Tutkulu translate French
929 parallel translation
Onlar bilinmeyen düşmanlara karşı yürekleri ile karşı koydular. Onlar bizden daha tutkulu, daha hırslı ve daha çalışkandılar
Pour nous, ils ont affronté l'inconnu, la faim et le dur labeur.
Bu yüzden ben de düşündüm ki bir zamanlar Sibella'ya tutkulu olman... ve seninle eski dost olmamızdan dolayı, bize yardım etmeni istiyorum.
Alors, j'ai pensé que puisque tu aimais bien Sibella que nous sommes de vieux amis...
Tutkulu Dolly...
Poupée Passionnée.
O zaman hepimiz tutkulu evlilik dışı ilişkiler dileyeceğiz. Gel canım.
Les notaires de la famille sont MM. Markby, Markby et Markby.
Güzel ve çok tutkulu bir kadın.
Elle est belle et ambitieuse.
Öğle yemeklerinde diz çöküp sana çiçekler uzatacağım. Ve her akşam tutkulu bir âşık rolüne bürüneceğim.
Au déjeuner, à genoux je t'offrirai des fleurs, et le soir, je tâcherai d'être un amant passionné.
Onları baştan çıkarıcı artist kızların pençesinden ve zenginlerin aşırı tutkulu kızlarından kurtaran kızı mı diyorsun?
Celle qui les sauve des griffes des séduisantes danseuses de music-hall et des filles de riches passionnées?
"olé"'yi daha tutkulu söyle.
Plus nerveux ton "olé"!
Astarte yüzü örtülü olan yeryüzündeki her insanın.. .. yüzünün altındaki tutkulu arzunun resmidir.
Le visage d'Astarté est voilé afin que chaque homme imagine le visage de la femme qu'il désire le plus derrière ce voile.
Ama bu kez karşımda bir Macar prensi vardı. Bir grandük. Ateşli ve tutkulu.
Mais je pensais, un prince hongrois... un grand-duc... plein de flamme et de passion.
Açık, tutkulu. Seninkiler içinde en iyisiydi.
J'y ai retrouvé ce qu'il y a de meilleur en toi.
Savcı, De Marzi, zeki, tutkulu ve iğneleyiciydi. Hareketli ve hızlı.
L'avocat fut brillant, sarcastique, émouvant et déchirant.
Mor mürekkep çok tutkulu.
Le violet, c'est romantique.
" Ben tutkulu ve yalnız bir kadınım...
" Je suis une femme passionnée, et seule.
Tutkulu öpücük de nereden çıktı?
Pourquoi vous a-t-elle embrassé si passionnément?
- Çok güzel. Ve çok tutkulu biri.
- Oui, et elle est très passionnée.
Yoğun ve tutkulu bir şekilde gözlerimin içine baktı ve...
Il m'a regardée intensément, et il m'a dit :
Madeleine, Madeleine, ne olur ağlama. Pek tutkulu değilim ama... eğer bu rüyayı gerçeğe dönüştürebilirsem... seçtiğimiz hayatta... ömürboyu mutlu olabiliriz.
Je n'ai pas beaucoup d'ambition, mais si je pouvais réaliser ce rêve... d'être heureux avec une femme, dans une vie que nous aurions choisie ensemble.
Daha tutkulu ol!
Plus de passion!
Hiç de apolitik bir subay değildi. Aksine, tutkulu bir politikacıydı sanki.
Ce n'était pas un général apolitique... mais un politicien.
"İhtiyatlı" dedim, yoldaşlar. Gerçekten tüm bu zaman boyunca Yoldaş Mundt'un Fiedler'in bu tutkulu planından haberi olmadığını mı düşünüyorsunuz?
J'ai bien dit vigilant, camarades, car pensez-vous que tout ce temps camarade Mundt a ignoré ce que complotait fiévreusement Fiedler?
Ben sizin tutkulu diye adlandırabileceğiniz kişilerden değilim.
Eh bien, je ne suis pas ce que vous appelleriez un homme passionné.
Gururla haykırıyorduk bağlılığımızın hakiki ve samimi olduğunu. Tutkulu bir bağlılıktı bu. Babamızın,..
Nous voulions seulement montrer à tous et à nous-même la nature de notre relation, une fidélité passionnée à la mémoire de notre père, à notre race!
Kör adamlar çok tutkulu olurlar!
Les aveugles sont très passionnés.
Bu kadar güzel ve tutkulu hiçbir kızın böyle dürüst olmaya hakkı yok.
Il n'existe pas de femme aussi jolie et aussi sincère que vous.
Tutkulu, fakat acıma yok.
De la passion, mais pas de compassion.
Bu, geçtiğimiz birkaç yüzyılın en tutkulu aşk sonesi.
Ce sonnet est l'un des plus passionnés des deux derniers siècles.
Şimdi tutkulu cümleler söylerken çekilmiş birkaç ağız fotoğrafı göreceksiniz : Je vous aime. Sizi seviyorum.
Ces instantanés montrent les diverses positions de la bouche lorsqu'elle prononce la jolie phrase : "je vous aime."
Evet, oldukça tutkulu gibi geliyor kulağa.
Oui. Et ils paraissent ambitieux.
Oldukça tutkulu bir şeye benziyor.
Il paraît que c'est le grand amour!
# Çalıntı öpücükler, tutkulu düşler #
Cheveux au vent Baisers volés
- Suçsuz birini itham etmek, insanın doğasın da varmı? - Tutkulu, mantıklı değil, hangisi doğru. lütfen... - -
Est-ce dans la nature humaine d'accuser un innocent?
Tutkulu o muhteşem kancığı 10 yıl bile tutamadım elimde.
Je ne garde pas la grande garce au donjon depuis dix ans... par attachement passionné.
Teşekkür ederim. ... tutkulu bir kadın, sana bir öneride bulunsa...
Et riche de tempérament, te proposait, te faisait sentir...
Biri kafatasını kırabilse, belki senden de ani hareketleri olan, tutkulu ve gerçekten duygulu bir kadın yaratabilirdi.
Si on te fendait le crâne, on pourrait peut-être en sortir une femme passionnée, une véritable sensuelle.
Burası büyük bir şehir, tutkulu kadınlar güzel restoranlar, odalarda kuş tüyü yataklar ve sıcak su var...
Nancy, c'est une grande ville, avec des tas des poules... Des restaurants, de bons lits, des salles des bains!
Robert ve ben üç fırtınalı, tutkulu, masalsı yıldır evliyiz.
Robert et moi avons été mariés pendant 3 années tumultueuses, passionnées et pleines de surprises.
Laboratuarımda, garip saatlerde yaşadığım, tutkulu ilişkilerimden biriydi.
Une liaison passionnée, on se voyait à des heures indues au laboratoire.
Yalnızlık, perişanlık erkeklerin mayasında var. Burunlarında cennet kokusu ile doğarlar. Kadınların peşinde ölüme koşar. mezara kadar tutkulu düşlerle yaşarlar.
Nous avons été... conçus dans la solitude d'un pays perdu... nés avec l'odeur du paradis dans nos narines... poursuivant la mort comme les autres poursuivent les femmes... engoués de nos rêves d'outre-tombe.
Kör adamın yatakta tutkulu olduğunu söylüyorlar.
Les aveugles baisent bien?
Tutkulu ya da değil, sevişebildiğinden bile emin değilim daha.
Je ne sais pas. Il ne m'a pas touchée.
Rosa'yla ben neredeyse bir yıI boyunca... Tutkulu olarak değil, ama düzenli olarak...
Ca faisait presque un an, que Rosa et moi, sans passion... mais avec regularite- -
Tutkulu.
Impulsive.
Chopin hakkındaki tutkulu yorumunun Alman edebiyatı için diğer bütün yazdıklarından daha fazla anlam ifade edeceğine inanan Stanislaw Przybyszewski. Boşanan ve taptığı çocuklarından ayrı olan August Strindberg.
Stanislaw Przybyszewski, qui finira persuadé que son interprétation exaltée de Chopin aura eu plus d'impact sur la littérature allemande que ses écrits, et August Strindberg, divorcé, séparé de ses enfants qu'il adore, qui prêche au "Cochon noir" son triple credo :
"Tutkulu Dolgular", "Horst Nordfink'in İri Dişleri"...
"Plombages passionnels" et "Les Grosses Molaires de Horst Nordfink"...
"Aile içi yaşamının monotonluğu ona göre değildir ama tutkulu ve geleneklerine bağlıdır."
Ils n'aiment pas la monotonie de la vie conjugale mais ils sont passionnés et respectent les traditions.
Fazla terbiyeli olmak hoş olmayabilir iki tutkulu aşığın terbiyeyle zaman harcadığı nerede görülmüş?
C'est offensant! Des amants livrés aux fureurs de l'amour se soucient-ils de bonne éducation?
Mükemmel zamanlama için tutkulu bir an.
Au paroxysme de la passion.
Bu konuda ne kadar tutkulu olduğumu görüyorsun.
Vous voyez combien je suis passionné par ce sujet!
Bu yeterince tutkulu bir cevap mıydı?
Ça te convient?
Tutkulu!
Amour!