Tünel translate French
1,526 parallel translation
Bu duvarın arkasında bir tünel var.
- Il y a un tunnel derrière ce mur.
Bu tünel nerdeydi?
Où était le tunnel?
Dümdüz git ve ileride bir yol ayrımına geldiğinde bir tünel göreceksin.
Continue de conduire et tu arriveras à un embranchement. Là tu verras un tunnel.
Tünel arıyorlardı.
Ils cherchent des tunnels clandestins.
İleride bir tünel var.
voyez le tunnel labas?
Ama Toni Cummings'in yaptığı sistemde 800 metrelik bir tünel var. Dağ evine bu tünelden gireceğiz.
Le système de réaction fatale se trouve dans un long tunnel et c'est par-là qu'on entrera dans le chalet.
Tünel girişindeyiz.
- On est à l'entrée du tunnel.
Bu tünel baştan sona cinayet silahlarıyla dolu.
Ce tunnel est truffé d'armes potentielles.
Buna tünel görüşü deniyor arkadaşım.
C'est ce qu'on appelle la vision télescopique.
- New York'ta tünel kazan tek ekibin siz olduğunu mu söylüyorsun? - Ben sürerim.
Je t'emmène.
Ve üç numaralı tünel olmazsa, artık su da olmaz.
Et sans le tunnel 3, il n'y aura plus d'eau.
- Ve inşa etmeniz gereken bir tünel var. İlerlemenizi durdurmanın alemi yok.
Vous avez un tunnel à creuser, on vous ralentit.
Tünelı ikiye böleceğim ve geriye doğru çalışacağım.
On divise le tunnel en deux et on recule. Il faut trouver l'inhalateur.
Tünel çökmüş ve kaçmaya çalışırken mezarı olmuş.
Le tunnel s'est effondré... il a été asphyxié en voulant s'évader.
Çıkması imkânsız olan her mahkûm tünelden kaçma hayali kurar ama Hank'in tünel kazacağı aklımın ucundan geçmezdi.
Tous les 36 du mois, il y en avait un qui décidait de se faire la malle... mais je ne croyais pas Hank capable de creuser.
Ve o tünel Fairmount Bulvarı'nın altından geçip 22.caddedeki rögar kapağına çıkıyor.
Et ce tunnel passe sous Fairmount Avenue, et se termine par une bouche d'égout dans la 22ème rue.
- Karpal tünel sendromu yaşıyorum.
Je commence à avoir le syndrome du canal carpien
Brooklyn, hani.. hani.. şu.. tarihi köprü, değil mi? - Ya da tünel.
Brooklyn, c'est là où y a ce vieux pont?
- Ya da tünel.
- Ou un tunnel.
tünel oluşturmuşlardı. Denizciler ilk gün, Suribachi dağını almayı planlamışlardı.
Les marines voulaient prendre le mont Suribachi en un jour.
Ama tünel girişine ulaşamaz.
Mais elle ne pouvait pas aller jusqu'au seuil du tunnel.
Tok'ra tünel kristalleri.
Des cristaux de tunnel tok'ras.
Hala kristallerimiz var. Yolun geri kalanına tünel açabiliriz.
Creusons un tunnel avec les cristaux tok'ras.
Tünel tamamlandı.
Le tunnel est en place.
Bu kahrolası kayalıkta 5 kilometre uzunluğunda bir tünel açmalıyız.
Il faut faire un rebord de 5 km le long de cette fichue roche.
Tünel kazıcı terbiyesizler!
Les malotrus trouent!
- Tünel mi? - Peki ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Un tunnel, dites-vous?
Bir çeşit tünel gibi.
Une sorte de tunnel.
Antarktika'ya tünel kazıyoruz.
Un tunnel vers l'Antarctique.
Orada bir tünel var.
Je passe devant tu ne viens pas? il y a un tunnel.
Dağa dev bir yapı kurmuşlar 100 millik bir tünel kazıp buraya büyük bir anıtmezar inşa etmişler.
Ils ont construit massivement au mont Li mais c'est ici qu'ils ont placé le tombeau royal, après avoir creusé un tunnel secret long de 150 km.
Tünel boyu sürmeliyim, 59. köprüden Queens'e geçmeliyim. Yani adaya gitmek için başka bir kahrolası köprü geçebilirim.
Je dois traverser le tunnel, prenez uptown de traverser le pont 59th Street dans le Queens, afin que je puisse traverser un autre pont maudit pour se rendre à l'île.
Ama tünel az ileride kavis alıyor.
Mais j'approche d'un virage dans le tunnel.
Tüm lanet olası tünel çökmüşe benziyor.
On dirait que tout le tunnel s'est écroulé.
Baş düşmanı ise saatte 320 km. Hızla 10 dakikadır tünel kazıyor.
Son grand ennemi creuse vers le sud à 300 kmlh pendant 10 minutes.
Bu tünel bizi şehre götürecek.
Ce tunnel nous amènera en ville.
- Boşver gitsin! Tünel! - "Yelkenlerini doldurur"
Souffle doucement sur Lullaby Bay
Tavşan yuvası bir süre tünel gibi dümdüz gidiyor sonra aniden aşağıya iniyordu.
"Le terrier formait un tunnel, tout droit, au début. " Puis le sol s'inclina brusquement.
Cesetleri saklamak ve hastalığın dış dünyayı etkilemesini önlemek için yerin 150 metre altına bir tünel yapıldı.
Un sanatorium énorme fut bâti pour isoler les malades et abriter des expériences bizarres afin de trouver un remède.
"Hastalıklı cesetleri gömmek için..." "... yerin 500 metre altında bir tünel inşa ediliyor. "
"Un souterrain de 150 mètres sera creusé pour aider à se débarrasser des corps des patients contaminés."
İlerideki tünel ana bağlantı.
Le prochain tunnel est le carrefour principal.
- Tünel duvarına çarpmış.
Il s'est écrasé contre le mur du tunnel.
Bir tünel duvarına çarpmak yetmez mi?
S'écraser contre le mur d'un tunnel, ça ne compte pas?
Evet. Karpal tünel sendromuyla ilgili her şeyi açığa çıkardım.
C'est un véritable exposé sur le syndrome du canal carpien.
Sağdaki tünel!
Le tunnel de droite!
Bir coştun mu yavaşlamadığını biliyorum. Bu bir tünel işte.
Je sais que tu n'es pas aussi lente que tu l'as laissé croire.
Ben burada tünel göremiyorum...
Je ne vois aucun tunnel ici...
Tünel inşa edilir ve adamlar ölür.
On finira le tunnel avec d'autres morts.
Eve giden bir tünel var.
Le tunnel conduit à la maison.
Okula tünel mi kazmıştınız, Ducky?
Vous preniez un tunnel pour y aller?
"Cesetleri koymak için büyük bir tünel açılıyor."
"Un souterrain va être creusé pour servir de glissière pour cadavres."