'est vrai, mais cette fille est bizarre.
Patronunla ilgili tuhaf bir şey var mı?
Ton patron n'est pas bizarre?
Çok tuhaf çünkü Müdür Emhoff aradı dün.
Oh vraiment? C'est bizarre car le principal Emhoff m'a appelé hier.
Bitkinim, acıktım ve tuhafım.
Je suis épuisé, affamé, et de mauvaise humeur.
Hem de tuhaf yerlerde de yaparım.
- Oh...
- Sutter. - Tuhaf bir durum olduğunun farkındayım.
- Écoute mec, je sais que c'est bizarre.
Tuhaf olduğunun farkındayım ama süper biri gerçekten. Öyle işte.
Oui.
İstediğin başka tuhaf ya da ilginç bir şey var mı?
Envie d'un autre truc bizarre ou intéressant?
Muhtemelen meşgulsündür ya da ilgilenmezsin belki ama parkta ayak işlerini yapacak bir elemana ihtiyacım var. Tuhaf tuhaf işleri halledecek, kusmuk temizleyecek falan.
T'es sûrement occupé ou pas intéressé, mais je cherche un employé polyvalent pour faire un peu tout, nettoyer le vomi, etc.
- İşin daha tuhafı, işi gerçekten almışım!
Étrangement, j'ai même décroché ce poste!
Çünkü sonsuza kadar kilitli kalmak istemiyordum. İşte bu benim tuhaf sırrım.
Et comme je n'ai pas envie d'être enfermé... j'ai pris garde d'en faire mon secret.
- Naber tuhaf arkadaşım? Sanırım ufak bir el bombası alacağım.
- Dis moi tout, Oddie.
- Tuhaf arkadaşları mı var?
- Il a des amis?
Bak, biliyorum bu tuhaf özür dilemek istiyorum, tamam mı?
Écoutez, je sais que c'est embarrassant et... je veux juste vous dire que je suis désolé, d'accord?
Ne kadar çok ortak yanımız var. Göründüğü kadar tuhaf değil.
On a tellement de choses en commun, et ce n'est pas si étrange que ça.
Bu biraz tuhaf gözüküyor. Sadece, boş bir mesaj mı?
Je vais pas lui envoyer un message comme ça.
Sen buradayken şu anda olmam gereken türde biri olup yapmam zorunda kalacağım tuhaf şeyleri yapmam zor.
C'est dur pour moi... d'être la personne que je dois être, là, maintenant... et de faire tout ce que je dois faire pendant que je suis avec toi.
Evet, işin tuhafı kartım yok.
Curieusement, je ne l'ai pas.
Üzgünüm, teknoloji bölümünden tuhaf yeni bir çağrı aldım.
J'ai reçu un appel étrange du service d'informatique.
Tuhaf bir araçtayım.
Je suis dans une camionnette bizarre.
Ve sonunda Alejandro ile tanıştırıldım. Karşımda bu tuhaf adam vardı.
C'est un homme assez étrange.
Peki, Bay Kershaw'ın hiçbir şey söylemeden kaybolması sence tuhaf değil miydi?
Vous n'avez pas trouvé ça bizarre que M. Kershaw parte sans dire au revoir?
Teyzemin yaptığı işin tuhaf olduğunu düşünürdüm ama bir yandan da tarihin içine adım atmak hoşuma giderdi.
Je trouvais le métier de ma tante grotesque, mais en vérité, j'ai apprécié d'entrer ainsi dans l'histoire.
Ve tuhaf ötesi seks fantezinize beni davet ettiğiniz için gerçekten minnettarım,
Et c'est vraiment gentil de m'avoir invité ici pour prendre part à vos déviances sexuelles,
Ne idiği belirsiz bir yerde bu tuhaf pantolonla kaldım.
J'ai un pantalon étrange et je suis au milieu de nulle part.
Artık evrenimizin sandığımızdan çok daha tuhaf çok daha hayat dolu olduğunu biliyoruz.
Nous savons maintenant que notre univers et beaucoup plus étrange, beaucoup plus vivant que ce que nous n'avions jamais imaginé.
Bazen öyle küçük şeyler vardır ki anılarımızda öyle tuhaf, öyle güzel şeyleri tetikler ki söyleyecek söz bulamayız.
Parfois la plus petite des choses, refait surgir des souvenirs si étranges et si merveilleux que ça nous laisse sans voix.
Bunun olacağı çok belliydi... çünkü sen, o yüzünle ve saçlarınla... bir tanrıçasın... ama güzel bir yüze sahip olmasaydın... ve tuhaf bir tıbbi sebepten dolayı... tek bir tel saçın olmasaydı da... seni yine çok severdim... ve ben de... duygularımı paylaşıyor olabilme ihtimalin var mı diye merak etmiştim.
Evidement ça devait arriver. car tu est une déesse avec ton visage et tes cheveux, mais même si tu n'avais pas un joli visage, et pas un seul cheveux à cause d'une raison médicale inconnue
Eğer tuhaf şeyler olursa, görmem gereken dedektif sizmişsiniz.
On m'a dit que vous étiez la détective à voir pour les choses d'étranges.
Erkek karakterleri kadınlardan daha iyi yazıyorum ve çok tuhaf çünkü büyüsüne kapıldığım kişi Marilyn'dır tıpkı onlar gibi sanırım.
Je continue de mieux écrire les hommes que les femmes, ce qui est trop bizarre. Parce que Marilyn est celle qui me captive le plus. Comme ils l'étaient, je suppose.
Asla tuhaf biri olmadım.
Tordu, jamais.
Tuhaf bir şeyler var mıydı, mesela garip davranıyorlar mıydı?
Est-ce qu'ils agissaient étrangement?
Son 24 saatte tuhaf bir olayla karşılaştınız mı?
Hum, avez vous remarqué quoi que ce soit d'étrange dans les dernières 24h?
Ben Angie'ye gideceğim, Artie'yi bulacağım ve tuhaf böcekleri arayacağım.
Je vais chercher Angie, trouver Artie et rechercher de drôles d'insectes.
Güzel, ben de tuhaf bir şey sanmıştım.
Car je pensais à quelque chose d'encore plus flippant.
Ben tuhaf kelimesini kullanmazdım.
Gênant n'est pas le mot que j'aurais utilisé.
Ben tuhafım. Siz harikasınız.
Je suis gênée, vous êtes séduisant.
Armut gibi, kare ve tuhaf ayakları mı?
Oh non. Ou bien la forme carrée Et étrange de ses pieds?
Örneğin tuhaf bir aklı var, tatlım
Comme sa cervelle particulière