Tıras translate French
3,145 parallel translation
- Kaza sırasında kayıt durmuş olmalı.
Le choc a dû l'éteindre.
Ayrıca tıraş sabununu da değiştirdiğini fark ettim.
Tu as changé récemment de marque de savon à raser.
Tıraş mı oldun?
Tu t'es rasé?
Eğer gerekleri sapıtacak türden bir bilgi saklıyorsan şimdi söylemenin tam sırası.
Alors, si t'es au courant de quelque chose qui pourrait avoir une influence sur le résultat, c'est le moment d'agir.
Ucuz saç tıraşınla oturmuş 14 yaşında bir kız gibi votkayla sarhoş oluyorsun. 44 beden giyiyorsun oysa 42 giyiyor olman gerekirdi.
T'as une coupe à deux balles, tu te soûles à la vodka-cranberry comme une lycéenne et tu portes un costume deux tailles trop grand.
Bilirsin bazen tek gereken iyi bir saç tıraşıdır.
Parfois, ça prend juste une bonne coupe.
Yok tıraş bıçakları, yok kas gevşeticileri.
Des rasoirs, des myorelaxants.
En son ne zaman tıraş bıçağını kendin aldın?
Qui achète tes rasoirs?
Bak ne diyeceğim. Şu andan itibaren kendi tıraş bıçağını kendin alırsın!
Maintenant, tu t'achèteras tes rasoirs.
Sırası önemli mi?
L'ordre importe-t-il?
Sadece diş macunu, diş fırçası,... ve senin tıraş bıçağını ve yarın için bir elbiseni ödünç alacağım.
Je dois t'emprunter du dentifrice, une brosse à dents et ton rasoir. Et une tenue pour demain. J'hésite.
"Öpüşmek, tıraş olanlar içindir."
- Elle lui laisse des notes partout.
Sen havuzu temizledikten sonra,... vücudunun her bir yerini tıraş edeceğim.
Quand tu auras nettoyé la piscine, je vais te raser entièrement.
Hayır, bu senin ilk tıraşından.
- Non, c'est ta première mèche.
O zamanı da şu kirli sakalını tıraş etmeye harcayabilirsin.
Tu pourrais utiliser ce temps pour te raser.
Sen de benim arkadaşım olduğun için, eğer burayı tıraş etmezsen ben de orayı tıraş etmeyi bırakırım diyebiliyorum.
Et parce que t'es juste mon pote, je peux te dire que si tu ne commences pas à te raser ici... Je vais cesser de me raser... en bas.
Lemon, tören sırasında papazın sana soru sorup sormadığını hatırlıyor musun?
Lemon, pendant mon mariage, l'officiant vous a-t-il posé une question?
Ayrıca bacaklarımı her gün tıraş etmek zorunda değilim ki bu da gerçekten bir artı.
En plus, je n'ai pas à me raser 7j / 7, ce qui est un vrai avantage.
Fawn kendini ayak baş parmağından çenesine kadar tıraş ediyor.
Tu sais, Fawn se rase des pieds à la tête. Chaque jour.
Beğenmezsen, Jean-Ralphio'nun kafasını tıraş edeceğim.
Et sinon, je rase la tête de Jean-Ralphio.
Bıyığının bir parçasını tıraş etmişsin. Ne güzel.
Vous avez rasé un bout de moustache.
Tıraş etmedim.
C'est mignon.
Yüzmek için bacaklarımı tıraş ediyorum ve kadın jileti daha iyi oluyor.
Je me rase pour nager et vos rasoirs sont mieux.
Ama önce onları tıraş et.
Et rase-les avant.
Sana tıraş olmayı öğreteceğim.
Je vais t'enseigner comment se raser.
Lütfen tuhaf saç tıraşını ve aptal sırıtmanı alıp başka birine yanaş.
Merci de prendre votre coiffure bizzare, votre sourire stupide, et aller renifler le cul d'un autre chien.
Yüzündeki tüyleri tıraş etmen gerekecek ama.
Faudra raser ce bouc de beau gosse, aussi.
Tıraş olup, 16 yaşındayım desen, eminim sana da inanırlar.
Tu t'es rasé, dis donc! Tu fais facilement 16 ans.
Tıraş olmayı da düşünür müsün?
Et tu te raseras, aussi.
Bu akşamki randevumdan önce biraz daha tıraş etmem gerekir mi diye sormak istedim.
Je voulais savoir si je devais me raser avant mon rendez-vous de ce soir.
Aşağıları tıraş ederken kendimi kestim.
Je me suis coupé... Rasage masculin.
Biraz tıraş etsen iyi edersin.
Ouai, tu devrais probablement envisager une petite "épilation"
Tamam, oraları alıyoruz sadece geri kalanını tıraş et.
Ce serait bien de donner encore un coup de rasoir.
Tamam eğlendin. Tıraş et şunu.
Ça y est?
Dava sırasında kesin kanıt olmamasına rağmen tutuklanmak suçlu olduğun görünümü yaratır.
Malgré le manque de preuves de l'accusation, être incarcérée me donne l'air d'être coupable.
Biraz su getirir misin? Bugün, Sasha'nın ilk kez tıraş oluşunu kameraya çekeceğiz. Kaç yaşındasın?
Je veux de l'eau. Aujourd'hui, nous allons filmer Sasha pour son tout premier rasage.
Beş bıçaklı tıraş bıçağımız hazır.
T'as pas besoin d'en mettre sur ton nez. - Ouais, ouais. Un rasoir cinq lames.
Yüzünü kurula da, şu temiz tıraşı bir görelim.
- Oui. Ça va piquer pendant un petit moment. Tiens, essuie-toi.
Ben de büyük bir tıraş operasyonu geçmek üzereyim.
Et je suis en plein méga rasage.
Çenenizdeki o kesik, bir çift katlı jilet ile... muhtemelen tek... ve tıraş sonrası..... Umuyorum ki hotelin sunabildiği en iyisi budur.
Cette coupure sur votre menton a été faite par un rasoir à deux lames, probablement un jetable, et votre après-rasage... j'espère que c'est ce que l'hôtel a de mieux à vous proposer.
Tıraş etmediğin söylentisi doğru demek ki.
Tu aurais pu t'épiler.
Ve kafası tıraş edilmişti.
Il avait le crâne rasé.
Bu koridorda daha önce kafası tıraş edilmiş birisinin dolaştığı söylendi. kafası tıraş edilmiş birisinin dolaştığı söylendi.
C'était le couloir, où le jeune avait vu l'apparition du patient au crâne rasé... au bout du couloir.
Ona Paul Smith diyorum ama aslında gerçek adı bu değil. Adını hatırlayamıyorum ama kullandığı tıraş sonrası losyon Paul Smith'ti.
Je l'ai appelé Paul Smith, mais ce n'est pas son nom car je m'en souviens pas, c'est celui de son après rasage.
Amerika'da gayler sokaklara dökülüyor ve eşit haklar için savaşıyor. Buralardaysa insanlar Grindr'da takılmakla ya da güzel görünsün diye kıçlarını tıraş etmekle meşguller.
En Amérique ils descendent dans les rues et se battent pour l'égalité, alors qu'ici ils sont trop occuper sur Grindr ou à se raser le cul pour faire n'importe quoi.
Hatta tıraş bıçağını bir kova tüy dökücü kremle değiştirdiler bile.
Mamie a déjà troqué ton rasoir jetable contre un seau de crème dépilatoire.
Sanki kelmiş gibi başını tıraş etmesine gülmüştün. Bir de o gözlüklere...
Et tu as tellement ri de savoir qu'il avait rasé son crâne comme un chauve.
Sabunu alma sırası sizde miydi?
Tu t'es penché pour prendre la savonnette c'est ça?
O şeyleri bir daha asla görmek istemiyorum. Sana tıraş olmanı söyleyen çocuğu hatırlıyor musun?
Je me souviens du mec qui t'a dit de te couper la touffe.
"Tıraş olmam gerektiğini bilmiyordum." falan diyordu.
"Faut que je me taille la foufoune."
Tıraş mevzusuna sinir oldum. Özür dilerim.
Je déteste cette histoire de foufoune.